Geleceğe yönelik beklentiler sempozyumu
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Jean Maurice Rıpert, hükümetin başlatmış olduğu çözüm sürecinin ve PKK’nın geri çekilmesinin cesur bir adım olduğunu söyledi.
‘Parlamentolar Arası Değişim ve Diyalog Projesi’ AB-Türkiye ilişkilerinin geleceği konusunda farkındalık oluşturmak ve Türkiye ve AB arasında diyalogu teşvik etmek amacıyla AB-Türkiye ilişkileri: Geleceğe Yönelik Beklentiler Sempozyumu Van’da başladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ve AB tarafından ortaklaşa düzenlenen AB-Türkiye ilişkileri: Geleceğe Yönelik Beklentiler Sempozyumu’na 80 katılımcı arasında TBMM ve AB ülkesi üyelerin parlamentolarından yaklaşık 20 milletvekilinin yanı sıra siyasi parti ve sivil toplum temsilcileri, akademisyenler ve gazeteciler katıldı. Bir otelde gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını yapan Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Jean Maurice Rıpert, projenin açık şekilde görüşleri paylaşmayı amaçladığını ifade etti. Rıpert, “AB ile Türk ilişkilerinde parlamentolarının ilişkilerini ortaya koyuyor. Sempozyum çok önemli dönemde geçiyor. Müzakere başlığı AB'nin temelindedir ve Türkiye’nin ekonomik kalkınması açısından son derece önemlidir. Diğer müzakere başlıklarının açılacağına dair çalışmalar var. Özellikle 19. faslın açılması ile ilgili çalışmalar var. 21. fasılla ilgili çalışmalarla da gayet iyi ilerledi. Vize serbestisi de Türkiye’deki vatandaşlar için çok önemli. Barışın, istikrarın, refahın yayılması ve bu devletlerin AB ile bütünleşmesi açısından ilişkilerimizi derinleştirmek istiyoruz. Bütün önemli meseleler Brüksel’de ortaklık toplantısında ele alınacak ve genişlemeden sorumlu üyeler bunu tartışacak. Her iki tarafta da dilayogu derinleştirmek için bir irade vardır” dedi.
Türkiye’nin AB’ye girmesi konusunda önemli adımlar attığını da belirten Rıpert, “Bu konuda Türkiye’nin obdusmanlık kurması ve ulusal insan hakları kurumuna vermiş olduğu önem, mahkemelerde Türkçe dışında başka dillerin de kullanılması ile 3 ve 4. yargı paketlerinin kabul edilmesi bunun en önemli göstergesidir. Hükümetin PKK ile başlatmış olduğu çözüm süreci ve geri çekilmesinin başlaması cesur bir adımdır. Bu konuda Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki eksik yatırımların ele alınmasında AB yardımcı olmaya hazırdır” ifadelerini kullandı.
İrlanda Ankara Büyükelçisi Kenneth Thompson da, Türkiye ile AB konusunda 26 Haziran’da açılmış olacak olan 22. fasılla yeni bir dönem başlatmayı hedeflediklerini belirtti. Bu fasıllın ülkenin bölgesel gelişmesi açısından çok önemli olduğunu dile getiren Thompson, “Ülke içinde farklılıkların olması konusunda Türkiye’nin olumsuz tecrübeleri bulunuyor. Bu faslın destek olacağını düşünüyoruz. Barış sürecine destek oluyoruz. Uzun bir müzakere süreci içindeyiz. Bu sürecin, düşüncenin radikalleşmesine izin vermemeliyiz. Dünyada çok fazla aşırılıkçı mevcut. Ancak bizim sorumluluğumuz, bazen aşırılıkçı gruplara verilen teşviki engellemek. Bizler birbirimize çok bağlıyız. AB'nin çok dikkatli bir şekilde bu sürecin sonuca vardırılmaması konusunda doğabilecek bedeli düşünmesi gerekiyor” dedi.
