Simon Kuper'in yazdığı "Futbol asla sadece futbol değildir." Adlı sosyolojik kitabını oturduğu yerde yazmaz. Bütün ülkeleri dolaşarak ve ülkelerin sosyal-ekonomik yapılarını, halklarının bakış açılarını gözlemleyerek futbol bakış açısını da içine katarak yazar. Ortaya da dünyada en çok seyircisi olan spor dalı futbolun gerçek yüzünü çıkarır ve haklı olarak okuyucularını kitabın son sayfasına ulaştıklarında "Futbol asla sadece futbol değildir." Diye düşünmelerini sağlar.
İspanya'da diktatörlük yıllarında kitlelerin tek sevdası futboldu. Diktatör Franko ülkesindeki insanların aklını futbolda yoğunlaştırarak dediğim dedik çaldığım düdük teranesi içinde yönetmişti. İspanyolların futbol tutkusunu dünyanın en çok okunan mizah dergisi Gırgır'da rahmetli Oğuz Aral çizgi karakterlerine İspanya'nın ünlü takımı Barselona'dan esinlenip "Beleşino!" dedirterek kitlelerin zihinlerinin futbola nasıl odaklaştırılacağına dikkat çekmişti. Yani Oğuz Aral, Simon Kuper'den çok ama çok daha önce, futbolun çılgın cazibesinde taraftar grupları yaratılarak; baskı ve zulümcü, sömürücü düzenlerin acımasızca sürdürebileceğini anlatmıştı.
Şimdi dünya değişti.
Dün uyutan futbol seyrinin yerini bugün uyandıran, gündeme dikkat çektiren, direnme ruhunu ön plana çıkaran futbol seyrini ortaya çıkardı.
Bu ilkin yurdu Türkiye… Öncüsü de Beşiktaş ve onun artık uluslararası ün kazanmış muhteşem taraftar grubu Çarşı!
Taksim Gezi Parkı eylemlerinde en ön safta yerini alan Çarşı, geçmişte de açtığı pankartlarda halkın kalbini kazanmıştı.
Savaş aleyhtarı sloganları… Van Depreminde yarattığı birlik ve beraberliği pekiştiren pankartları…
Engellilerin karşılaştığı zor durumlar için gösterdiği tepkiler…
Atatürk'ün düşmanlarına Ulusal Kurtuluş Savaşından çekip aldığı belgelerle yaptığı göndermeler kitlelerin beğenisini kazandı, sosyal paylaşım sitelerinde en çok paylaşılan güç oldu.
Bu gücün farkında olan yönetenler spor alanlarına bir dizi yasaklar getirdiler. Pankart ve slogan yasağı… Alkol ölçerlerle stadyuma girenlerin taranması… Ve bu kurallara ya da yasaklara uymayanlara çeşitli cezalar! Taraftar gruplarının polis kontrolünde stadyum ya spor alanlarına giriş çıkışları.
Ancak yasaklarla korkular aşılamadı. Taraftar gruplarının her maçın 34.dakikasında:
"Her yer Taksim Her yer Gezi!"
"Yıkılsın Silivri!" Sloganları stadyumları çınlatmaya devam etti.
2013-2014 sezonunun ilk derbi maçında Trabzon'u, İstanbul'da konuk eden Beşiktaş'ın taraftarı maçın ilk dakikasından son dakikasına kadar Taksim Gezi direnişini anımsatan sloganlarla yeri göğü inletti.
Yasaklar içinde geriye kalan tek çare ve dolayısıyla tek yasak, stadyumlara gelen seyircilerin ellerini arkalarına kelepçelemek ve doksan dakika susta durmaları için ağızlarına bandaj vurmaktır! Olimpiyatlara aday bir ülke için de bu yapılamayacağına göre geriye kalan tek şey hoşgörü, özgürlüklere saygıdır.
Bakınız Beşiktaş Trabzon maçında stadyuma girişte ve sonrasında neler oldu. Stadyum kapılarında seyircilere:
"Nerede Çarşı!" Diyerek üst araması ve alkol kontrolü yapan polislere tribünler etki ve tepki doğallığından olsa gerek:
"Delikanlıysan çıkar kaskını, at copunu öyle gel!" sitemini göstermekten geri durmadı.
Peki, sadece Beşiktaş taraftarı mı olan bitene karşı gardını gösteriyor. Elbette hayır! Maç akşamı Halk TV'nin Taraftar programına telefon ve e posta ile ulaşan takımların onlarca taraftarlarından gelen önerilerin özeti:
"Futboluma ve özelime karışma!" şeklindeydi.
Dilerim sporumuzu yönetenlerimiz bu çığlığı Simon Kuper'in yazdıklarına da bir göz atarak aklıselim olarak değerlendirirler.