Bir çoğumuzun bildiği, imam olmayan birine Erzurumda zorla namaz kıldırma meselesi var. Çakma imam namaz kıldırırken, tekbir getirdikten sonra Ettahiyyatü duasını okur ve arkasında saf tutan cemaatten biri “Oği oği, oturanda ne ğelt edecağsan.” der.
Sosyal medyada, bazı tv ve radyo kanallarında, hararetli paylaşımlar ve konuşmalar yapıyor, sabah, öğle, akşam ve gece vardiyalı sloganlar İLE vatan ve iktidar kurtarıyor, metropollerde veya bir çok şehirin modern semtlerinde, bazılarımız Suriyeli ve mülteci semtlerinde pozlar veriyor ve bir iki tane çakma, iki üç tane çıkma, bir kaç tane de çalma, dört beş tane bulma sözler ve telefonlardaki programlardan ürettiğimiz bazı paylaşımlarla; vatanı kurtarıyor, hükümet kuruyor, iktidar deviriyor, başkan, sekreter, müdür, genel müdür ve iş adamı oluyoruz. Olanlar da, oralarda kalmak İçin, saçma sapan savunmalar yapıyor, birbirimize hakaretlerle, ülkeyi şenlendirmiş oluyoruz.
Bütün mesele; görgüsüzlük, bilinçsizlik, haksızlık, hukuksuzluk, yalan üzerine kurulmuş saltanatlar, ehline verilmeyen görevler, nefret toplumu oluşturmak, araştırmamak, ekonomik kriz, krizleri yönetememek, iktidarları ihlal, muhalefeti saldırı, iktidarı kuvvet, muhalefeti ezik görmek, kitap okumadan, başkalarının sözleri ile hareket etmek ve ezikliğimizdir.
Bugün bir Twet atılmış; “İstanbul’da doktorların çoğunluğu Suriyeli ve Arap. Toplantılar Arapça yapılıyor ve Türk doktorlara kulaklık dağıtılıyormuş.” Ki, Türkçedeki şiir, hitabet ve anlatım lezzeti, hiç bir dilde yoktur. Doktorlarımız, Türkçe, Latince ve İngilizce kelime dağarcığı en yüksek meslek guruplarındandır. Bilimin evrensel gerçeği böyle iken, kulaklıklar neden Türk doktorların kulağında. “Çamlıbel’i, Güntekin’i, Gökalp’i, Veli’yi, Nazım’ı, Yunus’u, Asaf’ı, Atatürk’ü ve nicelerini” okumuş olsaydık, dünyanın en zengin dillerindendik.
Şok oldum mu? Hayır!.. Bunlar bilinmeyecek konular DEĞİL ki. Cuma namazı kılmak İçin, köyden geçen adamın sakalı var diye, “gel bize namaz kıldır” fıkrası veya muhabbeti, “İmamın arkasındaki o adam, bilmeden şimdiki Türkiye’yi anlatmış aslında.” Fatiha’nın anlamını, Tahiyyatın zamanını nereden bileceğiz. Arap oldukları İçin, anlamlarını bilenlerden öğrenmiş olacağız. Vay halimize.
Karşılıklı hakaretler, sloganlar, atışmalar, dört öğün gavur parası İLE bir, Türk parası ve on sekiz kuruş etmeyen TikToklar, honki ponkiler, saçma sözler paylaşmaya devam edin de, memleket için; Yasin (ey insan), Tebareke (ey mülk), Amenerrasulü (işittik, itaat ettik) ve Rad (gerçek) surelerini hep birlikte okuruz.
Ey insan; “OKU dedim, okumadın. Mülkte olanları gördün, işittin, itaat ettin ve gerçekleri görmeyi beceremedin. Veledalin Amin (Sona geldik, sonun geldi.)” Ne zamanki Allah’ın, Kurandaki emirlerinin başında, “OKUMAYI ve AHLAKLI OLMAYI” İslamın şartlarının en başında olarak kabul edersek, o zaman önce insanız ve Müslümanız. Okumuş bir toplum olsaydık, yıllardır Lozan İLE ilgili konuşulan ve yazılan komikliklere, sözleşmelerin varlığına inanmazdık. Jelibon sözleşmesine inanarak, sosyal medyada rezil olup Joker kullanmazdık. Yeni icat, J.J.
Hey oradakiler, buradakiler, ellerinde telefonla vatan kurtaranlar, küfürler savuranlar, yazanlara ve konuşanlara hakaret edenler, toplu fotoğraflarla ülke kurtaranlar İLE konuşanı hain ilan edenler… İktidarlardan ve muhalefetlerden nemalananlar, “kör gibi kör, sağır gibi sağır olmayıp, birbirini dağlayanlar ve ağırlayanlar.”
— İyi günler.
— İyi günler.
— İyi günler.