Hazan kokusu

Yine hazan mevsimi geldi, Yine yapraklar rüzgârın peşi sıra gidecek, Diye başlar hazin bir şarkı, tıpkı ömrümüzdeki mevsimler gibi değil mi?

Yine hazan mevsimi geldi,

 

Yine yapraklar rüzgârın peşi sıra gidecek,

 

Diye başlar hazin bir şarkı, tıpkı ömrümüzdeki mevsimler gibi değil mi?

 

Çiçekler açtığında, ılık rüzgârlar eserken içimizde bir bir, bazen deli bir rüzgârın sayesinde tıpkı şiddet saçan bir insan gibi savrulur sarı yapraklar yerlere. İşte o zaman hazan düşer yüreklerimize, biliriz kış kapıdadır.

 

Biliriz, hazan hayatımızdaki kayıpları hatırlatacak, tek tek gözümüzün önüne dikecek ve anıları canlandıracak. Bir sarı yaprağın rüzgâra inat ağaca tutunması misali gitmesin isteriz, zihnimizdeki fotoğraflarının sureti.

 

İnsan, mevsim olarak her ne kadar hazan ayını da yaşasa, gönlü hep rengârenk mis kokan tabiat gibi olmalı. Hiçbir mevsim boşuna renk değiştirmez; üşütür, ılık eser, bazen de yüreğimizi daraltır, ama biliriz ki hepsi de geçicidir. Hazan ılık eser, ne üşütür, ne de sıcağı ile boğar. Hazan ortadır, bitişin ve geleceğin mevsimidir, soğuktan sıcağa sığınma telaşının başlangıcıdır.

 

Hazan; sanki birazdan bir fırtınanın kopacağı, fakat kimsenin umurunda olmayacağı sessiz, kıyamete benzer, lâkin yarı telaşlı bir aydır.

 

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ 

Bakmadan Geçme