İşinin Erbabı: Ömer Kırcan

VANSESİ / İkram KALİ

Fotoğraf  "Çizmek", "Kazımak"," Resim yapmak", "Yazmak" sözcükleri birleştirilerek üretilmiş bir isimdir. Işık yardımı ile iz bırakmaktır. Fotoğraf iz ise, fotoğrafçı iz bırakandır. Fotoğraf hüznümüz de dostluk, sevincimizde   coşkudur.  Sevgiyi kimi zaman vesikalık bir fotoğrafta arar, anıları,  coşkuyu bir karede buluruz. Sayıları azalan Van'ın saygın fotoğrafçıları yakın tarihimizin özel tanıklardır. Ailelerin, kişilerin mahremiyetini paylaşan fotoğrafçıların çoğu zamana, teknolojiye yenik düşerken her şeye rağmen direnenlerde var. İşinin erbabı fotoğrafçı Ömer Kırcan aşkla " mesleğe devam" diyenlerdendir.  Kırcan'ın yüzüne yansıyan tebessüm fotoğrafı hiç eksik olmaz, asla eskimez.   

Kaç yılında doğdunuz?

1939 yılında Van'da doğdum. 1 kızım var. 1 torunum var. Benim için evladım ceviz, torunum ceviz içidir. Torunum eğlencem, yaşam kaynağımdır.

Fotoğrafçılığa ne zaman başladınız?

1947 yılında Foto Süphan'nın sahibi rahmetli Yusuf Cermik'in yanında başladım. Daha sonra askere gittim. Askerde de fotoğrafçılığa davam ettim. 

Van'da o dönem hangi fotoğrafçılar vardı?Yusuf  Çermik- FOTO

SÜPHAN,  Haydar  Saitoğlu- FOTO HAYDAR, Üzeyir Davutoğlu'nun sahibi olduğu FOTO ŞARK vardı.  Altay Oteli arkasında su fotoğrafçıları; Aydın Özaydın, Mustafa Çorçil vardı.  Su fotoğrafçılarına aliminçu diyorlardı.  Sadece vesikalık fotoğraf çekerlerdi.

Foto Süphan'ın yeri neresiydi?

Yaklaşık 70 yıl önce Foto Süphan'ın yeri Ordu Caddesi, (Büyük Cami karşısında) kerpiç iki katlı Van evinin altında bulunuyordu. Yusuf Çermik ustamızın oğlu Sait Çermik bugün babasının mesleğine aynı yerde, yine Foto Süphan ismiyle devam ettiriyor.

Ustanız fotoğrafçılığı nasıl öğretirdi?

Yusuf Usta Van'ın yerli ailelerdendi. Kalender,  kibar Van beyefendisi bir insandı.  Bize önce ahlakı,  güveni, disiplini,  müşteriye saygıyı, işimize sevgiyi öğretirdi.  Mesleki olarak da fotoğraf rötuşunu, fotoğraf banyosunu,  tab yapılışını, fotoğraf çekim tekniklerini anlatırdı. Rahmetli Yusuf abi mesleği İzmir'de öğrenmiş. Daha sonra Van'a yerleşerek fotoğrafçı dükkanı açmış.

Fotoğraf malzemeleri nereden gelirdi?

Malzemeleri İstanbul'dan getirtirdik. Bir zamanlar kara borsa oldu. Bir dönem Hakkari fotoğraf malzemeleri dağıtımında birinci bölgeydi. Bize de oradan alıyorduk. Bu malzemeler devlet tarafından veriliyordu. Bir müddet böyle devam etti. Fotoğraf malzemeleri, makaralı filimler kolay kolay bulunmuyordu.

Foto Süphan'dan fotoğrafçı olarak kimler yetişti?Amcamın oğlu Osman Kırcan,  Cevdet Aytok ve birde ben Foto Süphan'dan yetiştik.

Fotoğrafları nasıl çekiyordunuz?

Fotoğraflar film camlara tek tek çekiliyordu. Daha sonra filmleri banyo yapar, cam üzerinde rötuş yapıldıktan sonra baskı yapardık.  Resimleri küvetlerde 5-6 sefer yıkardık. Meşakkatli bir işti.

