İnsani değerlerin temel ilkeleri ve tebdili mekân
Yaşar Adıyaman yazdı...
Şimdi neden kabul görmediğimizi daha iyi anlıyorum.
Zaman dürüstlük zamanı değil gibi bir kavram kargaşası içindeyiz. İnsanlar menfaatleri için her türlü kötülüğün kapısını aralamaktadır. Vicdan yoksunluğu, iman zayıflığı, inanç eksikliği ve Allah'ı unutup kuldan medet umar hale gelmiş durumdayız.
Kendilerine göre uydurulmuş inançtan bihaber ezbere kalıpları yontarak oluşturduğu düzenin işleyişine ayak uydurmakta, kalmayıp; yalan, dolan, arsızlık, hırsızlık, fitne ve fesatlık ile dürüst davranın insanlara da zarar vermektedirler.
Çağımızın en büyük sorunlarında biri de uyuşturucu, madde bağımlılığı ve bağımlılık türevleridir.
Bunun için mücadele ve müdahale ile ilgili sonuçlar yetersiz olduğu apaçık ortadadır.
Kötülük mana anlamı ile maddeye dönüşmüş, iyilik kavramları neredeyse tükenmiş durumdadır. Herşey için üzülen ama hiçbir şey yapmayan bir düzenin içindeyiz. Üzülen insan birşey yapar, karınca misali elinde ne geliyorsa en azında o yöne doğru bir eğilim gösterir.
Japonlar Büyük bir yıkımla çıktıkları 2. Dünya savaşından sonra iki seçenekleri vardı: Efendi yada Köle olmak. Bunun için tek seçenekleri vardı. Dürüst olmak onun için kendi vicdanlarını seçtiler. Bir çok kez ülkeleri dev afetlere uğramasına rağmen deprem, tsunami ve bir çok afetle baş etmenin yollarını aradılar ve buldular. Bu durumdaki Japon vatandaşlarından dünyanın alacağı çok dersler var.
Mesela; ne Musevi ne Hristiyan, ne de Müslüman, ne Peygamberleri, ne de kutsal kitapları var. Ama, inandıkları insanî değerler ile bütün dünyaya ders veriyorlar. Demek ki insan olmak, başka bir şey.
Japonların temel ilkeleri var bu ilkelere bağlı olarak yaşıyorlar. On temel ilkelerine kısaca değinmek istiyorum
1. Ağırbaşlılık; Hiçbir övünme ya da aşırı hareketlerle ıstırap ifade etme görüntüsü yok. Üzüntünün kendisi yüceliği ifade eder.
2. Onur; Su ve yiyecek kuyruklarındaki disiplin. Hiçbir kaba söz ya da sert el kol hareketi yok. Sakinlikleri övgüye değer.
3. Yetenek; Örneğin, inanılmaz mimarlar. Binalar sallandı ama yıkılmadı.
4. Erdem; İnsanlar sadece o anda gereksinimleri olanları aldılar. Başkaları da bir şeyler alabilsin diye.
5. Düzen; Hiçbir dükkân yağmalama yok. Yollarda korna çalmak, sollamak yok. Sadece anlayışlı tavırlar.
6. Özverili; Elli çalışan deniz suyu pompalamak için nükleer reaktörlerin içinde kaldı. Bunların yaptıklarının karşılığı nasıl ödenebilir?
7. Duyarlılık; Lokantalar fiyatlarında indirim yaptı. Korunmayan bir bankamatiğe hiç kimse saldırmadı. Güçlüler zayıflara baktı.
8. Eğitim; Yaşlılar ve çocuklar dahil herkes ne yapacağını tam olarak biliyordu. Aynen de yaptılar.
9. Medya; Bültenlerde kendilerini mükemmel bir şekilde dizginlediler. Aptalca konuşan muhabirler/spikerler yoktu. Sadece sakin bir şekilde yapılan habercilik. En önemlisi de, durumdan faydalanarak kolay yoldan kendine pay çıkarmaya çalışan politikacılar yoktu.
