Haçla Hilalin Savaşı

Haçlı şeytanlar yüz yıl önce topraklarımızı işgal etmiş, ülkemizi küçük küçük parçalara bölmüş, parçalamış, kendi kafalarına göre sınırlar çizmişlerdi. Emrinde olan yerli iş birlikçi yöneticilerini görevlendirmiş ve tüm değerli kaynaklarımıza da yüz yıllığına bedelsiz olarak el koymuşlardı.

Haçlı şeytanlar yüz yıl önce topraklarımızı işgal etmiş, ülkemizi küçük küçük parçalara bölmüş, parçalamış, kendi kafalarına göre sınırlar çizmişlerdi. Emrinde olan yerli iş birlikçi yöneticilerini görevlendirmiş ve tüm değerli kaynaklarımıza da yüz yıllığına bedelsiz olarak el koymuşlardı.

           Haçlı şeytanların en büyüğü, en acımasızı ve en güçlüsü olan İngiltere tüm haçlıları da yönetendir. Amerikayı bile sevk ve idare eden şeytan İngiltere’dir. Ön plana çıkmaz. Her şeyi planlı proğramlı olarak yürütür. Yani BÜYÜK ŞEYTAN İNGİLTERE’dir.

Resmi olarak Osmanlının yıkılışından 1952 yılına kadar ülkemiz İngiltere’nin denetim ve yönetimi altındaydı. 1952’den 2002 yılına kadar da ülkemizi ABD yönetti. 2002 yılında halkımızın büyük bir teveccühü ile AK Parti Hükümet oldu. AK Parti aykırı gelmeye başladı. İş birlikçilerini talimatlandırdılar. “Cumhuriyet elden gidiyor” mitingleri yaptırarak orduyu yönetime el koymaya davet etmeye başladılar. AK Parti lideri Erdoğan tüm bu girişimlere hazırdı. Büyük liderlik göstererek, akıllı ve sabırlı davrandı. Zaman ve zeminin oluşmasını bekledi. Güçlü olmaya çalıştı. Erdoğan FETÖ terör örgütünü de biliyordu. PKK terör örgütünü de biliyordu. Bir takım olumsuzluklara göz yummak zorunda kaldı. İçi sızladı. Ses çıkaramadı. Çünkü iktidar değildi. İktidar yıllar önce FETÖ terör örgütüne teslim edilmişti. Erdoğan FETÖ ile ters düşseydi biterdi. Ters düşmemeye çalıştı. Devlet içinde belli bir güce ulaşınca, FETÖ’nün de PKK’nın da gırtlağını sıkmaya başladı. Bu herkese nasip olmayan bir yetenek ve ön görü işidir.

            Büyük liderimiz gücüne güç kattı. Hem ülke içindeki ihanetçilere vurdu, hem de Avrupalı şeytanlar ile Dünyayı beşe bölen ve sömürenlere karşı sesini yükseltmeye başladı. Dünyadaki tüm mazlum ülkelerin umudu haline geldi. Ülkeyi istediği gibi yönetti. Onların hiçbir çıkar ilişkilerine pirim vermedi. Ülkemizi ekomomik anlamda esir alan IMF’ye olan borcumuzu ödeyerek İMF’yi kovdu. Ülke büyüdü. Gelişti. Savunma sanayimizde devrim yaşandı. On yılda, yüz yıla yakın hizmetler üretildi. Bölgenin en güçlü ülkesi konumuna geldik. Ordumuz tüm emperyalist ülkelerin korkulu rüyası olmaya başladı. Çok yetenekli çok kaliteli bir ordu oluştu. Erdoğan, Dünyaya kasımpaşa kabadayısı olarak meydan okumuyor. Her türlü alt yapısını oluşturarak, hiçbir Devlete muhtaç olmadan, kendi başına yürüyebilecek GÜÇ ve KUDRETİ ortaya koyuyor. Bir başka ifade ile  Erdoğan, Dünya düzenini yeniden dizayn edebilecek güce  sahip bir yapının mimarı olduğu gerçeği ile herkesi tanıştırıyor.

            Avrupalı haçlıların alçak ve namusuz olduklarını çekinmeden söylüyor. Onlarla olan ilişkilerimizi gözden geçiriyor. O alçak Devletlere yaptırım uyguluyor. Bunların hiç birisinin dost olmadığını ifade ederken hadlerini bildiriyor. ABD’nin de ne olduğunu çok iyi bilmektedir. ABD, PKK’nın Suriye’deki örgütü ile iş birliği halindedir. Bunları bize karşı silahlandırıp eğitiyor. Güçleri yeterse bir günde ülkemizi işgal ederler. Güçleri yetmeyecek. Cehennemin dibine gidecekler. Ama bize kesin saldıracaklar. Biz bunlara Devlet olarak hazırız. Millet olarak da hazır olmalıyız. Bunlar bizi silahlı güçleri ile yenemezler. Bunu çok iyi bilmektedirler. İçten bizi bölmek ve parçalamak istemektedirler. Karıştırıyorlar işbirlikçileri vasıtasıyle. Bizi içten yıkarlarsa onlar kazanır. Aksine Dünya bir olsa bizi yenemezler.

            Değerli okurlarım, bakınız ABD suç üstü yakalandı. FETÖ’nün Adil ÖKSÜZ’ü ABD büyükelçiliği tarafından kaçırıldı. FETÖ terör örgütünün başı ve etkili yöneticileri ABD’nin koruması altındadırlar. Avrupalı şeytanlar da hem PKK’lıları hem de FETÖ’cüleri bağrına basmıştır. Ülkemizde on altı nisanda yapılacak olan referandum seçimine tüm güçleri ile taraf olmuşlardır.

            Değerli okurlarım, ben Devrimci bir insanım. Emin olun AK Parti ile hiç bir yakınlığım yoktur. Erdoğan’ı da televizyondan tanırım. O da beni hiç tanımaz. Başbakanlığından bu güne kadar hiç bir yerde de karşılaşmadık. Ben her gün gazete okuyan, en az on defa haber dinleyen, Dünya ve Türkiye gündemini bire bir takip eden bir insanım.

Ölüm kalım savaşı veriyoruz. Erdoğan’a bütün Dünya karşı! EVET demek için bu sebep yetmez mi?

Ülkemizi kimseden talimat almadan kendi irademizle yönetmek istememiz için EVET dememiz yeterli bir sebep değil midir?

Bağımsız Türkiye yi oluşturmak için EVET dememiz yeterli bir sebep değil midir?

Dünyada yapılan zülme karşı mazlumların umudu olmak için EVET demek yeterli bir sebep değil midir?

İki başlı Devlet yönetimine son vermek için EVET demek önemli bir sebep değil midir?

Milli iradenin eğemenliği için EVET demek önemli bir sebep değil midir?

 Bürokratik engelleri aşmak için EVET demek önemli bir sebep değil midir?

İşlerin hızlı yürümesi için EVET demek önemli bir sebep değil midir?

Daha EVET demek için yüzlerce sebep vardır.

Hayır demek içinde hiç bir neden yoktur.

Allah ülkemizin yardımcısı olsun.

Saygılarımla.

 

Bakmadan Geçme