Siyah beyaz banyo nasıl yapılır

Karanlık odada film banyosu yapılırken dikkat ve temizlik çok önemlidir. Film üzerine yapışacak çok küçük bir toz zerreciği film üzerindeki o karenin, yok olmasına neden olabilir. Film banyosu hazırlanırken (sıcaklık, ölçü, zaman vb.) dikkate alınmalı ve bunlara uygun hareket edilmelidir.

Ne tür fotoğraflar çekerdiniz?

Vesikalık, aile, asker, düğün, nişan, açılış,  kutlama,  toplantı vb. gibi fotoğraflar çekiyorduk. Van'da acemi askeri birliği vardı. Van esnafına, ekonomisine, tanıtımına büyük katkısı vardı. Askerler hafta sonu çarşı izinlerinde 6x9 ebadında 6 adet hatıra fotoğraf çektirirdi. Askerlere fotoğrafı 1,5 liraya çekerdik. Gelinlik fotoğraflarını da dükkanda çekerdik. Aynı zamanda evlere de gidip fotoğraf çekerdik. Fotoğraf makinelerimizin üzerine monte ettiğimiz flaşlarla evlerde özel aile fotoğrafları çekerdik.  1970'lere kadar elektrikler akşam 4-5 sıraları verilir,  gece 11'den sonra da kesilirdi.   Lüks, gaz lambası ışığında fotoğraf çektiğim oldu. Van'da ki birçok ailenin,  insanın mutlu günlerinin, özel anlarının en yakın tanığı oldum.

Foto Süphan'da kaç yıl devam ettiniz?

Fotoğrafçılığa 15 yıla yakın Foto Süphan'da devam ettim. 1959 yılında askere gittim.  Askerliğimi Ankara ve İstanbul'da fotoğrafçı olarak yaptım. Askerde sinemacılık kursu gördüm. Makinist olarak askerlere sinema oynatıyordum. 1960 ihtifali oldu.  Merhum Adnan Menderes'in Yassıada'ya götürülürken çekilen filmlerini komutanlara izletiyordum. Filmleri izlerken duygulanıp,  etkileniyordum.  Askerler için Beyoğlu'nda bulunan film dağıtıcılarından Türk filmlerini alıp oynatırdım.  Askerde yaklaşık olarak 15 ay makinist olarak sinema oynattım.

Askerlik bittikten sonra ne yaptınız?

Askerden döndükten sonra Foto Süphan'da fotoğrafçılığa bir süre daha devam ettim.  Daha sonra amcamın oğlu Osman Kırcan ile Yusuf Çermik ustamıza kendi işyerimizi açmak istediğimizi söyledik. İzin isteyerek, helallik alarak Foto Süphan'dan ayrıldık. Foto Kırcan ismiyle kendi fotoğrafçı dükkânımızı açtık. Ustamız bizi destekledi, teşvik etti. Cevdet Aytok'ta oradan ayrılarak FOTO SİTİL ismiyle kendi fotoğrafçı dükkânını açtı.

Nerede dükkân açtınız?

1963 yılında kavak ağaçlarının gölgelediği İskele Caddesi'nde Muhittin Sarımurat'a  ait  toprak, iki katlı,   geniş odaları olan, cumbalı şirin bir Van evinin alt katında Foto Kırcan ismiyle fotoğrafçı dükkanımızı açtık. (Bugünkü İskele Caddesi Zırhlıoğlu marketin bitişiği)  Evin üst katında dönemin Van Valilerinden Vali Mithat Bey kalmış. Evin üst katında Vanlı Diş Doktoru Özger Yalım'ın muayenehanesi vardı. Uzun süre Osman'la ortak olarak çalıştık. Daha sonra ortaklıktan ayrıldık. Mesleğimi sevdiğim için tek başıma devam ettirdim.

Eskiden fotoğraf çekmeye gelenler nasıl poz verirdi?

