"Bilet alıp bizde cennete gidelim" demişti oğlum,üç yaşındayken.Cevap verememiştim ona.Çocukların dikkat çeken soruları bizleri zor durumda bırakabilir.
"Anne,balıklar su içer mi?"
"Anne,ben Fenerbahçeli'miyim?"
"Pirincin üstünde niye çizgi var?"
Bu ve buna benzer soruları çoğu kez duymuşuzdur etrafımızdaki çocuklardan. Onların ağzından felsefi derinlikte sözler işitiriz. Zaman zaman zor durumda kaldığımız gibi,bazende kendimizden övünç payı bile çıkarabiliriz.
Çocuk,hakikate yönelen,felsefi derinlikte sözler ederken nelere dikkat etmesi gerektiği,hangi kelimeyi hangi sırada söylemesi gerektiğini pek düşünmez.Bu konuda hazırlıksızdır.Çocuk,büyük bir saflıkla söyler.Yetişkin,toplum zorlamaları,ortamda hakim olan anlayışa kapılma,ön yargılar,karşıdakine kendisini ispat etmek için girişilen çabalar yüzünden aklı bütün zenginliğiyle kullanamaz duruma düşer.Gereksiz kurallar ile aklı zayıflatarak kullanıyoruz.Aklı yıprattığımız gibi saf halde,net olarak kullanan çocuklarıda zamanla kendimize benzetip,çoğu kez de onları bizler şekillendiririz.Önümüzde yazmayı bekleyen tertemiz sayfalar var.Çocukların kalbi.Onların temiz kalplerine ne ekersek onları biçiyoruz sonradan.Ünlü aile terapisti Dorothy L.Nolte bakın çocukları şekillendirme aşamalarında farkında olmadan hangi sonuçların tohumlarını önceden ektiğimizi bize gösteriyor.
"Eğer bir çocuk; sürekli eleştirilmişse,kınama ve ayıplanmayı öğrenir.
-Kin ortamında büyümüşse,kavga etmeyi öğrenir.
-Alay edilip aşağılanmışsa ,sıkılıp utanmayı öğrenir.
-Devamlı utandırılarak terbiye edilmilmişse,kendini suçlamayı öğrenir.
-Eğer bir çocuk;hoşgörü ile yetiştirilmişse,sabırlı olmayı öğrenir.
-Desteklenip yüreklendirilmişse,kendine güven duymayı öğrenir.
-Övülmüş ve beğenilmişse,takdir etmeyi öğrenir.
-Hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşsse,adaletli olmayı öğrenir.
-Güven ortamı içinde yetişmişse,inançlı olmayı öğrenir.
-Kabul ve onay görmüşsse,kendini sevmeyi öğrenir.
-Aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse,bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.
-Kısacası gönül tarlasına ne ekerseniz onu biçersiniz.Bir düşünce ekerseniz bir davranış biçersiniz.Bir davranış ekerseniz,bir alışkanlık biçersiniz.Bir alışkanlık ekerseniz,bir karekter biçersiniz.Bir karekter ekerseniz bir kader biçersiniz." Diyor.
Sanırım Psikiyatristlerin, ruh hastalıklarının tedavisinde çocukluk dönemine inmelerinin sebebi bu yüzden olsa gerek.Önce ekilen tohumlara bakıyorlar,sonra meyveye.
Bir kez daha çocuklarımızın karekterlerine bakalım.Onları suçlarken bir kez daha düşünelim.Çocuklar solmasın,çiçekleri soldurmamak bizlerin elinde.Onlara büyümeyi öğretelim.İçlerindeki kırları,çiçekleri,sevgiyi,ince duyarlılığı yok etmeyelim.Şairin dediği gibi:
Annesi gül koklasa,ağzı gül kokan çocuk;
Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk.../Sevgi ile kalın.