Gençliğimiz Hazinemizdir
Tarihin her döneminde gençler milletlerin geleceği ve ümidi olmuştur. Gençlerini bilgi, tecrübe ve köklü değerleriyle yetiştiren milletler, geleceklerini teminat altına almışlardır. Ahlaktan yoksun, insanlığın evrensel değerleri olan normlara aykırı, ilmi disiplinden uzak yetişen gençlik ise başta bulundukları toplumun ve insanlığın baş belası olmuştur.
Peygamberler tarihinde meydana gelen olaylarda gençlerin rolü büyük olmuştur. Kur’an’ı Kerim (Ashab-ı Kehf) mağaraya sığınan yedi imanlı gencin hayatından ve onları takip eden sadık köpeklerinden bahsetmektedir. Taştan yontulan put atölyesine giren Hz. İbrahim, putları kırdıktan sonra baltayı en büyük putun boynuna asarak oradan ayrılmıştır. Bu olayı öğrenen Nemrut suçluyu araştırır. Yanındakilerden birisi bu işi olsa olsa İbrahim adında bir genç yapmıştır der ve Hz. İbrahim’i getirirler. Aralarında şu diyalog geçer. ‘’İbrahim gelince, ona: "Ey İbrahim, bunu tanrılarımıza sen mi yaptın?" dediler. Dedi ki: “Hayır! Bunu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa, onlara sorun bakalım!” ‘’Bunun üzerine vicdanlarına seslenerek, dönüp (kendi kendilerine) dediler ki: "Doğrusu siz haksızsınız." (Enbiya 62-63-64)
Bizlere güzel örnek olarak gönderilen Efendimizin etrafında gençlerden meydana gelen bir kitlenin olduğunu biliyoruz. Yapılan araştırmalarda ilk müminlerin çoğunluğu gençlerden oluşmaktaydı. 10 yaşında Hz.Ali, 13 yaşında Abdullah b. Ömer, 15 yaşında Zeyd b. Harise, 16 yaşında Abdullah b. Mesud, 16 yaşında Talha b. Ubeydullah, 17 yaşında Abdurrahman b. Avf, 17 yaşında Erkam b. Ebü’l Erkam, 17 yaşında Sa’d b. Ebi Vakkas, 18 yaşında Mus’ab b. Umeyr, 20 yaşında Ca’fer b. Ebu Talip, Efendimizin kızları ve Hz.Ebu Bekir’in kızlarıda genç yaşta ilk Müslüman olanlardan bazılarıdır. Zengin, fakir, köle gibi toplumun farklı kesimlerinden gençler, Efendimizin etrafında yıldız hüzmelerini oluşturmuştur ve yetişkinlik dönemlerine ulaşmıştır. Peygamberimiz gençleri övmüş ve cennetle müjdelenen yedi sınıf insanlar içerisinde saymıştır.
“Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teâlâ, yedi insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır:
Âdil devlet başkanı,
Rabbına kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,
Kalbi mescidlere bağlı Müslüman,
Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan,
Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine “Ben Allah’tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit,
Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,
Tenhâda Allah’ı anıp göz yaşı döken kişi.”
(Buhâri)
Hz.Ali efendimiz içinde ‘’Ali’den gayri yiğit, delikanlı, genç bulunmaz. Zülfikar gibi kılıçta yoktur.’’ ifade edilmiştir.
Genç kelimesi Farsçada hazine demektir. Hazine ise gelecek için hazır halde bulunan servettir. Gençliğimizi heba etmemeliyiz ve yabancı kültürler karşısında uyanık ve dinamik halde bulundurmalıyız. Kendi milli müktesebatımız olan öz kaynaklarımızla beslemeliyiz. Hristiyan dünyası için Grek kültürü önemlidir. Gençlerini bu kültürle yetiştirmektedirler. Japonlarda gençlerini geçmiş kültürleriyle eğitmektedirler. Bizlerin geçmişte ilmin ve bilimin her dalında, insanlığa rehberlik yapacak şahsiyetleri yetiştirdiğimiz inkar edilemez. Bugünde çok zengin, tarihi müktesebatımızla ileriye güvenle bakabilen, özgüveni tam, medeni cesareti yüksek, karakter sahibi gençleri, dün yetiştirdiğimiz gibi yetiştirme kabiliyetine sahibiz. El verir ki, milli kültürümüzün ürünü olan şaheserlerimizi tozlu kütüphane raflarından alarak gençlerimize sunalım.
Her şeyden önce gençlerimizi iyi tanımamız lazım. Yaşlılarımızın, ‘’bizim zamanımızda biz böyleydik’’ demekten, gençlerimiz ise, ‘’bıktık bu nasihatlerden’’ demekten vazgeçmelidirler. Çünkü gençler, yaşlılarımızın tecrübelerine muhtaçtır, yaşlılarımızın da gençlerin enerjisine ihtiyaçları vardır. İslam düşmanları, son asırda bir kültürel ırkçılık olan islamofobi ile başta batıda olmak üzere çeşitli medya vasıtaları ve algı operasyonları ile gençlerimizi hedef almakta ve fitne çemberi içerisine çekmek istemektedirler. Fitneden uzak durmak lazım. Efendimiz ‘’Fitne uykudadır, uyandırana lanet olsun’’ buyurmuştur. ‘’O fitne, öldürmeden daha şiddetlidir’’ (Bakara 191) ayeti kerimesi ile fitnenin vehameti hususunda Allahü Teala bizi uyarmaktadır. Bizler örümcek ağı gibi zayıf iplerle değil, Allah’ın kopmayan sağlam ipiyle birbirimize kenetlenmeliyiz. Kardeş ve arkadaş olmalıyız. Birbirimizi kandırmamalıyız. Kendimiz için istediğimizi başkaları içinde istemeliyiz. Gençler bizden fazla bir şey istememektedirler. Onlara karşı iyi niyetli olmamızı beklemektedirler. Onların ruhlarına hitap etmemizi, gönüllerine girmemizi beklemektedirler.
Bir gün Efendimize gelerek zina için müsaade isteyen gence, kiminle diye sordu Peygamberimiz. Genç ‘’Falan falan kimselerle’’ dedi. Orda bulunanlar hayret içerisinde kaldılar. Efendimiz gence ‘’Aynı şekilde başkasıda sana yakın olanlarla böyle bir muamelede bulunmasını ister misin? buyurdu. Genç ‘’Asla’’ dedi. Efendimiz ‘’O halde onlarda istemez’’ buyurdu.
Zen merde civân pîre kemân tîrine muhtâc
Eczâ-yı cihân cümlesi birbirine muhtâc
Emekli oldu da kurtulamadık