İkinci yüzümüz
Değişen dünya koşulları insanı da değiştirmeye devam ediyor. Duruma göre kişilik ve karakter artık yeni insan tipini belirliyor.
Değişken insan görüntüsünün en somut olanı siyasi kimliklerde ortaya çıkıyor. Söz ve davranışlarıyla olağanüstü bir hızla değişen siyasi karakterler ne yazık ki liderliklerini yaptıkları kitlelere kötü örnek oluyorlar. Ve rol model olma yanları ağır basınca da toplumsal hayattaki değerler de değişime uğrayarak hızla yozlaşıyor.
Bir başka kayganlık ise sanatçıların renkli yaşamlarında ortaya çıkıyor. Güç ve para neredeyse sanatsal çizgilerini o noktaya yönelten sanatçılar ilk zamanlar parlayan yıldızlara dönüşürken; kısa süre içinde ışıkları azalıp, çekim alanları etkisizleşiyor.
Ahlaki erozyonun belirgin örneği olan iki yüzlülük, güvensizliği büyütmekle kalmaz, süreç içinde insanların birbirini kolayca soyutlamasına kadar ilerler. Bu durum da sosyal yaşam alanlarındaki barış içinde bir arada yaşama umudunu yok eder. İnsanlar arasındaki mesafeyi açar ve uçurumlar yaratır.
Yeni bir düzen arayışında olan insanlık için tehlikeli bir olguya dönüşen çok yüzlülük durumunun önlenebilmesi için tüm yük ve tek yol ailelerle, eğitimcilerin omuzlarında.
Anne ve babaların düzgün hayatları, yalandan, riyadan, dedikodudan uzak durmaları, çocuklarına, çevrelerine karşı en doğal düşünce ve tavırla yaklaşımları yeni kuşakları ikiyüzlü olmaktan uzak tutar.
Örneğin birkaç yıldır okulların eğitim programlarına yerleştirilen "Değerler Eğitimi Projesi" teorik biçimden, uygulamalı biçime dönüştürüldüğünde ahlaki yapıyı altüst eden ikiyüzlülüğün giderilmesinde etkin rol oynayabilir.
Mevlana'nın:
"Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün." Evrensel sözü tüm bu anlatmak istediklerime temel ilke olarak düşünülebilir.
Yeni bir dünya düzeni ancak; doğru, düzgün, sözü ve özü değişken olmayan insan tipiyle yaratılabilir.
Kavganın ve ölümün kol gezdiği dünyamız için tek çıkış yolu da erdemli insan tipinin yaratılmasıdır.