Helal eyle Halep şehri
Osmanlı İmparatorluğu'nun 1864 yılında kurulan en önemli kentleri arasında yer alan, Türkçe deyimlere ve Türk edebiyatına 'Halep oradaysa arşın burada' deyimi ile yerleşen , Aşık Ömer'in ' İşte geldim gidiyorum/Şen olasın Halep şehri/Çok ekmeğin tuzun yedim/Helal eyle Halep şehri…' beyitine konu olan, Aşık Emrah'ın sevdiğini aradığı, Kerem'in Aslı'nın ateşiyle yanıp kül olduğu, şair Nâbî'nin güzelliklerinden, havasının suyunun cenneti aratmadığını, dört mevsiminin de bahar oluşunu, ayrıca ulema yani âlimler şehri olduğunu beyitinde dile getirdiği, Arapça'da ve diğer bazı Sami dillerinde süt veren anlamına gelen Halep, havadan kardan bombalı saldırılarla yakılıp yıkılarak virane bir kente dönüşüyor.
Osmanlı İmparatorluğu'nun 1864 yılında kurulan en önemli kentleri arasında yer alan, Türkçe deyimlere ve Türk edebiyatına "Halep oradaysa arşın burada" deyimi ile yerleşen , Aşık Ömer'in " İşte geldim gidiyorum/Şen olasın Halep şehri/Çok ekmeğin tuzun yedim/Helal eyle Halep şehri…" beyitine konu olan, Aşık Emrah'ın sevdiğini aradığı, Kerem'in Aslı'nın ateşiyle yanıp kül olduğu, şair Nâbî'nin güzelliklerinden, havasının suyunun cenneti aratmadığını, dört mevsiminin de bahar oluşunu, ayrıca ulema yani âlimler şehri olduğunu beyitinde dile getirdiği Arapça'da ve diğer bazı Sami dillerinde süt veren anlamına gelen Halep, havadan kardan bombalı saldırılarla yakılıp yıkılarak virane bir kente dönüşüyor.
Rusya ve İran'ın desteğini arkasına alan Esad rejimine bağlı Suriye ordusu, muhalif güçlerinin kontrolündeki Doğu Halep kesimini yakarak yıkarak ele geçirdi. İranlı General Cevat'ın komuta ettiği Hizbullah, Afganistanlı Fatimiyun Tugayı, Iraklı Nüceba Hareketi Tugayı ve Şii milisler Halep kentinde muhaliflerin elinde bulunan bölgeyi kuşatma altında tutmuş. Halep'in düşmesiyle insanlık tarihinin en büyük trajedisi yaşanıyor.
Televizyon ekranlarında gözyaşı döken çocuk, kadın, yaşlı genç mağdur ve çaresiz Halepliler imdat çığlıkları atarak bütün dünyaya seslerini, acılarını duyurmaya çalıyorlar. Cihatçıların ateşi altında kalan siviller ve muhalifler güvenli bölgelere dahi tahliye edilemiyor, yardım konvoyları Halep'e giremiyor.
20. Yüzyılda Halepçe ve Bosna'da on binlerce masum insanın topluca katledilmesine seyirci kalan, soykırıma müdahale etmeyen Avrupa'nın sözde medeni ülkeleri aynı vicdansızlığı, duyarsızlığı ve ahlaksızlığı şimdi Halep'te yaşanan katliamlar karşısında sergiliyorlar.
İnsan hakları, demokrasi, ahlak, hukuk tanımayan emperyalizme hizmet etmekten utanamayan Şii gruplar mezhep faklıklıkları nedeniyle aynı dine mensup oldukları Sünni Müslümanları acımasızca öldürerek, sefalete sürükleyerek yok ediyor.
