'Halk Arenası Programı' ve Uğur Dündar'in Üstlendiği Misyon
Geçtiğimiz Cuma günü yaşamımı sürdürdüğüm, Edremit Altınoluk'ta, Uğur Dündar'ın Halk Tv'de yayınlanan 'Halk Arenası' programının, naklen yayınının canlı çekimleri vardı. 7000 kişiden fazla heyecanlı, aktif katılımlı bir izleyicinin doldurduğu Anfi Tiyatro'yu, yıllardır burada yaşayan biri olarak, hiç bir zaman bu dolulukta görmemiştim.
Geçtiğimiz Cuma günü yaşamımı sürdürdüğüm, Edremit Altınoluk'ta, Uğur Dündar'ın Halk Tv'de yayınlanan "Halk Arenası" programının, naklen yayınının canlı çekimleri vardı. 7000 kişiden fazla heyecanlı, aktif katılımlı bir izleyicinin doldurduğu Anfi Tiyatro'yu, yıllardır burada yaşayan biri olarak, hiç bir zaman bu dolulukta görmemiştim.
Neydi insanları bu tartışma programını, canlı takibe çeken neden?
Eğlence yok, sanatçı,şarkı, türkü, oyun yok, Anfi Tiyatro hınca hınç dolu. Çok kişi de, yer olmadığı için geri dönüp evinden canlı yayını izliyor.
Saat 18.00'den itibaren kuyruğa girip, ancak 21.00'de içeride olanlar vardı.
Program 3 saat dürecekti, 6 saat insanlar heyecanla neyi amaçlıyordu.
Bir kesim, Atatürkçü, Kemalist, demokrat, sosyal demokrat, CHP'li, Laik, hatta Edremit'te sosyalist olmayı sürdürenler, kendilerinden bir ses duymak istiyordu.
Tekil olarak, kendi kendine, ya da küçük gruplar içinde dile getirilen düşüncelerin, canlı olarak bulunduğu ortamdan seslendirilmesini istiyordu.
Halkın %50'ye yakınının yok sayıldığı ülkede, Uğur Dündar ve birkaç kişi ile sayısı 3'ü 4'ü geçmeyen televizyon, ancak dile getiriyor varlıklarını.
Gündemi belirleyenlerin derdi dili kendi %50'lik kesimleri. Her şey onların elinde ama mağdur, yoksun gene onlar.
İş onlarda, güç onlarda, varlık onlarda, makam mevki onlarda, ihaleler onlarda, devletin her türlü avantası onlarda, gene, mağduriyet onlarda.
66 yıldır devlet yönetimini ellerinde bulundurmalarına karşın, kötü yönetimleriyle ülkeyi darbelere maruz bırakan da, onlar.
Uğur Dündar yönetiminde, konuşmacılar İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal, özellikle Atatürk konusunda araştırmacı yazar Sinan Meydan ve Halk Tv avukatı Murat Ergün'dü.
Anfi Tiyatroyu dolduran binlerce kişi, kendi söylemlerini duymak istiyordu, duydu da, duyduğu bölümleri çılgınca alkışladı.
Anıt Kabir'e MNG kargo şirketinin yerleştirdiği, ucube çocuk parkı orada dile geldi. Uyuyan Genelkurmay başkanı Hulusi beyin kulakları çınlatıldı.
Çınlama etkili oldu ki, ertesi gün o ucube kaldırıldı.
Rize Belediye meclisinin, Cumhuriyet Meydanındaki Atatürk heykelini kaldırıp, yerine çay bardağı heykeli dikmek istediği de, burada gündeme geldi.
Rize belediyesi, çay heykelini dikecek Rize'de başka yer mi kalmadı? Kenti güzelleştirme adına başka bir meydana, parka dik o heykeli.
Hatta uygun bir yere, ilinizin ekonomisine çayı armağan eden, ZİHNİ DERİN'in heykelini de dik ki, herkesten alkış alasın.
Rize'nin de bu gereksiz inadından vazgeçeceği ümidimizdir.
15 Temmuz başarısız darbesinin ardından yaşanan gözaltılar, görevden almalar, uzaklaştırmalar, ihraçlar konuşuldu haklı olarak.
Hani derler ya, "damdan düşenin halinden damdan düşen anlar" diye.
12 Eylül 1980 askeri darbesiyle, benim de içinde bulunduğum 37 bin kişi 1402 sayılı sıkıyönetim yasası gerekçe gösterilerek işinden oldu.
Sadece bizle sınırlı kalmadı bu, eşimiz, kardeşimiz, anamız, babamız da etkilendi bundan.
Bir tür "ekonomik cezalandırmaya" uğradık. Çıktıktan sonra da sürdü bu cezalandırma. Devlet memuriyetine dönemedik, özelde iş bulmamız uzun süre engellendi. Pazarlarda, meydanlarda muhtelif şeyler sattık, ağır işlerde çalıştık. Ta ki bulunduğumuz yerlerde sıkıyönetim kalkana dek.
Tıpkı Almanya'da " Bir Anayasa düşmanı" kitabında Peter Schneider'in anlatıldığı gibi. Dostlarımız selamı sabahı kesti, tanıyanlar uzaktan hafif baş işaretiyle selamlaştı, ev kiralama da bile zorlandık. Adli sicil soruşturması yapan, hiç bir özel sektör kuruluşu iş vermedi. Cumhuriyet gazetesi dahil.
Bu uygulama büyük yıkımlar, büyük travmalara yol açıyor. Hükümet cumhurbaşkanınında dile getirdiği gibi, at izini it izinden ayırmalı, kuruyla yaşı yakmamalı. Pirinçten taş ayıklar gibi hassas davranılmalı.
15 Temmuz darbesini sanki öğretmenler ve muhtelif memurlar yapmış gibi, sadece onlar hedefte. Unutulmasın ki bunlar aile geçindiriyor, bir ay iki ay direnebilirler ençok, sonrası açlık sefalet ve başka yıkımlar getirir.
Gerçek FETÖ yanlılarına, eminim ki ait oldukları örgüt, parasal yardım yaptığı gibi, borçlarını da kapamıştır. Sesleri onun için çıkmıyor.
Feryat edenleri dikkate almalı onlar canı yananlar.
Doğu illerinde 11.500 öğretmen açığa alındı. Sadece Tunceli'de 450 si göreve iade edildi.
Örneğin Van'da 750'ye yakın öğretmen açığa alındı. Öğretmen açığına bir açık daha eklendi.
Eğitimin yerde süründüğü, gençlerin, çocukların sefil olduğu bu yerde, ne yapılmak isteniyor. Umarım Van milletvekilleri yakinen ilgileniyordur bu durumla...