İşinin erbabı: Avukat Hüsnü Ayhan

İkram KALİ

Van'da da hayatını mesleğine, işine adayan, zaman içinde markalaşan ustalar, esnaflar vardır. Şehrin bu saygıdeğer isimleri meslekleriyle, işleriyle anılır, bilinir, tanınırlar. Bu isimler Van'ın hatıra defteri, hafızası gibidirler. Toplumsal olayların, değişimlerin en yakın tanıklarını tanıtmaya devam ediyoruz.

Bugün eğitim,  meslek ve yaşam hikayesi   filmlere konu olacak  renklilikte olan,  Van'ın ilk  avukatlarından  işinin  erbabı Hüsnü Ayhan'ın  anılarını zevkle, heyecanla okurken Van'ın geçmişine uzanarak  ilgi  çekici olaylara  tanık olacaksınız. 

Hüsnü Ayhan'ı anlatır mısınız?

1933 yılında Van'ın Başkale ilçesinin Soran köyünde dünyaya geldim.  Başkale  Soranlı Sabri Ayhan'ın oğluyum. Üçü  kız, üçü erkek  6 çocuğum var.. Altı da torunum var. Halen Van Barosu'na bağlı olarak avukatlık yapmaktayım.

Başkale  Soran Köyü’nde avukat olmak nerden aklınıza geldi?

Rahmetli babam aydın, ileriyi gören bir insandı. Beni okutmak istiyordu. Köyümüzde okul yoktu.  İlkokulu  Başkale ilköğretim okulunda  okudum. İlköğretim okulunda  öğretmenim rahmetli Mevlüt  Okayer'di. Beni çok sever, başarımı okumamı desteklerdi. 1940  yılında  ilkokuldan mezun oldum. Mezun olmadan  önce   başarılı  öğrenciler Köy  Enstitüsünde devlet  tarafından okutuluyordu.  Öğretmenimiz Mevlüt Okayer başarımdan  ve bana destek olmak amacıyla benim ve iki arkadaşımın ismini   valiliğe bildirmişti.  Babamla Van'a  geldik.  Makamına çıktık. Babam  Valiye "oğlumu Diyarbakır Köy  Enstitüsüne  göndermek  istemiyorum"  dedi.  Vali  babama  o zaman Kızılay'a  makbuz karşılığında bağış yapmasını   isteyerek babamın isteğini yerine getirdi  ve beni  Köy  Enstitüsüne  göndermedi.  Çünkü ben   Teknik okulda  okumak, mühendis  olmak  istiyordum. 

Etkileyici bir  süreç, sonra?

1940 yılında  Başkale'de  ilkokulu bitirdim. Başkale'de  ortaokul  olmadığı  için   orta okulu okumak üzere  babamla  at  sırtında  yol üzerindeki köylerde konaklayarak  iki  gün  sonra Van'a  geldik.   Eski İnönü İlkokulu  ( Sıhke  caddesi,  Hazreti Ömer  Cami yanında  bulunan şimdiki  Özel İdare  İş Hanının yeri) orta okuldu.  Babamla birlikte  okul  müdürü  Emin Bey'in   yanına  gittik.  Babam  ' oğlumu okula kaydetmek istiyorum'  dedi.  Okul Müdürü  babama "  Kayıtlar  kapanmış.  Geç kaldınız. Kayıt yapamam" ddi.  Babam " Başkale'den at  sırtında  zorluklarla  geldik. Ayrıca kayıt  süresini de bilmiyorduk"  demesine karşı kaydımı  yapmadı. Babamla üzgün bir şekilde okuldan ayrıldık. O  dönem Van 15-20 bn nüfuslu şehirdi.  Herkes birbirini tanıyor, seviyor  sayıyordu.   Baba oğul  aramızda  " ne yapalım" diye konuşuyorduk. Babam  'dur' dedi.' Benim yakın bir  dostum var. Van Belediye Başkanı  Salih Türkoğlu" ona gidelim. Babamla birlikte şimdiki belediyenin yerinde olan , tek katlı Van Belediyesine gittik. Salih Bey babamı çok sıcak karşıladı. Çay ısmarladı. Babam  "oğlumu ortaokula kaydedeceğim, fakat müdür bey  kayıtlar kapandığını söylüyor. Bu durumda çocuğumun eğitimi  aksayacak.  Sizden yardım bekliyorum " dedi.  Salih Türkoğlu dobra, kabadayı  bir  Vanlıydı. Masasından bir kağıt alarak bir şeyler  yazdı. Zarfa bırakarak babama verdi." Okul müdürüne  gidin, bu  zarfı kendisine verin. Sorun çıkarsa geri  gelin"  dedi. Babamla teşekkür eder çıktık.  Okula  doğru  yol alırken  babam   "oku  bakayım  ne yazmış acaba " dedi.  Belediye Başkanı Salih Bey    okul müdürüne hitaben  şunu  yazmışı: "   Müdür, bu gelen yeğenimdir. Kaydını yap. Yoksa  sen bilirsin!..."   Babam notta yazılanı duyunca tereddüde düştü.  "Ama başka çaremizde yok" dedi. Ve okul müdürü  Emin Bey'in yanına gittik.  Babam zarfı uzattı. Müdür Bey  zarfı açıp notu okuyunca suratı asıldı.  Babama"  Bu Allahın belasını nerden budunuz? " dedi. Okul katibini çağırdı. Kaydımı yapmamı söyledi.  O dönem okulda katiplik ve aynı zamanda öğretmenlik yapan rahmetli Ali Nazif Bayramoğlu'da  kaydımı yaparak babama bilgi verdi.  Babam Başkale'den sık sık gelmeyeceğini belirterek Ali Nazif Bey'den velim olmasını rica etti. Ali Nazif Bayramoğlu'da velim olmayı kabul etti. O zamanlar Van'da pansiyon, otel  yok. Babam beni akrabamız olan Sebzeci Hasan Efendi'ye teslim etti. Bu evde 3 yıl kalarak okudum.  