Bazı insanlar saatlerini sol koluna takar, çenesin, tutarak poz verirdi. Çünkü herkesin saati yoktu. Saat sahibi olmak ayrıcalıktı. Bazı insanlar ise kaytan bıyıklarının uçlarını sivri olacak şekilde burup, bıyıklarını gösteren şekilde pozlar verirler. Bazen de kırmızı gül göğüslerine takarak poz verirlerdi. Giysilerini ayakkabılarını gösteren pozlar verenlerde vardı. Bunlar fotoğraf çekerken poz modasıydı. Bayanlarda başörtülü olarak fotoğraf çekerlerdi.   Kimi bayanlar da özel fotoğraflarında bileziklerini,  Van'da yapılan hab denilen takılarını, saatlerini gösteren pozlar verirlerdi.  Kısacası erkek-kadın kişisel eşyalarını sergilerlerdi. Eskiden insanlar ciddi bir poz verir, pek gülmezlerdi, ama şimdi insanlar fotoğraf çekerken özellikle gülümsüyor.

İlk fotoğrafı hangi makineyle çektiniz?

İlk olarak Kodak ve Canon makineleri ile çektim. Daha sonra Nikon, Yaşika, Leica ve Jüpiter gibi fotoğraf makineleri kullandım.

Fotoğrafını çektiğiniz renkli  simalar varmıydı?

Ferit Melen, Kinyas Kartal, Salih Yıldız, Fevzi Kartal Muslih Görentaş, Mirza Kurşunluoğlu, Remzi Kartal, İhsan Bedirhanoğlu, Selahattin Mumcuoğlu ve binlerce Van insanının fotoğraflarını çektim. Özalp'tan Başkale'ye Van'ın bütün ilçelerinde ve köylerinden bayan-erkek, genç yaşlı müşterilerim oldu. Bunların içinde şehirlide köylü de,  bey de, ağa da var. Devlet adamlarından Cevdet Sunay, İran Şahı Muhammet Rıza Pehlevi,  Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş,  Turgut Özal,  Erdal İnönü ve valilerin, belediye başkanlarının, Gardaş Selahattin'in, Alaoş'un, Gero'nun fotoğraflarını çektim.

Fotoğrafta güzel çıkmadığı için kızan insanlar oluyor mu?

Evet, bazen "Vay benim resmim neden güzel çıkmamış?" Şeklinde serzenişte bulunanlar oluyor. Bizde "siz neyseniz o çıktınız" gibi açıklama yapıyoruz.  "55 yaşındasınız, sizi 25 yaşında göstereyim" dediğimiz insanlar var. Onlar da " evet gösterin" diyorlar. Böyle şeylerle de karşılaşıyoruz.

Fotoğraflarda rötuş dönemi vardı değil mi?

Rötuş çok emek isteyen bir iştir. Camın üzerine matorlen diye bir ilaç sürüyorduk. Daha sonra kuruduğunda onun üzerine film koyardık ve rötuş yapardık.  Siyah-beyaz fotoğraftan sonra renkliye dönüş oldu.  Renklilerde de uzun süre rötuş yaptık. Günümüzde teknolojiye bağlı olarak herkes fotoğraf çekebiliyor. Fotoğrafçılıkta gelişen bilgisayar, telefon teknolojisi nedeniyle fotoğrafçıların işleri azaldı. Bilgisayar teknolojisinde fotoğraf üzerinde herşey yapmak mümkün. Ama görüntü yapay, soğuk çıkıyor.  Mesela eskiden Van'da 2 Nisan Kurtuluş Bayramı,  23 Nisan Bayramı olduğu zaman hükümet binasının önüne yüzlerce poz fotoğraf çekerdik. O fotoğrafları vitrinlere asardık. Fotoğraflar vitrinlerde 3-4 gün asılı kalırdı.  Kendisini, yakının gören fotoğraflardan satın alırdı.

Renkli mi siyah beyaz fotoğraf mı?

Analogların tadını hiç bir dijital makine vermiyor siyah beyaz fotoğrafta. Ben siyah beyaz fotoğrafı tercih ediyorum. Çünkü siyah beyaz doğal oluyor, gerçeği, detayları yansıtıyor.  Renkli bir fotoğraf sadece ışığı yansıtır, oysaki siyah beyaz bir fotoğraf, nesnelerin ve insanların ruhlarını gösterir. Eskidikçe kıymetlenir.

