İbrahim Kalın: Bu ilişkiyi kurtarmak hala mümkün
Son dönemde gerilen ABD- Türkiye ilişkilerini değerlendiren Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 'Son yıllarda ABD tarafından atılan bazı adımlar, bu ülkenin Türkiye'yle stratejik ortaklığına zarar vererek, güçlü ve karşılıklı çıkarlara hizmet eden bir ilişkiyi zayıflattı.' dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın Daily Sabah gazetesindeki yazısında Türkiye-ABD ilişkilerini değerlendirdi. Kalın. "İlişkilerin düzelmesi, karşılıklı saygı ve çıkarların gözetilmesine bağlı" dedi. Kalın’ın yazısı şöyle:
Amerika Birleşik Devletleri’nin son yıllarda yaptıkları, Türkiye’de hem resmi yetkililer hem de kamuoyu nezdinde ciddi bir güven krizine sebep oldu.
DEAŞ ile mücadele etmek için kurulan uluslararası koalisyonun üyesi olan Türkiye, teröristlerin İncirlik Üssü’nden vurulmasına izin verdi. Ancak ABD, Rakka operasyonunda Türk ordusu yerine CIA tarafından bile “terör örgütü PKK’nın Suriye kolu” olarak tanımlanan YPG ile işbirliği yaptı. Washington, bölücü terör örgütüyle yaptığı bu anlaşmanın ‘geçici, al-ver ilişkisine dayalı ve taktiksel’ olduğunu söyleyerek kendini savunmaya çalıştı. Ancak bu plan, geçen yıl Trump yönetimi tarafından tekrar onaylandı. Trump yönetiminin kendisini CENTCOM stratejisinden uzaklaştırmaya çalıştırdığı doğru. Bu kapsamda YPG’li teröristlerin Menbiç’ten çekilmesi için bir yol haritası hazırlandı. Ancak somut bir politika değişimi olmaması, Türkiye-ABD ilişkisini bozmaya devam ediyor. Bu çerçevede ABD’nin bugünlerde Esad rejimiyle görüşmelerde bulunan YPG ile işbirliğini sona erdirmesi, Türkiye’nin meşru bir talebidir.
TÜRKİYE’NİN TALEPLERİNİ ÖTELEMEK DIŞINDA HİÇBİR ŞEY YAPMADI
Aynı zamanda Trump yönetiminin FETÖ tarafından ABD topraklarında işlenen suçlar ile 15 Temmuz darbe girişiminin soruşturulması ve cezalandırılması konusunda adım atmaması Türkiye’de hayalkırıklığı yarattı. Bu sırada ABD Adalet Bakanlığı da Türkiye’nin Fetullah Gülen’in iadesi için yaptığı talepleri ötelemek dışında hiçbir şey yapmadı. Bu durumdan duyduğumuz rahatsızlığa rağmen, hatta Mehmet Atilla’nın FETÖ tarafından üretilen sözde kanıtlara istinaden hedef alınması sonrasında bile, sabırlı tavrımızı sürdürdük.
Bu koşullar altında Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin, Trump yönetiminden gelen orantısız tepkileri, sosyal medyada tehditkâr bir dil kullanarak Türkiye’de yargılanan bir ABD vatandaşının sorunlarını çözme hedefine matuf tavırlarını anlaması oldukça güç. Defalarca ifade edildiği üzere ülkemizin siyasi liderinin bağımsız yargının yetki alanına giren yasal bir sürece müdahale etmesi gibi bir şey sözkonusu değildir. Bahsi geçen ABD vatandaşı Andrew Brunson’ın hapse mi gireceği, ev hapsinde mi tutulacağı, yoksa serbest mi bırakılacağı ancak mahkemenin verebileceği bir karardır.
TÜRKİYE BU İLİŞKİNİN KÖTÜLEŞMESİNDE HERHANGİ BİR ROL OYNAMADI
Son yıllarda ABD tarafından atılan bazı adımlar, bu ülkenin Türkiye’yle stratejik ortaklığına zarar vererek, güçlü ve karşılıklı çıkarlara hizmet eden bir ilişkiyi zayıflattı. Türkiye bu ilişkinin kötüleşmesinde herhangi bir rol oynamadı. Sadece ABD ile ilişkilerimizi Washington’daki miyop politika yapıcılardan korumaya, iyi niyetle hareket etmeye ve milli çıkarlarımızı korumaya gayret ettik.
ABD yönetiminin, Türkiye’nin güvenlik endişelerini anlaması durumunda bu ilişkiyi kurtarmak ve ileri götürmek hâlâ mümkün olabilir. Ancak NATO müttefikimizin, sınırlarımızın içinde ve dışında milli güvenliğimizi tehdit eden adımlarını görmezden gelemeyiz. Başkan Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye’yle iyi ilişkilere sahip olma niyetinde olabilir. Kuşkusuz bu ilişkinin karşılıklı saygı ve müşterek çıkarlar temelinde gelişmesi hâlinde bu yaklaşım karşılık bulacaktır. Ancak Türkiye’yi tehdit etmek, ilişkilere zarar vermek dışında hiçbir sonuca hizmet etmez.
KARŞILIKLI SAYGI VE ÇIKAR BİRLİĞİ GEREKTİRİR
Trump yönetimi, gerek ABD-YPG işbirliği gerek ABD’deki FETÖ şebekesi hakkında idari tasarruflarda bulunabilecek bir pozisyondadır. Bu adımların atılması, karmaşık yasal düzenlemeler gerektirmiyor. Zaten Türkiye hiçbir zaman ABD’den yasal ve meşru olmayan taleplerde bulunmadı. Nitekim stratejik bir ilişki, sadece bir tarafın talepleriyle şekillenemez. Karşılıklı saygı ve çıkar birliği gerektirir. Hiçbir müttefik, kendi çıkarlarına zarar verecek bir durumu müttefikinin hatırına kabul etmez. Türkiye nasıl ABD’nin çıkarlarına zarar veren gruplarla çalışmıyor ve bu yapılara yardım-yataklık yapmıyorsa, aynı şeyi de ABD’den bekliyor.