Faytonlu günlerden otomobilli günlere Van'da gündelik hayat
Ben bu şehre her zaman kalbimin bütün varlığıyla bağlıyım. Her bir sokağı, mahâllesi, muhiti bağı ve bahçeleri hayâl ve hâfızamın en güzel köşelerinde yer etmiştir.
Sait Ebinç'in kaleminden...
Ben bu şehre her zaman kalbimin bütün varlığıyla bağlıyım. Her bir sokağı, mahâllesi, muhiti bağı ve bahçeleri hayâl ve hâfızamın en güzel köşelerinde yer etmiştir. Bu şehirde her şey bütünlüğünü kaybetmiş olsa da hassasiyeti içimizde yaşayan bir uygarlığın zevk ve lezzeti zihnimizde yaşamaya devam edecektir. Bir zamanlar Mercimek'ten Suvaroğlu'na Ğaraba mahalleden Şamranaltına Yoğurtcuoğlu'ndan Çalık'a Bahçıvan'dan Hafiziyeye hep gezerdim. Hafiziyeye geldiğimde ayaklarım yavaşlar bu sokakta bir nevi tevekkülün ve rızanın şekillendirdiği mâhzun bir hâtıra büsbütün varlığımı sarardı. Türközü sokaktan geçerken garip bir geçmiş zaman kokusu zihnimin tahayyülümün bir köşesinde yeniden canlanırdı. Yaşlı mezarlar ve yaşlı ağaçlar arasında asırlık uykusuna dalmış Nanyemez babanın mâzlum ve mütevekkil ruhu sanki bu sokağın bahçelerine möhrelerine evlerine sinmiş de varlığıyla asırlardır mayalanmış bir his terbiyesinin terkibini oluşturmuş gibiydi. Onun için nerede olursanız olun! Bu şehrin sokaklarında bağlarında bahçelerinde yaşayıp bu his terbiyesine sahip olan herkesin gönlünde bu şehrin sokaklarına bahçelerine eş bir şehir yatmaktadır. Nereye giderseniz gidin. Hangi şehirde yaşarsanız yaşayın. İçinizde kıvrılan yollar yine gönlünüzdeki o şehre çıkar.
Sıcak yaz günlerinde uzak dağların serinliğini taşıyan arkların gürül gürül aktığı bağların bahçelerin meşeliklerin gölgelerini yere ve gönlümüze birer şefkât tesellisi gibi serdiği devirlerdi. Mahâlle ve sokak aralarından geçen arklardan gelen serin ve ahenkli su uğultuları ruhlara sükûnet verirdi. Mahâllenin bağ ve bahçelerinde güzel ağaçların gölgesine sığınıp oyun oynadığımız yaşlardaydım. Onları işte o mesut senelerde tanıdım. Uzun yağmurlardan sonra ıslak topraklara ruhu okşayıcı bir harâret serperek parlayan güneşin altında sahraya benzeyen mahallenin arka cihetine Küçük Gosber'e bakan penceremizden çocukluk muhayyilesi ile bağlar bahçeler arasında gezindiğim zamanlardı.
Neşeli mayıs güneşinin yaşlı erik ağaçları arasında bağları bahçeleri aydınlattığı ışık ve gölge oyununa dönderdiği senelerdi. Saibe Eze'nin bahçesinin bitişiğinde onların bahçesi vardı. Güzel bahçeydi. Yaz ikindilerinde bahçeye bakan mutfağın balkonunda çoluk çocuğuyla Yıldız ablanın semaverinin dumanın muttâsıl tüttüğünü hep hatırlarım. Çocuktum fakat hatırlıyorum. Mikelanjı parıl parıl parlayan siyah, mavi, kırmızı turkuaz renkli Chevrolet'lerin şehrin henüz tenha sokaklarında fink atarak nereye olursa olsun iki buçuk liraya yolcu taşımağa başladığı günlerde faytonların ölüm fermanları çoktan imzalanmıştı Şoförlüğün başlıca meslek olduğu 1960 lı yıllarda Anadolu'da ilk araç kullananlar umumiyetle askerlikte şöforlüğü öğrenip sivil hayata döndüklerinde taksicilik yapan şahıslardan oluşmaktaydı. Altmışlı yıllarda çekilmiş Van fotoğraflarına, dikkat edin, sokaklarda tek tük otomobil görürsünüz.