GDO'lu Sebzeler ve Lezzetsiz Menemen
Yavuz Yıldızbaş yazdı...
Toprağa düşen ilk yağmur, tohuma can suyu; tohumların baş vermesi ise yüreklere bir inşirah ferahlığı bırakır.
Her atılan tohum toprakta kendini bulur. Kimisi çok fazla suya ihtiyaç duyarken kimisi ise mevsim yağmurlarının dışında suya pek ihtiyaç duymaz.
Bitkiden besin alan insan da öyle değil mi?
Kimisi kalabalıklar içinde yalnızdır; sevgiyi arar. Kimisi yalnızken bile ruhu kalabalıktır; sevgi saçar.
Herkes aldığı maddi ve manevi besinlerini doğru zamanda, doğru miktarda, doğru bünyeye verdiği ya da aldığı zaman; madden ve manen sağlıklı bireylerin oluşmasına sebep olur.
Ne zaman bu besinlerin genetiğiyle oynandı; işte o vakit insanların vücut sağlığı bozulduğu gibi manen de etkisi görülür oldu.
Aynı GDO'lu besinler gibi, GDO'lu insanlarda çoğaldı.
Yediğimiz içtiğimiz besinlerin tohumlarına müdahale edilerek genetiğini değiştirikleri organizmalar neticesinde; tek tip, aynı boyda, aynı renkte, aynı kiloda velhasıl aynı şekilde ürünler çoğalınca, yapay besin değeri belirlenmiş ürünlerin bünyede bıraktığı hasar, günümüzde giderek artan hastalıklarla kendini gösterir hale geldi.
Bu çağın olumsuz taraflarından olan hareketsiz yaşamla birlikte bu ürünlerin vücutta hasar bırakmasıyla ilgili doğru orantılı olduğu da bilimsel bir gerçeklik arzetmektedir.
Çözüm: Ata tohumu dediğimiz doğal tohumların desteklenerek çoğaltılması elzem hale gelmiştir.
Bir nevi tarım reformu yaparak eskiden olduğu gibi ürettiği ürünlerin kendisine yetmekle kalmayıp dışarıya da ihraç eder hale gelmemiz hiç de uzak ihtimal değildir. Yeter ki samimi düşüncelerle harekete geçilip bir çığır açılsın.
Eskiden piknik için bir yerlere gittiğimizde en çok tercih ettiğimiz yemek türü; taa uzaktan kokusu alınan; domates, biber, soğanla, yapılan menemen yemeğiydi.
GDO'lu üretimlerden sonra ürünlerin raf ömrü arttı; fakat tadı kokusu da o oranda azaldığı için artık pikniklere mangalla devam eder hale geldik.
Gerçi onda da kırmızı etin pahalı olmasından dolayı tavuk etine yöneldik. 45 günde piliç olan civciv sağlıklı olur mu hiç demeyin.
Zaten onlarda da ne lezzet ne de sağlık var. Hormonu basmışlar, tencereye attığında 10-15 dakikada pişen tavuk mu olur?
Tavuk dediğin en az iki saat pişmemek için direnmeli ki eti lezzetli olsun.
Zaten biz de, fabrika tavuklarından tat alamıyoruz olmamızdan dolayı, 40 türlü baharatla terbiye edip ondan sonra mangala koyup pişirip yiyoruz. Fakat işin ilginç yanı; ağızda bir tat kalmışsa o da baharat tadı oluyor.
Bugünkü tarım politikalarımız aynen devam ederse ne biberden ne domatesten ne de diğer sebzelerden tat ve koku alacağız. Sonra menemenden lezzet alamıyoruz diye dövünmenin anlamı yok.
Sağlıklı günlere...