Futbol mantığı?

BR>1970 ve 80'li yıllarda dünya futbolunda Brezilya'nın şimdi olduğu gibi yeri çok farklıydı, Diğer ülkeler Brezilya'yı takip ediyorlardı. Bu ülkelerin başında o zamanki ismiyle Batı Almanya vardı. Brezilya ve Batı Almanya yıllarca futbolun zirvesinde kalmayı başardı. Bir dönem Almanlar duraklama dönemine girdi. Bunda en büyük etken, diğer ülkelerin futbola yaptıkları ciddi yatırımın yanında Almanların başarılı jenerasyonun yaşlanmasıydı. Tabi ki daha sonra futbolda çeşitli yenilikler yaşanmaya başlandı. Hollanda'nın öncülüğünde İspanya, Portekiz, İngiltere, İtalya ve diğer ülkeler futbolun dünyada çok büyük bir endüstri olduğunu kanıtlayan büyük yatırımlar yapmaya başladılar.
Konuya dünya futbolundan örneklerle başladım. Çünkü bugün futbolda dünya devi olan o ülkeler yatırımların karşılığını alıyorlar. Gerek ulusal takımlarında, gerekse kulüp takımlarında kulüp için yatırım denildiğine mali kaynağın dışında en önemli olan unsur alt yapıya, yani insana yapılan yatırımdır. Almanya 10-12 yıl önce alt yapıya çok ciddi yatırımlar yaptı, Bugün Almanların iki kulüp takımını şampiyonlar liginde görüyoruz.  Bu asla tesadüf olamaz. Geçmişte var olan başarılarını alt yapıya yaptıkları yatırımlarla, futbol mantığı ile pekiştirdiler.
Aslında amacım bu yazımda futbolda çok önemli olan, maalesef ülkemizde büyük kulüplerin dışında çokta önemsenmeyen alt yapıyı biraz irdelemek. Kulüplerimizin alt yapıya çok sıcak bakmadıkları acı bir gerçek, Değim yerindeyse dostlar pazarda görsün mantığıyla hareket ediyorlar. Bir dönem Van sporumuz süper ligdeyken alt yapıda koordinatörlük görevi yaptım.  Sonraki yıllarda da Belediyespor'da alt yapıda koordinatör olarak görevi aldım. Ne acıdır ki iki kulübümüzde de alt yapıya olan ilgisizlikten dolayı istifa etmek zorunda kaldım.
Futbolu çok iyi yönetmek için illaki futbol oynamaya gerekte yoktur. Futbolun içinde bulunduğum süre içinde öyle futbol oynamamış kişiler tanıdımki  futbol bilgi ve düşünceleriyle, yıllarını futbola vermiş insanlardan futbol konusunda daha donanımlı daha da bilgiliydiler. Ama yönetici olmanın olmazsa olmazı vizyonu olmalı, futbolu bilmeli, sevmeli ve başka amaçlar taşımaması gerekir ki bulunduğu camiaya, kulübe faydası olsun. Yıllardır futbol camiasının içinde gözetlediğim ve üzülerek tespit ettiğim olay şudur:   Vanspor'da göreve getirilen çoğu yöneticiler  " Bu işi çok seviyoruz ve tek amacımız Vanspor'u bir yerlere getirelim, alt yapıya kalıcı hizmet edelim" düşüncesi taşımadılar.  Bu yöneticilerimizin birçoğunun çok ciddi manada ya siyasi yatırımı vardı, ya da reklam düşüncesi bulunuyordu. Bu düşünceyle sizlerde takdir edersiniz ki kulüp başarısı olmaz, olsa bile günü kurtarmak olur, saman alevi misali.  Sonrası daha kötü olur. Örneklerini Vanspor' da yıllarca yaşadık. Gelen çoğu yönetici Vanspor'u basamak olarak kullanarak alacağını alıp bırakıp gitti. Ne oldu? Vanspor aşkıyla tutuşan, futbol sevgisi içine sığmayan, taraftarını futbola küstürdüler. Bugün baktığımızda Vanspor aşkıyla, Van sevgisiyle yanan o taraftar artık futbol defterini nerdeyse kapatmış durumda. Van için acı bir durum Oysaki gelen yöneticilerimiz kaynakları ve zamanlarını futbola hizmet amacıyla harcamış olsaydılar, bugün şehir olarak futbolda çok farklı bir konumda olurduk. Bu olaya sadece bir futbol takımının başarısı diye bakmamakta lazım. Bir şehir futbol takımının süper ligde bulunması o şehrin ekonomisi, siyaseti, sosyal ve kültürel açıdan da önem taşımaktadır. Maalesef gelen yöneticilerimiz uzun vadeli düşünmediler.
Konuyu ilgili küçük anımı anlatmadan geçemeyeceğim. Van Belediyespor'da alt yapıda sorumlu olduğum dönemde sezon öncesi gerekli malzeme listesini dönemin kulüp başkanına götürdüm.  Ne  acı ki hiç beklemediğim bir tepkiyle karşılaşmıştım. Bana verdiği cevap aynen şöyle; " Ya hocam alt yapıya ayakkabı almakta nerden çıktı? " Bu  ifadele profesyonel bir takımın başına getirilen bir kulüp başkanına aitti. İfadeleri futbol kulübünde alt yapıya bakış açısını gösteriyordu. Tabi bu cevap benim için sözün bittiği yerdi...

Bakmadan Geçme