HIDIRELLEZ OLAYINA FETVALI AÇIKLAMA
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ferzende İdiz, Esas dilek istenecek makam Allah makamıdır. İlla da bu gece bir şey yapılacaksa dua edilmelidir dedi.
Hızır ve İlyas peygamberlerin buluşup dilekleri gerçekleştirdiklerine inanılan Hıdırellez’in İslam’daki yeri ile ilgili açıklamalarda bulunan Yrd. Doç. Dr. Ferzende İdiz, Hıdırellez’in aslında Hızır ve İlyas isimlerinin birleştirilmiş bir terimden türediğini söyledi. İdiz, “Halk arasındaki inanışa göre Hızır (as) ölmediği, karada dolaştığı ve gittiği yerlere bereket getirdiği söylenir. Aynı şekilde İlyas (as) da denizlerde dara düşmüş insanların yardımına koştuğu inanışı mevcuttur. Peki, nerde kaynaklanıyor? Bunun aslı yaz ve kış mevsimlerinin oluşmasına bağlı bir gelenektir. Daha çok baharın gelişini müjdeleyen bir gelenek halini almıştır toplum içerisinde. Bu inanışa göre 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece Hızır (as), İlyas (as) ile birleşiyor ve bunların bereketiyle yaz mevsimi başlamış olur, sular ısınmaya başlar, yeşillikler artmaya başlamış olur. Osmanlı döneminde, Rumi hesap denilen hesaba göre yıl, yaz ve kış mevsimi diye ikiye ayrılırdı. Bu da 23 Nisan’da başlar eski hesaba göre ki bu 6 Mayıs’a denk gelir ve 8 Kasım’a kadar devam ederdi. 6 Mayıs ile 8 Kasım arasındaki döneme Osmanlı döneminde veya eski hesaba göre yaz, yani Hızır dönemi denilirdi. 8 Kasım ile ta ertesi yıl 5 Mayıs’ın gecesine kadar olan döneme ise kış dönemi denilirdi. Bundan dolayı, bu inanışa göre insanlar, 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece, baharın gelişinden dolayı Hızır (as) ile İlyas (as) buluştuklarını ve böylece dünyanın yeşermeye ve bereketlenmeye başlandığına inanırlar. Peki dinde yeri var mıdır? Asıl bizi ilgilendiren kısmı bu. Aslında Hıdırellez diye bir gelenek, bir inanç, bir kutlama şekli İslam dininde mevcut değildir. Ancak İslam topluluklarında, İslam aleminin önemli bir kesiminde kutlanan bir gelenektir. Yani dini olmayan, ama gelenekten kaynaklanan bir kutlama şeklidir. Bu da baharın gelişini müjdeleyen gün anlamında halk arasında kutlanan bir bayram, bir şenlik halini almıştır. Peki yapılmasında bir sakınca dinen var mıdır? Bu soru Osmanlı döneminde 16. yüzyılın önemli, meşhur şeyhülislamlarından Ebu Suud’a soruluyor. Ebu Suud diyor ki, ‘İslami bir inanış, bir kutsallığına inanmadan, inanmamak şartıyla, insanların yemesinden, içmesinden, eğlenmesinden herhangi bir sakınca yoktur. Dolayısıyla kişi dini bir inanış olduğuna inanmadan, sadece geleneksel bir bahar şeklinde, bir şenlik yapmalarında, eğlence yapmalarında, piknik yapmalarında hiçbir sakınca yoktur. İllaki harama bulaşmamak, helal ölçüsünün dışına kaymamak şartıyla eğlenmelerinde herhangi bir sakınca olmadığını Ebu Suud Efendi de söylemiştir. Fakat bazen bazı gelenekler inançların önüne geçer. Böyle sakıncaların olduğu dönemlerde de yine İslam alimleri zaman zaman gelmiştir, yasaklayıcı fetvalar da vermişlerdir. Günümüzde yapılan ise 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece, güya Hızır (as) ile İlyas (as) birleşiyorlar o gece, bütün sulara nur yağar. Ondan dolayı derler ki bu gece insanlar suya girerlerse şifa bulurlar veya ileride kapma ihtimali oldukları hastalıklara karşı bağışıklık kazanmış oluyorlar, dirençleri artar. Oysa ki hele de bugünlerde Van’ımızda mesela bu gece suya girmek gerçek sakıncalıdır. Çünkü havalar soğuk, ha sıcak olsa girersin. Dinde bunun hiçbir yeri yoktur. Çünkü zararlı bir şeyi din emretmez. Bir diğer şey, ‘efendim Hızır (as) bu gece gelir bereket yağar, dolayısıyla bütün yiyeceklerin ve içecek kapların ağızlarını açık bırakalım, dolayısıyla buralarda Hızır (as) geçtiği için bereket yağar.’ Ki bu dine aykırıdır aslında. Çünkü Peygamber efendimiz ‘kapların gece ağzını örtünüz’ emrini vermiştir. Dinde esas olan kapların ağızlarını kapatmaktır. Esas dilek istenecek makam Allah makamıdır. İlla da bu gece bir şey yapılacaksa dua etmelidir. Dolayısıyla geceyi zikirle namazla dua ile geçirmek insanların dileklerinin, dualarının yerine gelmesi açısından daha sağlıklı olacaktır” şeklinde konuştu.