Hüzünlü Gelin
Biz acılar ile harmanlanmış bir milletiz. Toprağımın hangi köşesine baksam,hangi türküyü dinlesem, büyüklerimizin bizlere anlattığı hikayelerde,hep göz yaşı ve hüzün sanki sandıklarda bekleyen cehizlerin sararmış kokusu gibi. Her acıldığında buruk bir koku,ayrı bir tat, lezzet ve ayrı bir hikaye...
Biz acılar ile harmanlanmış bir milletiz. Toprağımın hangi köşesine baksam, hangi türküyü dinlesem, büyüklerimizin bizlere anlattığı hikayelerde,hep göz yaşı ve hüzün sanki sandıklarda bekleyen cehizlerin sararmış kokusu gibi. Her acıldığında buruk bir koku,ayrı bir tat, lezzet ve ayrı bir hikaye...
Vandayım cocukluğumun renkli günlerinden biri gün. Sevgili babamın çok yakın bir dostu ve ailesi bizi ziyarete geliyorlar. Mutfakta ve bahcede humalı bir hazırlık var. Bahcemizde leylak ağacının ve zerringadek çiçeklerinin buram buram kokusu, meyve ağaçlarındaki baharın görselliğinde hazırlanan uzunca masanın güzelliğine eşlik ediyordu. Garajın kapısı acılıyor, iki araba ardınca içeri süzülüyor. Bilirsiniz hediyeleşmek bizlerde önemlidir. Arabaların kapıları açılıyor, misafirler yavaş yavaş arabalardan inmeye başlıyorlar. Ellerinde ilk kez karşılaştığım,saksıların içinde sanki yanar dağdan kopmuş alev alev yanan kırmızı renkte ve güneşten bir tutam kopartılmış sarı renkte cicekler. Hayranlıkla seyre dalıyorum.
Değerli dost Ahmet beyin çiçeklere olan ilgimi fark etmesi uzun sürmüyor .Yemekten sonra bütün cocukları masanın etrafına toparlıyor. Başlıyor çiçeklerin hikayesini anlatmaya. Benden size hediye olsun diyerek.