Fotoğrafçılığı seviyor musun?

Mesleğimi severek, zevkle yapıyorum. Yeniden dünyaya gelseydim yine fotoğrafçılık yapardım.  Bu mesleği sevdiğim içinde devam ettiriyorum.

Fotoğraf arşiviniz var mı?

Hayır, maalesef yok. O zamanlar arşiv yapmayı pek düşünemedik. Şimdi üzülüyorum tabi ki.  Elimde çektiğim İskele Caddesi, Van Kalesi, Van Kedisi, Van Balığı gibi az sayıda eski Van fotoğrafları var.

Fotoğrafçılıkta neler gerekiyor?

Tabi fotoğrafçılıkta bir mahremiyet var.  İnsanlar özelini sizinle paylaşıyor. Atölyede çalışırken çok disiplinli olacaksın. Fotoğrafçılık bir doktor ciddiyeti,  güveni isteyen bir meslektir. Çektiğin fotoğrafları tek sen bileceksin. Arşivinde saklayacaksın.  Müşteriye güven vereceksin. İtimat çok önemli. İşimiz sadece fotoğraf çekmek değil.

Bugün Van'da fotoğrafçılığın son durumu nasıl?

Eski fotoğrafçılar Van'ın bir nevi hafızasıydı. Van'da fotoğrafçı sayısı her geçen gün azalıyor. Teknoloji karşısında durmak çok zor. Günümüzde düğün, nişan,  açılış nüfus cüzdanı, pasaport fotoğrafları çekiyoruz. Bunlarla işimiz idare etmeye, iş yerlerini yaşatmaya çalışıyoruz. Gün kazan gün ye durumuna geldik.

Eskiden daha mı zordu?

Şartlar çok zordu. Bir eve fotoğraf çekmeye gittiğimizi zaman ustamızın sehpasını, flaşını alıp gidiyorduk. 500'lük ampullü lambalar kurardık. Fotoğrafı çektikten sonra o malzemeleri tekrar toplayıp alıp getiriyorduk. Şimdi çok rahatladı. Fotoğraf çekimi daha basit oldu. Eskiden makinelerin üzerinde flaş yoktu. Ama şimdi cep telefonlarının bile güçlü flaşı var.  Teknoloji ilerledikçe zamana yenik düşüyoruz. Teknolojiye yetişemiyoruz.


Fotoğrafçılıkta unutamadığın  anınız var mı?

Yıl 1971. Vali Tekin Alp,  Belediye Başkanı Mustafa Altaylı'ydı. Valilik Özel Kalem'den çağırdılar. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ve İran Şahı Muhammet Rıza Pehlevi, Ferit Melen ve her iki ülkeden çok sayıda devlet adamı Van-İran demiryolunun açılış töreni için Van'a gelecekler.  Bu önemli açılış töreninin fotoğraflarını Van Valiliği adına sen çekeceksin, hazırlıklarını ona göre yap dediler. Bende makine ve film hazırlıklarımı yaptım. Tören günü 7 km uzunluğu olan İskele Caddesi Beşyol'dan İskele'ye kadar çift taraflı Türk ve İran bayrakları donatılmış,  ellerinde bayraklar olan öğrenciler ve Vanlılar yol boyunca dizilmişlerdi. Heyecanla Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ve İran Şahı Muhammet Rıza Pehlevi'nin İskele'den valiliğe geçişini bekliyorlardı. Görevli kartımı yakama takarak, Kodak markalı makinemi alıp İskele'ye gittim. İskele'de Feribot 'un demirlediği yer tören alanı olarak süslenmişti.  Mahşer gününü andıran bir kalabalık vardı.  Açılış töreni konuşmaları başladı. Kurdeleler kesilerek ilk tren katarı İran'a yol aldı. Heyecan dolu bir gündü. Meslek hayatımın en önemli anını o gün yaşadım. Hiç unutamam.

Bakmadan Geçme