Lise öğreniminize  nasıl  başladınız? 

1949 yılında Van Atatürk Lisesi'ne kaydımı yaptım. Van Atatürk Lisesi'de 1948 yılında açılmıştı. O dönem Fen ve Edebiyat  kolu vardı. Ben Teknik Üniversite okumak istediğim için Fen bölümüne kaydoldum. Özalplı, Ercişli arkadaşlarımızla  tek  gözlü  toprak ev tuttuk ver orada kalıyorduk. Kanunla lise öğrenimi  4  yıla çıkarılmıştı. Biz mezun olduktan sonra 3 yıla oldu. Zor, sıkıntılı, pejmürde bir öğrencilik hayatı yaşıyorduk. Edebiyat öğretmenimiz  ünlü edebiyatçı Tahir Alangu'ydu. O sıralar solcu hocalar Doğu'ya sürgün edildiği için okulumuzda deneyimli, bilgi, birikim sahibi öğretmenler  vardı.

Lisede başarılı mıydınız? 

Çok başarılıydım. Sınıfımızın en çalışkan öğrencisi ben ve daha sonra beyin cerrahı Prof. Dr. Hızır Alp'ti.   Rahmetli Fevzi Levendoğlu, Turan Haydaroığlu, Uygur İlvan ve diğerleri vardı. Van'ın yerli ailelerinden,  Osmanlı Beyefendisi, fotörlü, şık  giyimli  Van'ın zengin ailelerinden  rahmetli Şaban Boysan'ın iki oğluda  orta okulda okuyordu. Şaban Bey çocuklarının eğitim görmesini, başarılı istiyor. Bu konuda  da hiçbir  fedakarlıktan kaçınmıyor.. Ancak çocuklar zengin aile çocuğu oldukları için eğitimi ciddiye almıyorlar.  Daha sonra Van Belediye Başkanı olan Şaban Bey Van Atatürk Lisesi'ne gelerek öğretmenlerden bedeli karşılığında çocuklarına özel ders vermelerini istemiş. Öğretmenler de  kendisine  öğretmenlerin  kamu  görevlisi oldukları için özel ders vermeyeceklerini ancak 3'cü  sınıfta  çalışkan öğrencilerden Hüsnü Ayhan ve  Hızır  Alp'in  özel ders  konusunda yardımcı  olabileceklerini  söylemişler. Şaban Bey'de  kabul etmiş. Ben ve Hızır,  Şaban Bey'in  evine giderek, orta okulda  okuyan çocuklarına haftada  2-3 saat özel  ders veriyorduk. Şaban Boysan çok bonkör biriydi. Bana 20  lira  para verdi. Ki ben 10 lirayla bir ay  geçiniyordum. Lisede sınıf geçebilmek için Türkçe ve Matematik derslerinizden sınıfı geçmek gerekiyordu. 1953 yılında liseden sadece ben mezun oldum. 

Maceralı, etkileyici bir eğitim dönemi geçirmişsiniz. Sanırım aklınızda İstanbul Teknik Üniversitesi var?

Haylim İTÜ'de okumaktı.  İstanbul'a gittim. İTÜ sınavlarını kaçırdığımı öğrendim. Üzüldüm. O  yıllar Teknik Üniversite ve Mülkiye  sadece sınavla öğrenci alıyordu. Diğer üniversiteler  sınavsızdı. Babama haber verdim. Bana " Ankara'ya  git. CHP Van Milletvekili İbrahim Arvası'ı gör" dedi. Rahmetli İbrahim Arvası'ın bürosuna gittim, kendimi tanıttım. Bana" Sakın Başkale'ye  dönme  dedi. Mutlaka oku. Sana  yardımcı olurum. Ankara Hukuk Fakültesi'ne kaydını yapalım. Devam zorunluluğu da  yok rahat okursun. Sana işte bulurum." dedi. O  sırada yanında oturan Hamdulla Arvas vardı. bana" Başkale  de  gördüğün eğitimle sen Hukuk Fakültesi'nde mi okuyacaksın? Ben  okuyamıyorum..." dedi. Meğer  bir  türlü mezun olamıyormuş.  İbrahim Arvas Sekreteri Sıhkeli  (Bostaniçi) Sabri Bahar'a talimat verdi. Sabri Beyle birlikte  Ankara Hukuk Fakültesi'ne   giderek kaydımı yaptırdım. Kaydımı yaptım,  ama hala aklımda, gönlümde İstanbul Teknik Üniversitesi vardı. Kayıt  sonrası  arkadaşlarımı ve okulu sevince fakülteye ısındım. 1957 yılında   Hukuk Fakültesi'ni birincilikle bitirdim.  

