Irak Büyükelçisi ne dedi?
Irak Büyükelçisi Dr. Haşem El Alevi 29-31 Aralık tarihleri arasında benim de Bilim Kurulu Başkanı olduğum Türkiye Irak Sanayicileri ve İşadamları Derneği TISİAD'ın davetlisi olarak Mersine geldi. Bu davet ve büyükelçinin gelişi önemliydi. Çünkü
Irak Büyükelçisi Dr. Haşem El Alevi 29-31 Aralık tarihleri arasında benim de Bilim Kurulu Başkanı olduğum Türkiye Irak Sanayicileri ve İşadamları Derneği TISİAD’ın davetlisi olarak Mersine geldi. Bu davet ve büyükelçinin gelişi önemliydi. Çünkü;
- Irak Almanya’dan sonra Türkiye’nin en önemli dış ticaret ortağı. Yılda 13 milyar dolar ihracatımız var. Şimdilerde maalesef bu rakam savaş nedeniyle epey azaldı.
- Üstelik Almanya’dan büyük ithalat yapıyor Türkiye, oysa Türkiyenin nerdeyse ayda bir milyar doların üstünde Iraka ihracatı, yıllık 700 bin, günlük 2300 tır geçişi var, bütüün bunlar ihracat, ithalat ise yok denecek kadar az..
- Yanısıra Türkiyeli müteahitler Irakın bir parçası Kürdistan Bölgesel Yönetiminde 3 milyar dolar civarında inşaat işi yapmaktadır.
- Mersinin de zenginliğinin kaynaklarından biri Irak ve KBY. Çünkü yıllardır Mersinde “nakliye ve bakliye” (bakliyat) çok önemli iki ticaret unsuru. Bakliatın da önemli kısmı Irak ve havalisine gidiyor ve bu büyük transporter Nakliye sektörünü bölgenin can damerı haline getirmiş durumda.
- Ticari ilişkilerin dışında ayrıca Irak Ortadoğudaki gelişmelerin odağında. Türkiye ortadoğudaki sorunlarını çözmek için Irakla olan tüm sorunlarını çözmek zorunda.
- İşte tüm bu nedenlerle büyükelçinin ziyareti büyük önemtaşıyordu. Başkan Nevaf Kılıç, Başkan yardımcısı Kenan Yozgatlı ve yönetim kurulu üyeleri ile büyükelçi Dr El Alevi ile birlikte Mersin Valisi, Mersin Büyükşehir Beledeiye Başkanı, Ticaret Sanayi Odası, Organize Sanayi Bölgesi başkanları ve yetkilileri ve Mersinin bazı büyük tesisleri ziyaret edildi ve bu meseleler konuşuldu.
Ardından bunların değerlendirildiği canlı televizyon programları yapıldı. Tabiri cazizse yılın son günlerine TISİAD Mersine damgasını vurdu. Büyükelçi Mersindeyken Ocağın ilk yarısında başbakanın Iraka İşadamlarıyla yapacağı is gezisinin haberi geldi. Bütün bunları ve önümüzdeki yol haritasını benim de konuşmacı olduğum konferansta sayın büyükelçiyle birlikte değerlendirdik.
KONFERANS
Perşembe Mersinde yoğun yağış ve sel nedeniyle program Cumaya ertelendi. Cuma günü saat 17.00’de, Irak Büyükelçisi Hişam Ali Ekber İbrahim El-Alevi tile birlikte Mersin Ticaret ve Sanayi Odasında (MTSO) Türkiye Irak ilişkileri üzerine bir konferans verdik. Bu aynı zamanda Türkiyenin önemli bir dış ticeret partneri olan Irak ile önümüzdeki sene olası ticari geleişmelere katkı sağlıyacak bir etkinlik oldu. Bunun için önce dünyaya, sonra ortadoğuya en son olarak da Türkiye Irak ilişkilerine baktık.
DÜNYA NASIL VE NİYE KÜRESELLEŞTİ?
Bilindiği üzere küreselleşme denen bir konseptin içindeyiz. Küreselleşme, Ekonomik olarak, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımı; Siyasi olarak; ulus devletin zayıflaması, (ekonomik) sınırlarının ortadan kalkması; Kültürel olarak ise tek tip bir kültürün giderek dünyada yaygınlaşması, hegemonya kurmasının adıdır.
1970’lerde “Çok Uluslu Şirketlerin” (ÇUŞ) ortaya çıkması; 1980’lerde “Uzayda İletişim Devriminin” gerçekleşmesi; 1990’larda SSCB’nın dağılması buna yol açtı. Dünya liberal bir denize dönüştü; Reel Sosyalizm pırıltısını kaybetti; Liberalizm Sosyalist Ülkeleri de kapladı ve tek kutuplu dünya oluştu; ABD hegemonya kurdu ve bu arada askeri ve güvenlik konsepti değişti. Aslında bu ilk yayılma değildi. Daha öncede yayılmalar olmuştu.
