Biz ilk, karanlıkta tanıştık seninle. İnsan görmediği, dokunmadığı, bilmediği şeyden korkar ya, korktum senden. Sesin vardı bir tek. Ürkünç, tüyler ürpertici. Karanlığın kör kuytularında acımasızca saldırdık birbirimize amaçsız, sebepsiz, nedensiz, bilmeden tanımadan..
Ve yine ilk karanlıkta yazıştık senle. Pervasız karanlığın içinde yapayalnız ve kimsesiz. Umut belirtisini görmeden, umut etmeden karanlıkta yine debelenerek. Güneş, karanlığımızı aydınlatamaz oldu.
Gözlerimiz kapalı olduğu için mi bize karanlık her taraf yoksa, karanlık olduğu için mi?
İkisi de ne kadar korkunç değil mi sevgili kardeşim.
Karanlığı aydınlığa çevirmek geliyor içimin kuytu bir yerinde. Yüreğim kıpırdıyor. Beynimde şimşekler çakıyor. Nedeni ne olabilir, sence?
Gözlerimizi açalım mı beraber, birbirimize acı vermeyi bırakarak. Gözlerimize bakarak içten merhaba diyelim mi?
Beni görmek istemez misin?
Hadi, belki güler yüzlüyümdür, belki içimizden geçirdiğimiz gibi değilizdir, aklımıza sokulduğu gibi bize anlatıldığı gibi korkunç değilizdir, çirkin değilizdir belki?
Hadi! bir, iki, üç deyince açalım gözlerimizi, çirkinliği, karanlığı deşecek derece de sıcak bir gülümseme ile.
Ne kadar güzel gülüyorsun böyle. Nasıl da Aydınlandı her taraf güneş doğmadan.
Bahar gelmeden nasıl da çiçek açtı yüreğimizde.
Su içmeden, içimizdeki yangın nasıl da söndü bir anda.
Bak sevgili kardeşim. Güneş gülümsemede saklıymış. Bir düşünsene bir konuşabilsek seninle. Bir anlayabilsek birbirimizi.
Bir dertleşebilsek.
Nasıl da karanlıklar dönüşecek aydınlığa....
Haklısın. dövüşmek yok. Kavga yok. Nefret yok. Kin yok. Sevgi var, hem de bolca.
Bilmek, anlamak istiyorum seni.....