Helalinden Kazanıp, Helalinden Yiyebilmek
İnsanın en başta gelen vazifelerinden biri helal dairede yaşamak, helal kazanmak, helal lokma yemek ve helal yolda harcamaktır. Allah bizi imtihan etmek için bazı şeyleri haram, bazılarını da helal kılmıştır. Fakat helal dairesini o kadar geniş tutmuştur ki, harama girmeye ne ihtiyaç, ne de mecburiyet vardır. Sonra haram daireyi mayınlı bölge gibi tehlikelerle doldurmuş, helal daireyi de meyvelerle dolu güllük gülistanlık bir bahçeye döndürmüştür. Birçok emir ve yasağı da sırf bizim iyiliğimiz, dünya ve ahiret mutluluğumuz için koymuştur. Her şeyin maddî güce göre değerlendirildiği ve her yere maddenin hakim kılınmaya çalışıldığı, haramların cazipleştirilip, helali elde etmenin zorlaştınldığı bir çağda yaşıyoruz. Abdurrahman İbni Avf (ra) anlatır: Rasülullah (sav) şöyle buyurdular: "Allah'ın lanetine uğrayan şeytan, mal sahipleri (zenginler) hakkında şöyle seslenir: (Allah'tan ve ibadetlerden gafil) mal sahibi mutlaka şu üç zararın biriyle benden kurtulamaz. Sabah ve akşam yanına gider, ona vesvese veririm.
- Haram yoldan kazanmasını (helal olmayanı almasını) sağlamaya çalışırım.
- Meşru olmayan kötü yollara harcamasını sağlarım.
- Ve ona malı öyle sevdiririm ki, hakkıyla; yerli yerince harcayamaz.
Ancak müslümanca bir hayat yaşayıp, müslümanca ölebilmenin en önemli noktası ise haramdan uzak durmak; helal lokma yiyebilmektir. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de Mevlamız: "Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helal ve temiz olanlarından yeyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır." (Bakara/168) buyurmaktadır. İnsanın ne âlemde olduğunu anlamak için yaşantısına bakmak yeterli olur. Varsa evinizdeki dirlik düzensizlik ve de çocuklarınızda mürüvvetsizlik hal ve hareketlerinizden ayan beyan belli olur. Kazancınızda haram denilen pislik varsa başınıza belâ bulutları gidip geliyor demektir. Helâl ile hemhâl iseniz Allah'ın selameti başınıza olsun; dünyanın tadını çıkarıyorsunuz demektir.
Şu menkıbe bu olayı ne kadar da güzel anlatır: Harun Reşid, Abbasi halifelerinden biridir. Halifeliği döneminde Behlül Dânâ kaddesallahu sırruhulaziz hazretlerine esnafı kontrol etme görevini teklif eder. Behlül şu karşılığı verir: Ben dünya sultanlığına değil, gönül sultanlığına talibim… Beni bana bırak ve bu görevi isteyenlere ver. Harun Reşid ısrar eder. Sonunda görevi Behlül Dânâ kabul eder. Şehrin en işlek caddesinde bir ekmek fırınına giren Behlül Dânâ fırıncıya sorar. Ticaretinden ve ev hayatından memnun musun? Fırıncı cevap verir: Ekmek satışları iyi ama evimde hanım ve çocuklarıma söz geçiremiyorum. Daha sonra kontrol görevi başlar. Ekmekler tartılır. Görülür ki, ekmekler 5, 10, 15, hatta 20 gram eksik gelir. Behlül Dânâ fırıncıya şöyle der: Evindeki huzursuzluğun sebebi bu eksik gramla sattığın ekmekler sebebiyledir.
Ekmekçi fırınları kontrole devam edilir. Sıra mahalle arasındaki bir fırına gelmiştir. Bu fırıncının ekmekleri de fazla gelir. Aynı sorular bu fırıncıya da sorulur. Alınan cevap şöyledir:
Ekmek satışları çok az. Bu duruma şükrolsun. Evimde huzurluyum. Hanım da çocuklar da ibadet ve taatlerinde tembellik yapmazlar. Hâlimizden şikâyetçi değilim, der. Bu cevabı alan Behlül Dânâ, halifenin huzuruna çıkar. Der ki: Benim bu esnafı kontrol etmeme gerek yok. Onları çok iyi kontrol eden var. Ve sözlerini şöyle tamamlar: Allah (c.c.) herkesin yaptığına göre ceza ve mükâfatını veriyor. Hazineden boşuna maaş vermeyin, diyerek görevi Harun Reşid'e iade eder.
Hayatınıza hele bir bakın, sizin kazancınız ve yaşantınız ne âlemde. Düzeltelim yanlışlarımızı. Sadece helal kazanmak yetmiyor, birde helal gıdaları yememiz gerekiyor. Bunun içinde özellikle helal gıda sertfikası almış, doğru, faydalı ürünleri tüketmek, ailemize, çocuklarımıza ve çevremize mutlaka bu bilinci vermemiz gerekmektedir. Ferdi ve sosyal yozlaşmanın toplum hayatının her köşesinde kendini hissettirdiği günümüzde insanlık, Kur'an ve Sünnet'in ekonomik ve sosyal hayata ilişkin prensiplerine ne kadar da muhtaç! Zira İslam, asırlar önce getirmiş olduğu prensiplerle beşere ışık tutmuş, bütün zaman ve mekana muallim "Asr-ı Saadet" toplumunu meydana getirmiştir. Bu uygulamalar, insanlığın yeniden kendisine döneceği günleri beklemektedir.
Vesselam...