ÖNCEKİ YAYILMALAR VE NEDENLERİ
1.Yayılma: Oluşmakta olan ulus devletlerin deniz aşırı ülkelerdeki altın, ipek, baharat gibi mallara el koyma isteği (1490’lar) idi. Sonuç: Kolon milliyetçiliği (ABD ve Fransa Devrimleri) olarak ortaya çıktı.
2.Yayılma: Kapitalizmin içine girdiği krizi aşmak için ortaya çıktı. Kapitalizm içine düştüğü krizi, ucuz hammadde temin etmek; yeni pazarlar bulmak; sermaye ihraç etmek ve fazla nüfusu akıtmak için yayılmaya başlamıştı. Sonuç: Emperyalizm, sömürgecilik, yeni sömürgecilik (anti-sömürgeci hareketler) (1890’lar) dır.
3.Yayılma: Dünyayı açık pazar haline getirme çabasıdır ki buna küreselleşme diyoryz. Sonuç: Tek tipçi hegemonya, küreselleşme, anti-küresel hareketler. (1990’lar). Bu süreç de vaadettiğini veremedi. Zengin daha zengin olurken fakir daha da fakirleşti. Gelir dağılımı bozuldu, İşsizlik arttı; Sendikal hareketler zayıfladı, Kültür tek tipleşti, Çevre sorunları arttı..
Saldırı ve savunma küresel hal aldı. Buna karşı anti-küresel hareketler de gelişti. Forumlar, eylem ve etkinlikler, toplantılar, Habitat II, Gündem 21 ve İklim Zirveleri yapıldı. Paradoksal olarak küresellik ve yerellik bağının gelişmesi (Zygmunt Baumun) bir arada oldu.Tabi bu süreç riskleri de beraber getirdi.
RİSKLER VE FIRSATLAR
Siyasal Riskler; bölgesel çatışmalar, savaşlar, gelişmiş ülkelerin hegemonyası, uluslararası kuruluşların ülke politikalarını yönlendirmesi şeklinde oldu. Bugün için en büyük risk ve Suriye’de yaşananlardır. Ekolojik riskler; nükleer savaş tehdidi, küresel ısınma, ozan tabakasının delinmesi gibi riskleri içeriyor. Sosyal riskler; ailenin dönüşümü, sosyal tabakalar arasındaki uçurum, mahremiyete internet ve medya tecavüzü. Teknolojik riskler; kitle imha silahları, kimyasal ve biyolojik silahlar, manyetik kirlenmedir. Kültürel riskler ise, hayat alanlarının Amerikanlaşması, tektipleşme, kültürel çatışma, fundamentalizm, etnosentrizim, homojenleşme gibi unsurlar olarak ortaya çıkmış görünüyor. Bütün bunlar Ortadoğuya ilgiyi artırdı.
HEGEMON GÜÇLER NEDEN ORTA DOĞUYLA BU KADAR İLGİLENİYOR?
Heğemon küresel güçler kendilerince oluşturdukları Yeni Dünya Düzenine (YDD) «uymayanları uydurmak» istiyor. Bu nedenle OrtadoğudakiDevletleri/Örgütleri/hatta şirketleri kodluyor. ’Haydut olanlar, olmayanlar diye. 2) Enerjiye “ulaşılabilirliği” sağlamak istiyor. Peki enerji neden bu kadar önemli? Çünkü makine öncesi zenginliğin kaynağı Baharat idi. Makine sonrası zenginlik kaynağı ise enerji’dır. Bu Tabloda Ortadoğu’nun önemi Enerji Kaynağı olmasıdır: Dünyadaki fosil kaynakların (petrolün) %65’i bu bölgede.ABD enerjiye ulaşılabilirlik için; RUSYA, kendi kaynaklarının değeri için; AVRUPA, ucuz petrol için Ortadoğuyla ilgileniyor.
Petrol dşında da ortadoğu’nun jeo strateji önemli: Çünkü, Çine; Rusya’ya; Kafkaslara; Balkanlara buralardan açılmak daha kolay. İbni Haldun, coğrafya kaderdir; Napolyon, bir ülkenin politikasını anlamak için o ülkenin harita üzerindeki yerine bakmak yeterlidir, demişti Ayrıca ortadoğu, ilk uygarlığın ve dinlerin mekanı: İlk yerleşme; ilk üniversite; ilk tarım ve üç kutsal dinin doğduğu yer burası.
TÜRKİYE ORTADOĞUYLA BUGÜN NEDEN BU KADAR İLGİLENİYOR?
