Giderem Van'a Doğri!..

Her zaman ve herkes tarafından söylene gelen bir sözdür: 'Dünyada Van, ahirette iman' bizim bu söze bir itirazımız olamaz, ancak iman her zaman gereklidir ki, ahrete giderken götürülebilsin.

GÖZLÜYORUM

Bu vatanın her yanı cenneti andırıyor,

Var ise sevmeyeni şu şeytan kandırıyor.

Seksen bir il içinde Van'ım "yüzük" kaşıdır,

Sayılmayan  seneler sanki onun yaşıdır!..

 

Her zaman ve herkes tarafından söylene gelen bir sözdür: "Dünyada Van, ahirette iman" bizim bu söze bir itirazımız olamaz, ancak iman her zaman gereklidir ki, ahrete giderken götürülebilsin.

Tarihini kesin olarak hatırlamasam da 1970'li yıllarda iki kez gittiğim bölgemizin incisi Van iline geçenlerde yine bir vesile ile ziyaret imkanı buldum, gördüğüm en az kırk yıl önceki Van değildi, o günlerde şehrin her tarafına yürüyerek gidilebilinirken şimdi toplu taşıma araçları olmadan gidilemiyor.

 

Girişinde şehrin nüfusunu gösteren "resmi tabela yarım milyonu çoktan aşarak  "bir milyona" doğru yol almış, o yol bir türküde  "giderem Van'a doğru/yolum İran'a doğru" denilerek belirtildiği gibi komşu ülke İran'a da uzanıyor, öylesine uzanıyor ki, bu komşu ülkeden gelen turistler bazı zamanlar otelleri dolduruyor, daha fazlası için "yer yok" dedirtiyor.

Siirt, Bitlis ve Van illerinin çok büyük bir "manevi bekçisi" var, "tabiinin büyüklerinden Veysel Karani" hazretleridir sözünü ettiğimiz manevi bekçi, bu zatı ziyaret etmeden bu üç il'e ve daha başka yerlere gitmek isteyenlerin gönlü razı olmuyor ve mutlaka külliyesinin bulunduğu yerdeki makamında ziyaret ediliyor, bu durum bu üç il'e ayrı bir güzellik ve özellik veriyor.

Bitlis'in girişindeki "delikli taş" kısmen yerinde duruyor, Diyarbakır'dan Van'a kadar 400 kilometrelik yolu aşarken acıkmamak mümkün olmuyor, istiyorsunuz ki Bitlis'in meşhur büryanından yiyesiniz, o nefis tandır kebabını yemeden yola devam etmiyor ve illa ki tabelasında"tandır" yazan bir lokantada isteğinizi yerine getiriyorsunuz.

 

"Tatvan" ilçesi bağlı bulunduğu Bitlis şehri ile bir mahallesi gibi kaynaşmış,  kış günlerinde karın çok yağdığı, tipi yüzünden çok insanın boğulup öldüğü  "Rahva" düzünde üniversite dahil bazı okulların üzerindeki tabelalarda "Eren" ismini okumak mümkün, anlaşılan "Eren" ailesi kendi zenginliklerini doğdukları Bitlis'i zenginleştirmek için harcamışlar, "erenleri" alkışlamamak mümkün değil

Yol üzerindeki "Gevaş" sonrası Edremit ve nihayet Van, ancak Tatvan'dan itibaren Van gölü sizi öylesine etkiliyor ki o kocaman gölün görüntüsüne hayranlıkla bakarken, tertemiz havasını da ciğerlerinize çekiyorsunuz, doyumsuz bir yolculuk yaptığınızı hissediyorsunuz.

Van'ın isterdim ki her yanını göreyim, lakin sağlığım buna izin vermedi, bu demek değil ki hiçbir yerini görmedim, ilk gittiğim zamanlarda büyük bir cami henüz yapılmıştı bana "Elazığ'daki İzzet paşa camiinin aynısı" demişlerdi, o camiye gidemedim ama isminin Hazret-i Ömer Camii olduğunu öğrendim.

