Evet. Yanlış okumadınız, Van’ın Güngör hocası. Bizim öğretmenimiz, abimiz. Doğal olduğu kadar, içtenlikli, lafını esirgemeyen, Van ağzını, şivesini ve Türkçe’yi çok iyi kullanabilen, içinden geldiği gibi konuşan, Güngör Töre.
Bizzat sevgili kardeşim, hocamızın oğlu, efendi ve hürmetkar Gökalp’in ağzından duydum vefatını. Gerçekten üzüldüm, öğrencisi olan, onu tanıyan herkesin üzüldüğünden eminim. Siyasetin en curcunalı dönemlerinde, Van Ticaret Lisesi’nde öğretmenlik ve çeyrek yüz yıl okul müdürlüğü yapmıştı. Öğrencilerine, bir baba gibi davranırdı. Kızdığında kimseyi kırmazdı ve kimse de kırılmazdı. Çünkü; kavgalarda, sataşmalarda, siyasi omuzlaşmalarda, sorunları bir kaç babacan cümle ile yoluna koyardı. Aksi taktirde, polis, karakol, veliler, aşiretler, mahkeme, ceza ve neler neler olabilirdi.
Biz İmam Hatip Liseliler, Ticaret Lisesi binasında eğitim gördüğümüz İçin, Ticaret Lisesinin öğrencileri gibi hocamızı üç yıl DEĞİL, yedi yıl tanıma şansını yakalamıştık. Derslerimiz öğleden sonra olduğu İçin, lise ikinci sınıftan itibaren, Güngör hocamız; öğretmenimiz, müdürümüz ve büyük abimiz gibi olmuştu. Anılarımızı burada yazarsam, sayfalar yetmez.
İmam Hatip ve Ticaret Lisesinin çoğu öğretmen, yönetici, memur ve çalışanları İLE sohbetlerimiz güzel oluyordu. Biraz yaramaz, biraz aktif, biraz renkli, biraz sporcu, biraz törenci, çok lider ve büyüklerimize çok saygılıydık.
Bir gün, okula erken gittik ve Ticaret Lisesi öğrencileri son derse girince, konuşarak koridorlarda gezmeye başladık. İkinci kattan dolaşıp birinci kata indik ve tuvaletin önünde sigara yaktık. O anda rahmetli Güngör hocamızın, elleri arkasında merdivenlerden indiğini görünce, ben elimdeki sigarayı iki parmağımla tuvalete fırlattım ve arkadaşıma “Şevket, Güngör hoca” dememle, “okulda sigara içmeye utanmıyor musun?” söyleyerek, arkadaşa bir tokat atmak istedi. Arkadaş, refleksle hocamızın elini tutarak, olumsuz bir davranış gösterdi. O anda “Hocam ellerinden öperim, özür dilerim.” diyebildim. Hocamız yukarıya telefon açmaya gidince, ben ve arkadaşım tam karşıdaki sınıfın kapısını açıp, pencereden kaçmak isterken, Ümmet hocamızın derste olduğunu gördük. “Hocam özür dileriz, durum vahim. Pencereden atlayabilir miyiz?” diyerek izin alıp, 40-45 öğrencinin bakışları arasında pencereden atladık.
Siyaset, sağ-sol, müdürlerin can güvenliğinin olmadığı 74-75 yılları. Arkadaşıma “Birazdan ders başlayacak, sen okula gelme. Ben teneffüste Güngör hocamın yanına gider, özür dilerim. Sende gelir elini öpersin, tatlıya bağlarız.” dedim. Öyle de yaptık. Ders başladıktan on dakika sonra, müdür yardımcımız ve Tarih öğretmenimiz Ali Laleci, rahmetli Güngör Töre ve bir polis memuru diğer sınıflardan sonra, bizim sınıfa girdiler. Ali Laleci “Bu sınıfta olan, var mı?” diye sorduğunda, rahmetli yüzüme baktı ve bağışladım tebessümü İLE “Hayır.” deyip, gittiler. Ders bittiğinde, bizim ekiple Güngör hocamızın elini öpmek ve arkadaşımızı affetmesini söylemeye ikinci kattaki müdür odasına gitmek için merdivenlere doğru yürürken, bir baktık Kİ, arkadaşımız Şefket, rahmetli hocamızın koluna girmiş, merdivenlerden iniyorlar.