Halep acıları taze olan Bosna Srebrenitsa benzeri vahşet ile karşı karşıyadır. Halep'te yaşanan insanlık dramının bir nebze de olsa hafiflemesi adına harekete geçen Türkiye, İdlip' te 80 bin kişilik geçici yerleşim alanı kuruyor, insani yardım başlatıyor. Sosyal medyada farkındalık oluşturan sivil toplum kuruluşları, gönüllüler de Halep için ayni ve nakdi yardım kampanyaları yürütüyor. Ancak Halep' bombalanıyor, yıkılıyor. Halep can çekişiyor. Helep'te can pazarı yaşanıyor.
"Dünyanın gözü önünde bu katliamların gerçekleşmesi dünya için utanç vericidir. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra alınan yol Halep için bir kazanıma dönüşmüyor. Halep için dünyanın ayağı kalkması lazım. Bu utançla dünyanın yüzleşmesi lazım" sözleriyle duyarsızlığa tepki gösteren AB Bakanı Ömer Çelik, "Halep'te Srebrenitsa'dan sonra asla olmaz dediğimiz dünyanın modern kurumlarının gözünün önünde yeni bir katliam gerçekleştiriliyor. Srebrenitsa katliamından sonra insanlık öyle sarsılmıştı ki bir daha böyle bir şey olmaz diye düşünülmüştü ama şimdi maalesef yine oluyor. Çok acı bir biçimde gerçekleşiyor bu. Bütün bu tabloya baktığımızda da oradaki insanlara koridor açalım, onların hayatlarını kurtarmak için bir gayret sarf edelim diye en yüksek ses yine Türkiye'den çıkıyor. Türkiye bir AB devleti olarak hem kendisinin hem Avrupa'nın güvenliğini sağlama bakımından, DEAŞ, PKK gibi terör örgütleriyle mücadele etme bakımından üstün bir performans gösteriyor " diyor.
Bombaların yağdığı, insanların topluca yok edildiği Halep yangınına farklı bir açıdan bakarak bir gerçeğe dikkat çeken Kafkas Stratejik Araştırmalar Merkezi uzmanlarından yazar gazeteci Ömür Çelikdönmez gelinen son durumu 'Türkiyeli İslamcıların Suriye'de İran'la imtihanı' başlıklı yazısında şöyle değerlendiriyor: " Muhaliflerin Halep yenilgisi aslında Türkiye'nin ABD'nin PKK'nın Suriye kolu PYD güçlerini kendisine stratejik partner kabul edilmesine tepkisinin sonucudur. Bir diğer neden de Türkiye'nin kendi sınırlarına komşu Kürt kantonlarının birleşerek oluşturacakları ABD destekli Kürt Koridoru projesini engellemek, ayrıca sınırdan sızarak Türkiye vilayetlerinde terör eylemi gerçekleştiren IŞİD'i tasfiye edebilmek için planladığı ve uyguladığı Fırat Kalkanı operasyonunun başarıya ulaşması hususunda Rusya ve Suriye yönetimi ile anlaşmasıydı. CIA patentli devşirme muhalif örgütler, Amerika'nın gönüllü lejyonerlerini üstlenmişlerdi. Eğit-donat bu işin kılıfı olmuştu."
Halep'in doğusunda muhalifler açısından birkaç haftadır süren hızlı çözülmenin total bir çöküşe dönüştüğüne dikkat çeken Çelikdönmez, Türkiye'deki İslamcı çevreleri eleştirerek " Halep'teki sivil kayıplara Hizbullah ve İranlı askerlerin, danışmanların neden olduğu hiç gündeme getirilmiyor" diyor.
