Gökkuşağı çocuklarıydık

Siyah beyaz çocukluğumuzu bizler renklendirmesini bilirdik. Gök kuşağının altından geçmek mucize gibiydi. Zamanımızı oyunlar oynayarak öldürürdük, kâh körebe oynardık kâh saklambaç, al satarım, bal satarım oynardık mendili kapmak bile heyecan verirdi.

Siyah beyaz çocukluğumuzu bizler renklendirmesini bilirdik. Gök kuşağının altından geçmek mucize gibiydi. Zamanımızı oyunlar oynayarak öldürürdük, kâh körebe oynardık kâh saklambaç, al satarım, bal satarım oynardık mendili kapmak bile heyecan verirdi.

 

İki ağaç arasına kurulan salıncakta sallanmanın keyfini sürerdik, üç yapraklı yoncanın, dört yapraklısını bulmak için saatler harcardık, elimize konan uğurböceğinin, bize sevdiklerimizi getirmesi için dualar ederdik.

 

Akasya ağacından, çiçeğini yemenin keyfi de bir başkaydı, hatmi çiçeğini ayırıp buruna yapıştırmak horoz sesi çıkarmak bile yüzümüzü güldürürdü. Radyo da arkası yarın dinlemek,  nenelerimizin dizlerinde masallar dinlerdik, erken yatmak erken kalkmak bizlere hastı…

 

Kış geldiğinde yağan karda eğlenmek güzeldi. Kendi kızaklarımızı kendimiz yapardık. Arada bir arkadaşınla değiştirmek bile eğlenceydi.

 

Kin, nefret nedir bilmezdik kavgalarımız bir saniye sürmezdi. Saçaklardan sarkan buzları koparmak için ne çok uğraşırdık. Kartopu oynamanın sefasını sürerdik.

 

Sen, ben  yoktu  kız, erkek ayırımı da yoktu hep birlikte oyunlar yaratırdık.

 

Kan kardeşi olmanın ayrıcalığını yaşardık… Yemek ayırımı yoktu bizlerde, dışarıda arada yemek yemenin keyfi de bir başka olurdu.

 

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakmadan Geçme