Soğuk, zorlu ve bir o kadarda çetin olan kış mevsiminin son günlerini yaşıyoruz. Çoğu gitti azı kaldı dediğimiz bu mevsim artık güle güle demeye başlamıştır bizlere. Malum geçtiğimiz gün birinci Cemre havaya düştü. Ardından suya ve toprağa düşecek. Yavaş yavaş havaların ısınmasına; baharın habercisi olan günlerin kokusunu almaya başlamış bulunmaktayız. Herkesin kalbinde ve gönlünde güzel ve mutlu günlerin bir kez daha geleceği; çiçeklerin açtığı, kuşların ötüştüğü anların yakın olduğu, ilkbahar ayının ayak seslerini duyuyor gibiyiz. Bahar ayı tıpkı insanoğlunun öldükten sonra dirileceğine ve yeniden can bulacağına en büyük misal göstereceğimiz temsili bir mevsimdir.
Beklediğimiz ilkbahar, toplumumuzun bir çok alanda yeniden dirilişini, ayağı kalkmasını ve neşvu nema bulacağı günleri bizlere hatırlatmaktadır. "Bir çiçekle bahar olmaz ama her bahar bir çiçekle başlar." sözü nede güzel söylenmiştir. Her güzel anın bir tohumla, bir hareketle başlayacağını ve böylece çoğalarak devam edeceğini anlatıyor bizlere bu söz. İnsanımız, ilkbaharı beklediği gibi; insanoğlu da ezilmiş mazlumların, inanan insanların uzun bir nekahet döneminden sonra ayağa kalkmasını, hakkın hakimiyeti için yeniden şahlanacağı günü beklemektedir. Dünyada bütün zulümlerin arşı alayı kapladığı, savaşın, gözyaşının ve acının kol gezdiği bu kara günlerin sona ereceği, yeniden bolluk ve bereketin, adalet ve merhametin, barış ve kardeşliğin olacağı günleri, ümitle beklemekte; gelecek o güzel günlerin hayalini kurmaktadır. Çünkü zulüm dolu dünyanın bu günkü gidişatı insanlığa saadet ve barış getirememektedir. Dünya yüzünde binlerce mahsun insan katledilmekte, fikri ve ahlakı kirletilmekte, büyüklük taslayanlar ve güçlüler, zayıfları ve fakirleri sömürmekte ve ezmektedir. Ancak biliyoruz ki "Mazlumlar ayağa kalkmadıkça, zalimler diz çökmeyecektir." Hiçbir zaman Müslümanlar ümitsizliğe kapılmamış ve kapılmayacaktır. Her yıl uzun, soğuk ve çetin geçen kıştan sonra, geleceğini bildiğimiz ilkbaharı bekler gibi, insanlık, asrı saadet günlerini özlemle beklemekte ve o günün bir an evvel gelmesi için çabalamaktadır. Rabbimiz kelamında: "Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez." (Yusuf/87) buyurmaktadır.
"Sen bu gidişatı bozuk toplumda tersine bir dönüş ve değişim yapmanın kolay mı olduğunu zannediyorsun?" çıkışını yaparak; ümitsiz tavırlar sergileyen, inanan toplumların gönlüne korku salan güruhlara sersenişimiz: Evet gönüllerde ve düşüncelerde devrim yapmak gerçekten de zordur. Kirletilmiş zihinleri temizleyeceksin, temizlediğin beyinlere sağlam ve hak olan fikirleri yerleştireceksin, onları bir ateş çukurunun kenarından alacaksın, emin bir yere ulaştıracaksın, cahiliye ve kölelik zihniyetinden, medenilik ve tevhid zihniyetine taşıyacaksın, onlara yeni bir medeniyet ruhu aşılayacaksın, yürüdüğün yolda seninle birlikte yürüyenlerin burnunun kanamasına bile fırsat vermeyeceksin! Bunlar kolay işler değildir. Zor işlerdir ancak, "İman varsa; imkan da vardır" ilkesiyle yola çıkan tüm ümitvar gönüller ve topluluklar aşılması zor, yapılması imkansız görünen mücadeleyi yapmayı; fetih nesliyle zafere ulaşmayı başarması kaçınılmazdır. Allah'ın inayeti ve katından göndereceği yardımı ile söylediğimiz zor şeyleri aşmak imkânsız işler değildir. Yeter ki sağlam bir itikat ve istikamet üzere olmak, birlik-beraberlik içersinde sirat-i müstakimden ayrılmamak, Kur'an ve sünnet çizgisinden bir an olsun taviz vermemek, bizleri başarıya ulaştıracak, beklediğimiz hak nizamın yeniden yeryüzüne hakim kılınmasına vesile olacaktır. Bu başarıya giden meşekkatli yolda ise herkes bulunduğu mekanda üzerine düşeni yapmalı; görevini hakkıyla yerine getirmelidir. İnançlı ve mümin her fert; ailesinde, işyerinde, akrabaları arasında, okuduğu okulunda, üniversitesinde, bulunduğu mahallesinde, yaşadığı memleketinde bir tohum ekecek ve ektiği o tohumun yeşermesi için canla başla çabalayacaktır. Ye's (ümitsizlik) hastalığına ümit ilacı sürecektir. Hz Yunus (a.s), sebeplerin dibe vurduğu, hiçbir şeyin yardımının mümkün olmadığı balığın karnında bile yaradanına el açarak ümit beklerken… Bediüzzaman dini bir eserin okunmasının yasak edildiği, ezanların okunmadığı zamanlarda karanlıkları yaran ifadelerle: "Evet, ümit var olunuz; şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada, İslam'ın sadası olacaktır!" diyerek bize ümit verirken, bizlere ne oluyor ki ümitsizliğe düşelim…
Selam ve dua ile...