Hatıralarım 'Ermeni Olaylarının İçyüzü'

Değerli okurlar Hüseyin Nazım Paşa 1854 yılında İstanbul'da doğmuş, 1927 yılında yine İstanbul'da vefat etmiş. Yaşadığı dönemin gazetelerinde makaleler yazmış, tiyatro eserleri yazmış, mutasarrıflık, zabıta nazırlığı ve valilik görevlerinde bulunmuş bir Osmanlı devlet adamıdır.

Değerli okurlar; Hüseyin Nazım Paşa 1854 yılında İstanbul'da doğmuş, 1927 yılında yine İstanbul'da vefat etmiş. Yaşadığı dönemin gazetelerinde makaleler yazmış, tiyatro eserleri yazmış, mutasarrıflık, zabıta nazırlığı ve valilik görevlerinde bulunmuş bir Osmanlı devlet adamıdır. "Hatıralarım" adı ile yazmış olduğu kitap ilimizden de bahsettiği için bu kitabı sizlere tanıtmamın faydalı olacağını düşündüm. Bu kitapta yazılmış olan yazıların 1931 yılında Yeni Gün isimli gazetede bölümler halinde yayınlanmış olduğunu da belirtmek isterim.

 

Nazım Paşa Anadolu ve İstanbul'da Ermeni hadiselerinin yaşandığı dönem Osmanlının en aktif bürokratlarından biridir. Bu olayların yaşanmasının sebeplerini ve sonuçlarını kendi penceresinden değerlendirir ve anılarında yazar. Osmanlı bürokratı olmasına rağmen dönemin bürokrasisini ve Sultan Abdulhamid'i de eleştirir. "Abdulhamid Han belki iyi bir adamdı, belki iyi bir hükümdar da olabilirdi, eğer maiyeti namuskâr, münevver adamlardan, itimadı umumiyyeyi kazanmış şahsiyetlerden intihab etmiş olsaydı."der… Osmanlı bürokrasisinden yakınırken de "Naehillerin, gayri müstehakların, mülevves adamların, umum muvacehesinde şerefli mevkilere isadı bir hükümet için harici düşmandan ziyade tehlike teşkil eder." der.

 

Nazım Paşa kitabında 1894 yılı Şubat ayının on üçünde, Van polis komiserinin kendisine şifreli telgraf  ile bildirdiği, Van'da Ermeni Komitacıları ve bir Ermeni aile arasında geçen  olayı şöyle aktarır; " Van karakol komiseri sabah karakola geliyor. Bir polis memuru komisere geliyor ve içeride iki Ermeni var, başlarına bir felaket gelmiş,  sizi görmek istiyorlar diyor. Odaya giren bu iki Ermeni Van'ın Terzi Bernik Mahallesinden İstapan oğlu Karabet ile kardeşi Markre'dir. Uykusuzluktan ve korkudan benizleri uçmuş ve bitap haldeler. Komiser kendilerine ne olduğunu soruyor. Onlar da birkaç gün önce evimize Tepebaşı Mahalleli Vahan'la, başı şapkalı ve bellerinde rovelverler ve kamalar olan tanımadığımız iki adam geldi. Vahan bize Ermeni Komitelerine alınacak silah için hissenize sekiz lira isabet etti, bu parayı tedarik ediniz. Birkaç gün sonra size bir mektupla bir adam gelecektir, parayı O'na teslim edersiniz, dediler ve gittiler.

 

Birkaç gün sonra Vahan'ın arkadaşlarından Ropen bir mektup getirdi ve sekiz lirayı istedi, ancak paramız yoktu. Zaten olsa da vermek istemiyorduk. "Paramız yok, sonra icabına bakarız" dedik savdık. Fakat akşamüzeri gene geldi ve sekiz lirayı şimdi vermezseniz evinizi yakacağız, çocuklarınızı, karılarınızı köpek gibi boğazlayacağız, sizi de sokak ortasında parça parça edeceğiz, deyip gitti. Ne yapacağımızı şaşırdık. Murahhas efendiye gittik derdimizi anlattık." Ben din işlerinden başka bir şeye karışmam, yalnız milletin arzusuna aykırı hareket edenlerin sonu hayır olmaz." diye O'da komitecilere taraftarlık etti. Nihayet efendim dün gece, gece yarısına doğru, Vahan yanında dokuz on kişi ile evimize baskın etti. Biz kapıları güzelce kapatmış ve arkalarına dayak koymuştuk. Evimizin arka tarafında bağ avlusu vardır, oradan yavaşça sıvıştık, biraz sonra devriyeye rast geldik. İşi atlattık, bilmem artık onlar ne yaptılar…"

 

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...

Bakmadan Geçme