HATİ PUYRUN, PURDAN YAKUN.
Bahri Yıldızbaş yazdı...
Birinci katta, pencerenin içinde oturarak sürekli bahçedeki ağaçlara ve çiçeklere bakan çok yaşlı ve sevimli bir teyzeyi görüyordum, her sabah ve akşam.
Sabahları “Günaydın teyzeciğim ellerinden öpüyorum, nasılsınız? dememe rağmen, hiç cevap vermiyor, ‘teşekkür ediyorum’ der gibi, sadece başını sallıyordu.
Durumu apartman görevlileri ve komşulara anlattığım zaman, “O teyze ve eşi, İngiliz Büyük Elçiliğinde çalışıyorlardı, ikisi de hiç Türkçe bilmediklerinden, kimseye cevap vermiyorlardı. Kocası öldükten sonra, kadın hep orada oturur ve kimseyle konuşmaz.” dediler.
“Ziyaret edelim.” dedim ve hep bitlikte kapısını çaldığımızda, ““Hello aunt, we came to visit you. Are you available?" (“Merhaba teyze, sizi ziyaret etmek için geldik. Uygun musunuz?” dediğimde, “Tabi buyurun.” diyerek, hepimize terlik bıraktı ve bizi odaya aldı. Herkes şaşkın ve suskun.
Ben çok İngilizce bilen biri değilim, ancak sosyal hayattan bazı cümlelerin öznelerini bildiğimden, minik iletişimler kurabiliyorum.
— “My aunt, you are very beautiful and you speak Turkish very well.” (“Teyzeciğim çok güzelsiniz ve çok güzel Türkçe konuşuyorsunuz.”
“Çok teşekkür ediyorum, evladım kendini çok zorlama, ben çok güzel Türkçe biliyorum ve yurt dışındaki torunlarımla bile Türkçe iletişim kuruyorum.” deyince.
— “Türkçe bilmediğinizi ve kimseyle konuşmadığınızı.” söylediler.
“Evet. Çok haklılar, ancak bir gerçeği göz ardı ediyorlar, kırk yıllık komşuyuz, bir çoğumuz eksildi, gençler büyüdüler ve çocuk sahibi oldular. Hepsi, bizim İngiliz olduğumuzu bilmelerine rağmen, kırk yıldır hiç bir komşu rahmetli eşime ve bana, “Good morning.”, ”Hello.” veya “How are you.” gibi üç kelimelik bir cümle kullanmadılar. Ben Türk vatandaşı olmama ve Türkçeyi çok sevmeme rağmen, bilinçli olarak kimseye cevap vermiyordum. Bilmemişte olabilirdim. ” deyince, çok etkilendim ve yerimden kalkıp “Teyze, elinizi öpmek istiyorum.” diye elini tutmak istediğimde, uyandım ve güzel bir rüya gördüğümü anladım.
Ve ne acıdır Kİ, kendi ülkemizdeki vatandaşlarımızın; ağız, lehçe, şive ve dillerini bilmediğimiz gibi, bir çok yöredeki insanlarımızın konuşmalarıyla alay ediyor, hatta bazılarına “hain” bile diyebilecek kadar, ileri gidiyoruz.
Doksanlı yıllarda inançlarla ve başlardaki örtülelerle uğraştık, fırsatçılar masumlar ordusu yaratabildiler. Şimdilerde ise; dil, din ve ırkçılıkla, kindarlar yaratarak, katil ve terörist dediklerimizi meşrulaştırmış bulunuyoruz. Adam meydanlarda, “İstersek kan dökeriz, evlerinizden çıkamazsınız.” “Artık, Kürdistan İslam Devleti demekten korkmayacaksınız ve kimse size karşı gelemeyecek.” diyerek, devletin kolluk kuvvetleri ve savcılarının gözü önünde meydan okuyor, binlerce insan “Yaşasın, Kürdistan İslam Devleti” diye bayrak sallıyor, alkışlıyor, TRT, AA ve tüm kanallar, dünyaya servis yapıyor. Buna, ‘demokrasi’ deniyor ve mal mal izliyoruz.
Halbuki, o insanlara; eğitim verseydik, ihmal etmeseydik, tarikatlara ve örgütlere teslim etmeseydik, haklarını gasp etmeseydik, dilleri, şiveleri, kıyafetleri ve davranışlarıyla alay etmeseydik, “çavani, başi, sılameti, çıtki, çı heye, çı tunne” gibi yüreklere dokunacak bir kaç kelime, okullarda özerklik ve inançlarını dilleri ile öğrenmelerine izin verseydik, gönlümüzü açsaydık, şimdi hep birlikte olmaz mıydık.
İpin ucunu öylesine uzun bırakmış ve kaçırmışız Kİ, çektikçe binlerce çürük elimizde kalıyor ve kokular alıyoruz, alacağız.
Benim ki bir rüyaydı, gerçeklerimizi ve yüzleşmemizi hatırlattı.
Çokta “hayırlısı” diyemeyeceğim, çünkü kırk yıldır “hayırlısı” diye diye, yüzlerce hayırsızı ile karşılaşıyoruz.
— “Sağlıklı ve huzurlu geceler.
— “Have a healthy and peaceful night.”
— “Şeva we sax û aram be.”
— “'atamanaa lak laylatan sihiyatan wahadiatan.”
— شبی سالم و آرام داشته —
— “Gecəniz sağlam və dinc keçsin.”
Bir kaç dilde, “Sağlıklı ve huzurlu geceler.” deyince “Ne oldu? Kıyamet mi koptu. Elbette hayır.”
Ve maalesef, Türkiye’de kıyametin kopmasının tüm planlarının uygulanmasına, geçilmiş bulunulmaktadır. Ortadoğululuğumuz, hayırlı olmasın.
Teşekkürler Hoca'm;bilgilendirici ve eğitici yazılarınız bizlere ışık tutuyor.
Yerinde tesbit. Hor görme insani hoşgör yratandan ötürü. Hangi renk hangi dilde olursa olsun.Sahibi yradanı ALLAHTIR. Allahi yarattığını hor göremezsin. HOR GORME GARIBI ONU DA BİR SEVEN VARDIR. "HOŞ GOR YARATILANI YARATANDAN ÖTÜRÜ " diyor Koca Unus. Selâmlar. Bilge mudurüm. VEHBİ.. Ah bir bilseler Vehbiyi.
Yerinde tesbit. Hor görme insani hoşgör yratandan ötürü. Hangi renk hangi dilde olursa olsun.Sahibi yradanı ALLAHTIR. Allahi yarattığını hor göremezsin. HOR GORME GARIBI ONU DA BİR SEVEN VARDIR. "HOŞ GOR YARATILANI YARATANDAN ÖTÜRÜ " diyor Koca Unus. Selâmlar. Bilge mudurüm. VEHBİ.. Ah bir bilseler Vehbiyi.