10. Vicdan; Bir mağazada elektrikler kesildiğinde, insanlar aldıkları şeyleri tekrar raflarına koydular ve sessiz bir şekilde çıktılar. Ülkeleri dev bir afete uğramış durumdaki Japon vatandaşlarından dünyanın alacağı çok dersler var..
Japonlar; İnandıkları insanî değerler ile bütün dünyaya ders veriyorlar...
Demek ki İnsan olmak, başka bir şey. Yani diyeceğim o ki evrenin kuralı oldukça basit "ne ekersen onu biçersin. Ne kadar verirsen o kadar alırsın"
İnsani değerlerin temel ilkeleri insancıl merkeziyetçi içersinde veda hutbesinin de evrensel değerleri temsil ettiği yaşanacak her olguya insanın değerleri üzerinden tüm insanlığa hitap ettiği görülecektir.
"Vedâ hutbelerinde bütün insanlara yönelik evrensel mesajlar olduğu gibi kul haklarını ilgilendiren konular da ele alınmıştır. Dolayısıyla Vedâ hutbesinin alternatif bir insan hakları beyannâmesi değilde aslında Tüm dünyada insan hakları beyannâmesi olarak kabul görülmesi gereken bir metindir. Ayrıca Allah’ın affetmeyeceği iki günahtan biri olan kul hakkına büyük önem vermesi dikkat çekicidir. Resûlullah Vedâ hutbelerinde can ve mal dokunulmazlığı, Câhiliye âdetlerinden olan ribânın ve kan davalarının kaldırılması, suçun şahsîliği, karı-koca arasındaki haklar ve sorumluluklar, can, mal ve ırz kutsaldır. Yaşama hakkı tabii bir haktır. Irz, şeref, haysiyet, hürriyet ve mülkiyet saldırıdan korunmuş haklardır. İnsanlar eşittir. Emanetlerin sahiplerine iade edilmesi gibi doğrudan kul hakkını ilgilendiren hususlar yanında kendisinin son peygamber olması, ümmetine miras olarak Allah’ın kitabını ve sünnetini bırakması gibi temel esaslara vurgu yapmıştır. Bunun içindir ki Vedâ hutbesiyle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1948’de yayımladığı İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi’ni karşılaştıran çalışmalar yapılmıştır.
Bu gün dünya zemininde yapılan tüm çalışmalar ahlak, erdem, empati, dürüstlük, üzerine kurulu olduğu için müreffeh ve insani değerleri temsil eden halklar daha çok mutlu ve huzurlu olduğu görülmektedir.
Peki bu gün yaşadığımız kent başta olmak üzere bizler hangi değerler üzerine toplanıp geleceğe yönelik bir çalışma yapmışız. Kurumlar, kimlikler şahsiyetler üzerinde konuşma elbette doğru değil. Bu kurumlar, kimlikler sahisyetler ne gibi insanı çalışmalar yapmışlardır.
Bu gün bağımlılık uyuşturucu başta olmak üzere alkol, teknoloji, sigara aşırı tüketim ve daha birçok bağımlılığı ele alacak kaç çalışma yapılmıştır.
Dürüstlük üzerine kurulu olan değerleri hiç etmek niyetini taşıyan kentin asalak, parazit takımları maalesef hala itibar görüyorsa herkes şapkasını önüne koyup samimiyetle kendisine bir yoklama çekmelidir.
Samimiyetle yola çıkan insanların samimiyet ve iyi niyetten yoksun olan toplumlarda kabul görmemelerini daha iyi anlıyorum. Ya olduğumuz gibi kalbimiz ve ruhumuzla ilkeleri benimsemeliyiz. Ya da göründüğümüz gibi kabul görecek, kokuşmuş hayatın anatomisi içinde yok olup gideceğiz . Onun için tebdili mekanda ferahlık vardır.