Biz insanları çoğaltan, bize yeni şeyler öğreten, bizi doğrudan ya da dolaylı olarak yönlendiren şeylerin birincisi ve en önemlisi öteki insanlardır.
Konumumuz, yaşımız, dünya görüşümüz ne olursa olsun bu böyledir.
Başta ebeveynlerimiz ve diğer aile bireylerimiz olmak üzere öteki insanların duruş ve davranışlarından, telkin ve konuşmalarından öğreniriz pek çok şeyi.
Bugün sahip olduğumuz inançlarımız; varoluşu, dünyayı, eşyayı, olayları kavrama şeklimiz büyük ölçüde onların eseridir.
Onlar benim için başka birileridir, sizin için başka, öteki için başka.
Dünya görüşleri, inançları, yaşam tarzları bazen birbirleriyle benzerlik gösterse de, onların bazıları kimi zaman birden fazla kişi için ortak etki odağı olsa da her birimiz için başka birileridir. Aynı insandan ben farklı etkilenirim, siz farklı.
Onlar birimize anne sıfatıyla etki ederler, başka birimize hala, teyze, abla ya da arkadaş sıfatıyla. Hepimize aynı mesajları verseler de bizler o mesajları kendi yapımıza, kapasitemize göre farklı şekillerde alır kabul ederiz, ya da almayız, alamayız.
Etkilendiğimiz insanlar yalnızca aile bireylerimiz değildir.
Öğretmenlerimizden, komşularımızdan, patron ya da çalışanlarımızdan; yaşlılarımızdan, din adamlarımızdan, dostlarımızdan, gençlerimizden ve duruma göre çocuklarımızdan da etkileniriz.
Duruma göre başkalarından etkilendiğimiz gibi biz de birilerini etkileriz, birilerine esin kaynağı, örnek oluruz. Bazen sözlerimizle, bazen duruş ve davranışlarımızla başkalarının anlam dünyalarında yer ediniriz.
O insanlardan gelen mesajları tezgâhına mal koyacak bir tüccar gibi seçer alırız. Kimilerini elden kaçırmaz başköşeye koyarız, kimisini aldığımız gibi yerine koyarız, kimisini de uzun uzun düşünür öyle karar veririz.