İrlanda Parlamentosu Başkanı AB İşleri Komisyonu Başkanı Dominic Hannıgan ise, Türkiye’yi çok önemli bir ortak olarak gördüklerini belirtti. Bu üyeliğin gerçekleşmesini istediklerini ifade eden Hannıgan, bunun olması için Türk mevzuatının AB’ye uyulması gerektiğini kaydetti. Hannıgan, “Türkiye'nin AB üyeliğine olan itirazlar bir cehaletten kaynaklanıyor. Sokaklarda gezme imkanım oldu, kendimizi evde hissediyoruz. AB'de olduğu gibi insanlar günlük yaşamlarına devam ediyorlar. Suriye mültecilerine yaptığı insanı yardımlar takdire şayandır. Türkiye'nin krize olan müdahalesi birçok ortak değeri paylaştığımız konusunda aktörleri ikna etmiştir. PKK ile yapılan görüşmeler, Türkiye’nin başka ırklara saygılı olduğunu göstermektedir. AB üye devletlerinde yaşayan 10 milyon Türk var. Bunlar adil, çalışkan ve aile değerlerine önem veren insanlar olarak tanınıyorlar. Aslında bunlar Türkiye’nin elçileridir. AB ülkelerine üye devletler, Türkiye'de tatil yapıyorlar. Şu an itibariyle AB'ye seyahat etmek, vizeden dolayı zor. Birbirimizden değişik şeyler öğrenebilirsek ve insanlarımız arasında kaynaşmayı başarırsak Türkiye'nin içinde bulunduğu AB'nin daha güçlü bir AB olacağına inandırırsak çok önemli mesafe kat etmiş olacağız” diye konuştu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi AB Uyum Komisyonu Başkanı ve Proje Lideri Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu da, Van’ın büyük bir deprem yaşamasından dolayı ve hareketlilik kazanması açısından böylesi bir toplantıyı burada düzenlediklerini belirtti. Türkiye’nin AB'nin temel olarak ortaya koyduğu siyasi ve ekonomik kriterleri sağlamak için elinden geleni yaptığını ve yapmaya devam ettiğini söyleyen Tekelioğlu, “Müzakereler başladıktan bu yana demokrasi, insanlar hakları hukukun üstünlüğü konusunda alınan mesafeler artıda. Eksikliklerin giderilmesi için çalışmalar devam ediyor. Eksiklerin farkında olan ve giderme konusunda sağlam bir idare ortaya koyan bir idare var. Terör sorunu yaşadık. Bunu halletme konusunda çok sağlam idare var. Bu sorunu da aşarsak insan hakları ve demokraside eksiklikleri gidermek çok daha kolay olacaktır. Türkiye'de yeni bir anayasa çalışmasının önemine vurgu yapmak istiyoruz. Eşit vatandaşlık temelinde yapacağımız anayasa işimizi çok daha kolaylaştıracaktır” dedi.
Türkiye’nin AB vizyonunda hiçbir sapma göstermeden yoluna devam ettiğini de dile getiren Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu, “Türkiye ile AB arasında yapılan anlaşmaya göre müzakerelerin hedefi tam üyeliktir. Bazı fasılların bloke edilmesi doğru bir tutum değil. Eğer blokajlar kaldırılır müzakerelerin önü açılırsa, Türkiye AB standartlarına kavuşma çalışmalarını daha motive bir şekilde yürütecektir. Türkiye mülteci akınına maruz. Bu büyük bir sorundur, ama bizim insanı vazifemizdir. Ama bu sorunun çözümü için AB'nin elini taşın altına koyması lazım. Türkiye sadece kendi başına maddi destek sağlayarak yardımcı oldu. Bu anlamda vize sorunu var. Türkiye 10 yıl önceki Türkiye değil. Yaşam standardını yükseltmiş Türkiye'nin AB'ye hücum edeceği görüşü ortadan kaldırılmıştır” ifadelerini kullandı.
Yapılan açılış konuşmalarının ardından iki gün sürecek olan sempozyum, değişik oturumlarla devam etti.