1.Neo Osmanlıcılık ve (tarihsel bağları canlandırmak) 2.Enerji/Petrol 3. Kürt Meselesi 4.Ekonomi/İhracat 4. Mülteciler meselesi yüzünden ilgileniyor.Ancak gelinen noktada Türkiye Irak İlişkileri iyi gitmiyor: Irak ile Türkiye kardeşlik bağlarının yanı sıra, en önemli ticari partnerlerinden biri. Irak, Türkiye için Ortadoğu’ya açılan kapı. Irak, Almanya’dan sonra en çok ihracat yaptığımız ikinci ülke (idi). TISİAD’ın Raporuna göre; rakamsal olarak 2013’te Türkiye’den Irak’a yapılan ihracatımız 12 milyar dolardı. 2014’ün ilk beş ayında da rakamlar çok iyi gidiyordu. Aylık ihracatımız 1 milyar doları aşıyordu. Savaşla birlikte her şey değişmeye başladı: 2014’ün 5. ayından itibaren yaşanan savaş nedeniyle ihracatta düşüş yaşandı. 2014 ihracat rakamımız 10 milyar 800 milyon dolara düştü. 2015’te 8 milyar 500 bin dolara düştü. Lojistik olarak, yıllık sefer sayısı 700 bini aşmıştı. Bu da ortalama günlük 2 bin 300 araca denk geliyordu. Habur’dan Irak’a giden araç sayısı tüm kapılardan yurt dışına çıkan araç sayısından daha fazlaydı. Yurtdışına çıkan araçların yüzde 65’i Irak’a gidiyordu.
SAVAŞ GİDİŞATI DEĞİŞTİRDİ
Ne ki, daha önce ortalama 2 bin 300 olan araç çıkış sayısı 1000’nın altına düştü.Özellikle, uluslararası nakliye sektörü savaştan çok etkilendi. Şırnak’tan başlayarak, Mardin, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kahramanmaraş, Osmaniye, Hatay, Mersin, Adana hattı etkilendi... Aslında tüm doğu Akdeniz ve Güneydoğu’nun sanayisine, ticaretine yön veren ülkeydi Irak, o yüzden en çok buralar etkilendi. Bugün Güneydoğu Anadolu ve Doğu Akdeniz’de pek çok fabrika ihracatın azalmasından kaynaklı işçi çıkarmaya başladı. Bacasız fabrika Irakla ekonomik ilişkilerde şimdilerde baca iyi tütmüyor
ÇÖZÜM İÇİN BAZI ADIMLAR
1)Habur’un reorganizasyonu şart 2)Türkiye Irak İş Zirvesi,Bağdat İş Zirvesi yapılabilir. 3)Bağdat’ın güneyinde 10 il var; bunların iş adamları, belediye başkanları, ticaret oda başkanları, bürokratları ile birlikte Güney Bağdat İş Zirvesi yapılabilir. 4) Irak’ın oda başkanlarıyla, Ticaret Zirvesi palnlanabilir. 5)Basra, Bağdat, Erbil başta olmak üzere Irak’ın önemli kentlerini, Türkiye’nin kentleri ile kardeş şehir yapma çalışmaları olabilir. 6) Tanıtım günleri düzenlenebilir. (Erbil’de, Irak’ın diğer şehirlerinde) 7)TÜRKONFED üyelerinin de katılacağı bir Irak ticaret heyeti kurulabilir. Ancak mevcut istikrarsızlık bunlara elvermiyor.
KALKINMAYI OLUMSUZ ETKİLEYEN UNSURLAR
1)Siyasi istikrarsızlık (Nitelikli yönetim potansiyelinin ortaya çıkarılamamsı) 2)Yoğun göçün iyi yönetilememsi (Yerel ve merkezi yönetimin sorun alanları) 3) Kentleşme sorunları: Demografik-ekonomik-sosyo kültürel sorunlar 4) (Çarpık kentleşme, Bir kente üç ayrı kentin oluşu adeta) 5) Mevduat yatırım dengesizliği var/dışa açılan kapılar iyi değil 6) Bütün bunlar özelde Mersinin genelde Türkiyenin bir türlü «Teka off» (kalkış aşamasına) geçilmesine elvermiyor..
4 T VE STRATEJİK İŞBİRLİĞİ OLUŞTURULABİLİR:
1.Türizm: İnanaç, tarih, doğa, deniz, kültür ve kongre (Yaratıcı ekonomi modeli)2.Ticaret: Lojistik (Mersin - Ant yolunun bitirilmesi, Çukurova havalanın yapılması, Batı Mersine stol tipi havalanı kurulması, lojistik üstü kurulması gibi..3.Tarım: Tarıma dayalı sanayi ürünlerin ihraç edildiği üst haline gelmeli. (Narenciye menbaaının geliştirilmesi,Hollanda ve İsrail Örneğinde olduğu gibi) 4.Teknoloji: Bilginin uygulamaya geçirilmesi. Üniversitelerin devreye sokulması lazım.
SONUÇ
1)Kalkınmak için ekonomik istikrar lazım 2)Ekonomik istikararın vazgeçilmez koşulu siyasi istikrardır. (Siyasi istikrar her zaman tek parti iktidarı demek değildir) 3) Siyasi istikrar için, hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı ve tam demokrasi şart 4) Bunun da koşulu Toplumsal BARIŞ’dır