 

 "Hacı Osman Camii" civarında dolaştım burada bulunan "sakatatçılar ve peynirciler" çarşısına girdim, çok sevdiğim "otlu" peynirden alayım istedim, Diyarbakır'dan "ucuz" olur diye düşünürken daha pahalı olduğunu gördüm ve yine de iki kilo almış oldum.

Gönül arzu ederdi ki, Pervari "balı" ile ünlüdür, burada üretilen balların tamamı "hakiki bal" olsun ki esnaf "hakiki olmayanı da var" demesin, böyle olunca insanın içinizdeki "acaba?"  sorusu ile temkinli yaklaşıyorsunuz bal almak için girdiğiniz dükkanlara…

Bu çarşıyı gezerken yorulmuştum, istedim ki bir dükkana gireyim, hem dinleneyim hem de bir miktar "hakikisinden bal" alayım, üzerinde "Barla bal pazarı" yazan dükkana girdim ve burada bir gençle "H. Metin Kayar" ile tanıştım,  Metin Kayar Van insanının cömertliğini taşıyan bir isim, yorgunluğumu gidermek için çay ikram ettikten sonra "amca gitme sana yemek  ısmarlayayım" dedi kabul etmedim bu isteğini ancak ona güvenerek az bir miktar "hakikisinden"  süzme bal almadan çıkmadım dükkanından..

 

Van'da bir şey dikkatimi çok çekti, adım başında "manav" dükkanlarına rastlıyorsunuz, hepsi de meyve ve sebze satıyor,meyveler, sebzeler gayet güzel bir şekilde sergileniyor, ihtiyacınız olmasa da almak istiyorsunuz, kuru gıda yok manav dükkanlarında, böyle olunca içimden "Van ayrıca manavlar şehridir" diye geçirdim, biz Pervari'yi sadece balı ile ünlü bilirdik, meğerse Pervari'ni çok güzel kara üzümleri de varmış bunu da manavlardan birinin tezgahındaki siyah üzümlerin nereden geldiğini sorunca öğrendim.

Manavların yanı sıra çok sayıda çayhane de görebiliyorsunuz caddelerinde gezinirken, bir tanesine girdiğimde içmek için "çay" istedim, getirilen çayın yanında bir dilim limonu görünce hayranlığımı gizleyemedim, böylesi intibalarla döndüm doğu'nun incisi Van ilimizden, ser'de şairlik olunca Van hakkındaki duygularım yüreğimde gizli kalmasın için  "çalakalem" yazdığım şiiri de Van'a armağan olsun kabilinden okurlarımla paylaşmak istedim:

 

 

ŞEHR-İ VAN  DERLER

Doğu'da inci,

Şehr-i Van derler.

Göl'de birinci,

Şehr-i Van imiş.

 

Göl değil deniz,

Suyu pek temiz,

Balığı semiz,

Son kısmın devamı

 

Bir yanı Tatvan,

Ötesi İran,

Yoksul doyuran,

Şehr-i Van derler.

 

"Ahtamar" gölde,

Ün'ü var dilde,

Işık kandilde,

Şehr-i Van derler.

 

Peyniri otlu,

İnsanı mutlu,

Mabedi kutlu,

Şehr-i Van derler.

 

Edremit Gevaş,

Tandır et, lavaş,

Lezzete ulaş,

Şehr-i Van derler.

Kadim kent modern,

Gör kalesinden,

Neresi dersen,

Şehr-i Van derler.

 

"Balkent" Pervari,

"Kovan" her yeri,

Gül bahçeleri,

Şehr-i Van derler.

 

 

Balında şifa,

Suyunda sefa,

Dostluğa vefa,

Şehr-i Van derler.

 

En son kısım

 

Meyveler dalda,

Şöhreti bal'da,

Ün'ü her çağda,

Şehr-i Van derler.

 

"Kıtlama" çayı,

Yılın her ayı,

Değer dünyayı,

Şehr-i Van derler.

 

 

Övgüsü bitmez,

Mürekkep yetmez,

Bir gelen gitmez,

Şehr-i Van derler.

 

Mergen az kaldı,

Maziye daldı,

Şi'rine aldı,

Şehr-i Van dedi.

 

MEVLLÜT MERGEN

Van,

30.09.2017

Bakmadan Geçme