Çelikdönmez İslamcı grup ve cemaatlere, " Basında yer aldığı şekliyle eğer Suriye'de Türk ordusuna düzenlenen saldırılarda İran veya Hizbullah'ın parmağı varsa, şehit düşen askerlerimizin sorumluluğu kime ait? Dünyanın bir ucundaki adı duyulmadık bölgelerde öldürülen Müslümanlar için ayağa kalkan İslamcı cemaat veya gruplar ya da sivil toplum kuruluşları, vatanları için hayatlarını feda eden, kanlarını döken askerlerimizi şehit kabul etmiyor mu? Haklarını yememek lazım; İslamcı sivil toplum kuruluşları Halep'te ölenler için birçok ilde gıyabi cenaze namazları kılıyor. Yardım konvoyları gönderiyor. Sosyal medyada farkındalık oluşturan paylaşımlar yapılıyor. Ancak Halep'teki sivil kayıplara Hizbullah ve İranlı askerlerin, danışmanların neden olduğu hiç gündeme getirilmiyor. Şimdiye kadar hangi İslamcı grup, dernek, vakıf veya siyasi parti Suriye'de sivil kayıplardan sorumlu tuttukları, İran hükümetini protesto etti? Protestolar için Mısır ve İsrail büyükelçilik veya konsoloslukların önlerini mesken tutanlar neden İran için aynı eylemleri düzenlemedi? Tek yapabildikleri gıyabi cenaze namazları mı?" sorusunu yöneltiyor.
Bölgede yaşanan savaşı gelişmeleri yakından izleyerek analiz eden Çelikdönmez, "İslamcıların Halep komedisi İran'a dur Ruslara vur!" başlıklı yazısında Türkiye'deki İslamcı gruplar ve bunlara bağlı sivil toplum kuruluşlarının neredeyse ikinci bir 'Mavi Marmara' sendromu yaşadıklarının farkında olmadığına işaret ederek şöyle diyor: "Türkiye'nin ABD patentli Suriye politikalarının uzantısı olmaktan vazgeçtiğini öngöremiyorlar. Türkiye Atlantikçi blok ile Avrasyacı blok arasındaki sıkışmışlığını şimdilik Avrasyacılardan yana tercihini kullanarak aşmaya çalışıyor. Halep, Türkiye'nin CIA'nın eğit donat projesinden icazetli muhalif bozuntularını tasfiye etmesiyle Suriye rejim ordusunun eline geçti. Türkiye bu kararıyla kendi çıkarlarını gözettiği gibi binlerce masum insanın ölümüne, yurtlarının harap olmasına neden olan kirli savaşı sonlandıracak adımı atmış oldu. Hiç şüpheniz olmasın ki, bu kararın verilmesinde Rusya Türkiye görüşmeleri etkili olduğu gibi, Suriye ile yapılan görüşmelerde etkili oldu" diyor.
İslamcılar özeleştiri yaparak Çelikdönmez'in yönelttiği bu soruların yanıtını vermeleri gerekir.
Van, Halep, Srebrenitsa
Osmanlı şehirleri Van, Bosna Srebrenitsa, Suriye Halep arasında küçükte olsa pek bilinmeyen kader birliği var. Van 1915'te Ermeni çeteleri tarafından Rusların yardımıyla işgal edilerek yakılıp yıkıldı, 30 bini aşkın Vanlı sivil Müslüman katledildi. 1991-1995 yılları arasında Yugoslavya İç Savaşı (Hırvatistan Savaşı ve ) sırasında 8300 Bosnalı Müslüman Sırplar tartanından topluca katledildi. Bugün yüz bini aşkın insanın evinden yurdundan edildiği binlerce sivilin katledildiği Halep şehri aynı trajediyi yaşamakla karşı karşıya. Üç şehir üç yıkım ve acıda birleşiyor.
Van, Srebrenitsa, Halep'i birbirine bağlayan başka bir yakınlık Sokullu Mehmet Paşa'nın akrabası Bosnalı Lala Mustafa Paşa'dır. Lala Kara Mustafa adıyla da bilinen Lala Mustafa Paşa 1500'lü yıllarda Van ve Halep beylerbeyliklerinde bulunarak üç şehri bir anlamda kendi kişiliğinde birleştirdi. Bugün Van şehir merkezinden Edremit'e giderken Van Gölü kıyısında yer alan, eski Yün İplik Fabrikası ile Edremit arasında bulunan bölge Lala Paşa ismi taşımaktadır. 1980'li yıllarda bu arasalar Lala Paşa ismiyle parsellenerek satılmıştı. Halep acısından çıkan üç şehir ve Lala Paşa ilgili bir anekdot paylaştık.