Gürültü Kirliliği Çocuklara Anlatılıyor
Gürültü kirliliğinin özellikle teneffüslerde büyük beton kırma makinesi seviyesine çıkması üzerine Uludağ Üniversitesi tarafından başlatılan TÜBİTAK projesi sürüyor.
Pilot olarak seçilen dört okulda öğrencilere gürültü kirliliğinin insanı yavaş ve sinsice etkileyen çok tehlikeli bir kirlilik olduğu, resimler ve çizgi film eşliğinde anlatıldı. TÜBİTAK’ın desteklediği “Okulda Gürültü Kirliliği: Sebepleri, Etkileri ve Kontrol Edilmesi” adlı proje, Uludağ Üniversitesi Eğitim, Mühendislik, Tıp ve Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim elemanları tarafından uygulamaya geçirildi. Bursa Nilüfer İlçesinden pilot olarak seçilen dört okulda toplam 207 öğretmen ve 3 bine yakın öğrenciye “okulda gürültü kirliliği eğitimi” verildi.
Proje Yürütücüsü Doç. Dr. Mızrap Bulunuz, okullarda yapılan ölçümlerde ders sırasında 72 desibel gürültü oluştuğunu, bunun bir elektrik süpürgesinin çıkardığı gürültüye; teneffüs sırasında ölçülen 87 desibel gürültünün ise büyük bir beton kırma matkabının çıkardığı gürültüye eşit olduğuna dikkat çekerek, bu seviyenin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın eğitim tesisleri için belirlediği 45 desibel sınırının oldukça üzerinde olduğunu hatırlattı.
Gürültü kirliliğinin yetişkin ve yaşlıları değil, aslında gelişimini tamamlamamış çocuk ve gençleri daha olumsuz etkilediğini vurgulayan Doç. Dr. Bulunuz, “Bu seviyede gürültüye maruz kalanlarda geçici veya kalıcı işitme kaybı, tekrarlayan kulak iltihabı, mutsuzluk, halsizlik, yorgunluk, stres, dikkat dağınıklığı ve düşünme gücünün zayıflaması gibi sonuçlar ortaya çıkıyor. Bunun sonucunda birinci sınıf öğrencileri okuma yazmayı 3-4 ay daha geç öğreniyor, zekâ gelişimi olumsuz etkileniyor” dedi.
Söz konusu okullarda, ana sınıfından 8. sınıfa kadar tüm öğrencilere, ses, gürültü ve gürültü kirliliği kavramlarının ne olduğu, nasıl ölçüldüğü görseller eşliğinde sade ve anlaşılır bir şekilde açıklandı. Öğrencilere, çevre kirletici denilince neden ilk akla hava toprak ve su kirliliğinin geldiği, ama gürültü kirliliğinin gelmediği soruldu. Daha sonra gürültünün görünmeyen, kokmayan, toprağı ve suyu kirletmeyen masum bir kirlilik gibi algılandığı, fakat gürültü kirliliğinin etkilerinin yavaş ve sinsice gerçekleşen çok tehlikeli bir kirlilik olduğu resimler ve çizgi film eşliğinde gösterildi. Eğitim seminerleri öğretim üyeleri Doç. Dr. Mızrap Bulunuz, Doç. Dr. Yurdun Orbak, Yrd. Doç. Dr. Nermin Bulunuz, doktora öğrencisi Nejla Mutlu ve araştırma görevlisi Ömer Faruk Tavşanlı tarafından verildi.
Öğretmenlerle yapılan görüşmeler okuldaki gürültü kirliliğinin boyutlarını ve bu kirliliğin öğretmenleri son derecede olumsuz etkilediğini ortaya koydu. Öğretmenler, "Eve gittiğimde kendimizi sanki büyük bir savaştan çıkmış gibi hissediyorum", "Çoğumuz günde 10 saat derse girebiliriz. Ders sorun değil, ama gürültü yüzünden 10 saat sanki 20 saat gibi oluyor", "Benim psikolojim bozuluyor ve aşırı derecede sinirli oluyorum. Düşünemiyorum, bir şeye odaklanamıyorum. Yapmam gereken şeyleri unutuyorum", "Acaba ben bu okuldan ne zaman kurtulacağım diye sürekli düşünüyordum, en büyük isteğim en büyük dileğim bu gürültülü okuldan gitmek" şeklinde cevaplar verdi.