Hep şaka olsaydı şu ölüm haberleri
Aylar önceydi. Feyste bir haberle irkilmiştim. 'Hele Bak Yusuf Konak vefat etti.' Haberi kondurulmuştu sayfaya.
Yusuf Konak kardeşim Van'da sahibi olduğu kahvaltı salonunda şovlar yapar, şakalarıyla müşterilerin gülümsetirdi.
Hafta sonları çoluk çocuğuyla sabah kahvaltılarında onun mekânını tercih ederlerdi. Onlara bilmeceler sorar ve mutlaka konuklarını incikli boncuklu armağanlarıyla hoş tutardı. Yusuf'un iş yeri Van'a giden ünlü ünsüz her kesin mutlaka uğradığı yerdi.
Telefonunu aradım hemen… Uzun süren aramalardan sonra meşgul olan telefonu açıldı:
"Hocam merhaba. Yav seni de mi üzdü bizim muzipler? Birileri öldüm haberini yaymış. Telefonlar susmuyor."Deyince ne yapacağımı şaşırdım. Gülüştük.
-Hay Allah böyle şaka mı olur? Dedim. Dereden tepeden söz ettik. Bu kez şakacı Yusuf şaka yapmamış, şakacıların ölüm haberi şakasıyla avlanmıştı.
Hayat ne tuhaf…
Bugün aldım oğlu Harun'un kaza haberini. Gevaş yakınlarında trafik kazası geçirerek hayatını kaybetmiş.
Haber yine feysteydi… Bahri Yıldızbaş dostum duyuruyordu.
Başımı yukarı kaldırdım ve yürekten:
-Ey güzel Allah'ım haber inşallah şakadır. Diye dilekte bulundum.
Ne var ki Bahri Hocamın sosyal medyadaki duyurusunun altındaki yorumlar hiç de umut vermiyordu. Telaşlandım…
Telefondan Vansesi Gazetesi Yazı İşleri Müdürü İkram Kali'yi aradım. Haberi doğruladı. Yüreğim bıçak yemişçesine acıdı.
Onu tanıyanlar bilir Yusuf Konak kardeşim uzun yol şoförleri gibiydi. Hayata dişiyle, tırnağıyla atılmış, çalışmış, çabalamış, yorgunluk nedir bilmemiş, Van'ın sevilen esnafları arasında yer almıştı. Oğlu Harun'u kendi hayat felsefesine göre yetiştiriyordu. O'na dürüst ve saygılı olmayı, esnaflık ahlakını, alçak gönüllü olmayı öğretmişti.
Daha haftalar öncesi Yusuf Konak'la Yörex Fuarındaydık. Van'ın yöresel yemeklerini, ünü yurdun dört bir tarafına yayılmış Van Kahvaltısından örnekler sunuyordu. Sunarken yine sevimli şakalarıyla fuar ziyaretçilerine anılarda kalacak jestler yapıyordu.
"Güzel abim, bu masrafların hepsi benden. İstedim ki ekmek paramızı kazandığımız memleketimiz için bizim de çorbada tuzumuz olsun.
-Harun nasıl? O geldi mi? Diye sorduğumda:
"Amcası onu Van'da nöbetçi koydum. İşler aksamasın. Biliyorum beni aratmaz, maşallah yetişti." Demişti.
Hani derler ya armut dibine düşer. Harun öyleydi ve babasının çizdiği yolda ağır başlılıkla yürüyordu. Babası gibi işini severek, müşterilerine içten gülümseyerek hizmet sunuyordu.
Kaza bu ya!
Kahrolası trafik kazaları ülkemizdeki terör belası gibi can almaya devam ediyor.
Harun'u gencecik yaşında trafik canavarının kurbanı oldu.
Ölüm işte!
Şaka maka dinlemiyor…
Hiç kimsenin saniyeler sonra ne olacağı belli değil.
Harun gülümseyen yüzüyle hatıralarımızda hep var olacak.
Allah değerli kardeşim Yusuf Konak'a ve tüm sevenlerine sabır versin, mekânı cennet olsun.