Stajınızı nerde yaptınız, avukatlığa nerde başladınız?

Stajımı Vanlı Avukat Şaban Dinçer'in yanında Van'da yaptım.   Askere gittim. Ayazağa'da süvari olarak askeriliğe başladım. Askerlik dağıtımım Van 21  Seyyar  Jandarma  Tugayı  Süvari Birliği'ne çıktı. Süvari Birliği'de Saray'da.  Van'a  geldim.  Birliğe   gitmek üzere hazırlık yaptım.  Birlikte  askerler  sorun çıkarınca  Saray Süvari Birliği Van'a  taşınmış. Van'da kaldım. Van'da  devam terhis oldum. 1960 yılında Başkale'de büro açarak  avukatlığa başladım. Neden Başkale? Çünkü yakınlarımızın benden beklentisi ve  hukuken  çözülmesi  beklenen  sorunları vardı. 1988'de Van'da büro açtım. Halen devam ediyorum. Bazı davlara giriyorum. 1994-2022  yılları arasında  Van Baro Başkanlığı yaptım.

İlk davanızı neydi?

İlk davam ceza davasıydı.  Karşılıklı şikayet vardı. Talat Bulum adlı bir savcı vardı. Savcı o zaman  yörede rüşvetçi olarak biliniyordu.   Bende ideali olan genç avukattım.  Yazı İşleri Müdürü de savcının çantacılığını yapıyormuş meğer. Karşı taraf parayı zarfta vermeye çalışıyor. Ben de mahkemeye erken giderek engellemeye çalışıyorum. Neticede Yazı İşleri Müdürü içeri girdi, masaya bir zarf koyarak "O iş  tamam dedi Savcı Bey" dediğini  duydum. Hemen İçeri girdim. Savcı  Bey'in yere eğildiğini gördüm." Ne arıyorsunuz?" diye sordum. "Bir zarf, evrak" dedi. Yerde içinde para olan  zarfı görünce "Sayın Savcım para  zarfı yerde" dedim. Telaşlandı. Daha sonra ilçe de kendisinden şikayetçi olunca Antalya Gündoğan'a    sürüldü.

Hukukun bugünkü  saygınlığını  değerlendirir misiniz?

Hukuk  eskiden bu denli erozyona uğramamıştı. Avukat, hukukçu dürüst olacak. Okuyacak , araştıracak, tartışacak ve hukukun üstünlüğüne inanacak. Hakimlerle ilişkilerinde mesafeli olacak. Çünkü  hakim hukuka aykırı karar verdiğinde   temsil ettiği davanın helal görmemesi için  hakimi reddedebilmelidir.  Ben ilkelerim gereği savcı hakimlerle çok samimi olmadım.

Vanlı kimdir?

Vanlı sözünün eridir. Dürüsttür. Misafirperverdir. İnsancıldır.  Hamurunda paylaşmak var.  Adam gibi adamdır.
Siyaset?
1969 CHP'den Milletvekili adayı oldum. CGP Partisi CHP'den ayrılmıştı. Ferit Melen'in ağırlığı vardı. Kazanamadım. Siyaset bu bölgede para ve aşirete dayalı olarak yapılıyor. Bu siyaset anlayışı bana uygun olmadığı gördüm.

Spor?  

Galatasaray  kulübünü  tutarım.  Neden?  Öğrencilik  yıllarımda  rahmetli Metin Oktay'a  hayrandım.  Ankara' Hukuk  öğrenciliğim sırasında maçlarına  giderdim.   Beyefendi ve  mükemmel  top  oynardı.  GS olmamın nedeni Metim Oktay'dır.

Kürt meselesinde çözüm sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
 Bu sorun çözülmelidir.  Ölen çocuklar bu ülkenin evlatlarıdır.  Geçmişte devlet ciddi hatalar yaptı.  PKK devletin hataları ve inkarının sonucudur.  Demokrasi, ana dilde eğitim,  ana dilde ifade, demokrasi gelirse zaten silahlı mücadelenin anlamı kalmaz. Bu hakların verilmesiyle Türkiye bölünmez.  Zaten Kürtlerin yüzde 99'u ayrı bir devlet,  bölünme istemiyor. Bu istek gerçekçi de değil.  Ben İmralı çözüm sürecinden ümitliyim.

Vansesi Özel Haber

Bakmadan Geçme