“Hocam, baba adamsınız.”
— “Vıle oğlum, sizi nece polise verim. Gıyamiyam, biraz rehet durun da. Allah sizi islah etsin, Şefket’in bütün ailesini taniyam. Ğoşdurlar, saygılıdırlar, birez sinirlidirler.” dedikten sonra, hepimiz elini öptük ve yine aynı okulda devam ettik.
Yıllar sonra, bende öğretmen ve okul müdürü oldum. Öğrencilerimi, rahmetli Güngör Töre ve İzzettin Karabaş müdürlerimi örnek alarak, hiç bir zaman satmadım. Disiplinli ve sevgi dolu devam ettim. Disiplin cezası vermedim.
Ben, Cumhuriyet İlköğretim Okulu Müdürü iken, gelininin yani Gökalp’in hanımının benim okulumda çalışmasını istemişti. Gelini kızımız, çok çalışkan ve sosyal bir öğretmendi. TRT’nin 1998 yılı 23 Nisan Bayramı kutlamaları İçin, okulumuz öğrencilerini Aydın’daki şenliklere götürüp, okulumuzun ŞİLİ daveti almasını sağlamıştı. “Hocam, Serra öğretmeni tebrik ediyorum. Okulumuzu Aydın’da çok iyi temsil etti.” dediğimde, “Sen, çalışkan öğretmenleri sevisen. Çalışkan olduğu İçin, senin yanına gelmesini istedim.” demişti.
Eğitim camiasına katıldıktan ve yönetici olduktan sonra, katıldığım toplantılarda, öğretmenlerim ve büyüklerim gelip oturmadan, oturmaz ve onları ayakta beklerdim. Rahmetli gelince koluma girer ve “vıle ge, ge otur.” derdi. Sonraları, Van Ticaret Odasında Genel Sekreterlik yaptığında, Memurlar Kulübünde devam etmişti, dostluğumuz, muhabbetlerimiz ve abiliği. Büyükle büyük, küçükle küçük olabilen bir adamdı. Adam gibi bir adam, öğretmen, müdür ve abiydi.
Türkiye’mize, tüm öğrencilerine, Van’ımıza, Vanlıya, sevenlerine, memleketimize ve özellikle; hocamızın çok kıymetli hanımı, saygıdeğer öğretmenimiz, dostluğumuzun hiç bitmediği Nedret ablama, babasının yakışıklı ve nezaketli oğlu Gökalp kardeşime, evlatlarına, torunlarına, ailesine ve akrabalarına sabırlar, saygıdeğer Güngör Töre başöğretmenimize ve abime; Allahtan rahmet diliyorum. Işıklarda uyu hocam, mekanın cennet olsun.
Saygılarımla.
Amin
Amin
Amin
Amin
Amin
Allah rahmet eylesin, müdürüm-ağabeyim-komşum. Anılarımız pek çok. Mekanın cennet olsun. En son 2017 yazında görüştüm. Kayısılarından tattım. Güzel sohbetimin sonu imiş. Nurlarda uyu güzel İnsan.
Allah rahmet eylesin, müdürüm-ağabeyim-komşum. Anılarımız pek çok. Mekanın cennet olsun. En son 2017 yazında görüştüm. Kayısılarından tattım. Güzel sohbetimin sonu imiş. Nurlarda uyu güzel İnsan.
Değerli öğretmenime allahtan rahmet , sevgili ailesine sabır ve başsağlığı diliyorum ışıklar içinde uyusun
Mekanı cennet olsun inşallah.
Mekanı cennet olsun inşallah.
Camiamızın çok değeri büyüklerinden idi Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun çok güzel anlatmışsınız bahri hocam
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun