Hiç unutamadım

Yıl 1974, günlerden 20 Temmuz. Sevgili babam evden içeri panik halinde girdi, biz ne olduğunu anlamadan koşar adımlarla radyoyu açtı. Annem usulca yanına sokularak hayırdır Selahattin, neler oluyor diye sordu? Babam ülkemiz savaşa girdi, Allah ülkemizi, askerimizi korusun, Allah devletimize zeval vermesin dedi. Evet, Kıbrıs Harekatı başlamıştı...

Annemin naif sesini duydum, hadi çocuklar hep birlikte ülkemize, askerimize dua edelim dedi. Annem abdest alarak duvarda asılı Kuran-ı Kerimi özenle kadife kılıfından çıkararak  Bismillahirrahmanirrahim diyerek okumaya başladı. Bu sırada bizler minicik ellerimizi açarak amin diyerek anneme iştirak ettik.

Artık mahallemizde erik ağaçlarının altında semaverler yakılmıyordu. Beş çayları yerini toplu halde kuran okumalara, dualara bırakmıştı. Herkes üstüne düşen görevi biliyordu. Çünkü ülkemiz ve askerimiz savaştaydı.  Eli silah tutan erkeklerimiz Askerlik Şubesi’ne akın ederek askere gitmek ve savaşmak istiyordu.

O yıllar bahçemizin sonunda bir askeri kışla mevcuttu. Askerler bahçemizin önünden gelip giderlerdi. Sevgili babam bahçemizle ilgilenen Sıddık Efendiye talimat yağdırıyordu. Bahçemizin sonunda bir kapı açılmasını oradan geçen askerlerimize meyve ev yapımı yoğurt ve buz gibi ayran ikram edilmesini istedi. Haklıydı bu isteğinde babam,  askerlerimiz bizler ve ülkemizi korumak adına canları pahsına cephede çarpışıyorlardı. Canım babam eve geldiğinde Sıddık Efendiyi kontrol ederek “aman ha” diyerek askerleri ihmal etmemesi için uyarıyordu.

Ve nihayet askerimizin Kıbrıs’ta büyük zafer kazanarak ülkemize dönmeye başladığı haberleri marşlar eşliğinde radyolardan duyuruluyordu. Görülmeye, yaşamaya değer büyük sevinç ve coşku ile kutlamalar yapılıyordu. Vanlılar her gece tekbir sesleri ile her yeri inleterek “en büyük asker bizim asker” sloganları atıyordu.

Yaklaşık bir hafta sonra Cumhuriyet Caddesinde Kıbrıs zaferini kutlamak üzere hummalı bir çalışma başlatılmıştı. Şehrimiz ve caddeler Türk Bayrakları ve renkli grafon kâğıtları ile süsleniyordu. Van halkı milli zaferi coşkuyla kutlamaya hazırdı. Cadde de askeri tören birlikleri yürüyüşe geçmişti. Bütün Van Cumhuriyet Caddesinde coşkuyla askerimize hançerleri yırtılırcasına tezahürat ediyordu. Askerler ve halk tekbir getirerek kol kola girerek bir bütün halinde yürüyüş yapıyorlardı.

Olağan üstü bir coşku vardı Van’da.

Törene katılan askeri tabur otelimizin önüne geldiğinde sevgili babam bütün taburu durdurarak adamış olduğu 7 kurbanı önlerinde gözyaşları içinde kestirdi. Taburdan bir asker koşarak babamın yanına geldi. Ağlıyordu. Bir askerin ağladığına o gün tanık olmuştum. Benimde gözyaşlarım sessizce akmaya başlamıştı. Babam ve asker birbirlerine sarıldılar baba ve oğul gibi. Dakikalarca kopmadan birlikte ağladılar. Yükselen tekbir sesleri daha çoğalmıştı. 

O gün hafızama kazınan yaşadığım olayı yıllar geçmesine rağmen hiçbir zaman unutmadım.  Bu gün yaşananlara baktığım zaman o zamanki saf temiz duyguları özlediğimi fark ettim. Biz et tırnak gibiydik. Bize ne oldu, neden böyle olduk sorusunu kendime yönelttim.

Düşünüyorum da geçen 40 senede neler değişmişti veya değiştirilmek istenmişti? Önce kalbimizi sökmek istemişlerdi, başarılı olmayınca inancımıza saldırdılar, bunda da başarı olamayınca bu kez kardeşi kardeşe kırdırmak istediler, yetmedi nifak tohumu serpiştirdiler. Avını yutmaya hazır timsah misali ülkemize öldürücü darbe vurmak istediler. Ama başaramadılar, başaramayacaklar.

Bir grup askerin darbe kalkışmasına yaşanan acı ve üzücü olaylara rağmen 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda olduğu gibi milletimizin askerimize çok büyük bir sevgi si var. Aradaki kokuşmuşları ayıklayarak aydınlık günlere doğru asker, polis, sivil, seçilmiş, atanmış el ele vererek daha emin adımlarla kararlılıkla ilerleyeceğimizi görüyorum.

 Bizdeki sarsılmaz iman, ebedi kardeşlik, birlik, beraberlik devam ettikçe,  sevgili edindiğimiz vatanımıza olan bağlılığımız, demokrasiye olan inancımız sürdükçe ülkemiz üzerinde kötü emelleri olan devletler, odaklar başarıya ulaşamaz. Darbe girişimi karşısındaki duruşumuzla bu inancımızı bir kez daha gördüler.

80 milyon yurttaşımız el ele tutuşsa ülkemizin sınırlarını çevirir ve vatan dediğimiz sevgilimizi canı pahasına korur.

Daha aydınlık günlere sevgiyle kalın.

Bakmadan Geçme