İslam'da düğün ve eğlence nasıl olmalı
Fatih Perihan'dan Kıssadan Hisseler...
Aileler toplumun temel taşlarıdır. Bireylerin yetişme alanlarıdır. Bireyin bireyle ve bireyin toplumla olan ilişkilerin en güzel şekilde nasıl kurulacağının öğrendiği yerlerdir aile. Aile hayatı hepimiz için çok önemlidir ve hepimizin ailemizle ilgili önemli göreceğimiz birçok özellik vardır. Ailelerin oluşması ise erkek ve kadının meşru bir nikâh altında bir araya gelmeleriyle sağlanmaktadır. Meşru bir birliktelik olmaksızın sadece nefsanî duyguları tatmin etmek amacıyla bir araya gelinmesine aile denemez. Ailenin kurulma anı olan nikahın yapıldığı, eş dost ve akrabaların çağırılıp bir araya gelindiği, neşe ve mutluluğun üst seviyelere çıktığı, hayatımızın unutulmaz anlarından biri ise düğünlerimizdir.
Düğün; evlenme dolayısıyla icra edilen törenin adıdır. Meşru bir nikâhın meydana geldiği, bu önemli hadisenin başta yakın akraba, dost ve komşular olmak üzere insanlara duyurulduğu ve insanın hayatında en önemli dönüm noktalarından biri, sevinçlerin çoğaldığı zaman dilimi düğündür.
Hayatımızın her safhasında olduğu gibi düğünlerimizde de Yüce Rabbimizin ve Sevgili Peygamberimizin emir ve tavsiyelerine uymak, yasaklardan kaçmak kendi faydamıza olacaktır. Bu vesile ile günümüzde yapmış olduğumuz düğünlerimizde yapılanlar ve bu yapılanlarda bulunan doğrular ve yanlışlar nelerdir sorularının cevabını İslam Dini ışığında aramaya ve idrak etmeye çalışacağız.
İslam dini sevgi dinidir. Zorluk değil kolaylık dinidir. Sevgili Peygamberimiz ashabını herhangi bir işe gönderdiği zaman şöyle derdi. "Sevindirin; nefret ettirmeyin! Kolaylaştırın; güçleştirmeyin!"[1] Hayatımızın her safhasında takınmamız gereken bu prensipleri düğünlerimizde de göstermemiz gerekmektedir. Günümüzde ister düğün öncesi olsun isterse düğün sırasında olsun her iki taraflara zorluklar çıkartılmakta bu zorluklar sebebiyle ise nefretler meydana gelmektedir. Kız tarafının "Kızımız mutlu olsun" diyerek yapmış olduğu bitmez tükenmez istekler düğün esnasında ve sonrasında mutluluğa değil mutsuzluğa götürmektedir. Özellikle erkek tarafından "Aileniz bize çok çektirdi" diyerek evlenen bayana sıkıntılar çıkarttığı ise hepimiz tarafından malumdur. Yine düğün sonrasında takılan altınların hemen bozdurulmaya götürülmesi, insanların düğün yaparken çok zorlandıklarını ortaya koymaktadır.
İstekler makul çerçeveler içerisinde yapılmalıdır. Sevgili Peygamberimizin bir hadisini hatırlatmakta fayda görüyorum. "Sizden biri, kendi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe gerçek imana eremez."[2] Rasul-i Ekrem Efendimizin bu tavsiyesinden yola çıkarak kendimiz için çıkartılmasını istemediğimiz zorluğu başkasına çıkarmak doğru olmayacaktır. Yine kendimiz için yapılmasını istediğimiz iyiliğin ve kolaylığın Müslüman kardeşimiz için istemekte en doğru ve bize yakışır davranış şekli olacaktır. Bu sebeple insanların altında ezildikleri, elde avuçta ne varsa tükettikleri ve etraftan borç aramaya çıktıkları bir düğüne sebep olmak ve bunu da ben evladımın saadeti için istiyorum diyerek yapmak hiç…
Düğünler insanların özelliklede düğün sahiplerinin çokça sevindiği ve bu sevinci etrafında bulunanlarla paylaşmak istediği günlerdir. Zaten sevinçlerde paylaşılmak suretiyle çoğalmaktadır. Yüce Rabbimizin bizlerden istediği hep bir arada olmamızdır. Nitekim İnananlar kardeş ilan edilmiş, inananların aralarının düzeltilmesi istenmiş, hep birlikte Yaratanın İpine (İslam'a) sımsıkı sarılmamız istenmiştir. Cuma namazının cemaatle kılınması farz koşulmuş, bayram namazı tek başına kılınması caiz görülmemiş, beş vakit namaz cemaatle kılınması Hanefi mezhebince sünnet-i müekkede olarak hükme bağlanmış, Efendimiz hastalığının şiddetli zamanlarında dahi cemaati terk etmemiştir. Hac inananların birleştiği, buluştuğu kaynaştığı bir ibadettir. Daha nice örneklere bakarak diyebiliriz ki, İslam Dini birliktelik dinidir. Ayrımı, ayrıcalığı, ayrımcılığı asla kabul etmez. İşte bu birlikteliklerimizin en mutlu şekilde yaşandığı bir zaman dilimi ise düğünlerimizdir.
Düğünlerimiz bizlerin birbirleriyle kaynaşmasına vesile olan, bir önceki neslin bir sonraki nesil ile tanıştırılarak arada bulunan irtibat eksikliğini gideren önemli bir hadisedir. Aramızda bulunan soğuklukları giderebileceğimiz, üzüntülerimizi en aza indirebileceğimiz zaman dilimleridir. Bu sebeple öncelikle düğünlerimize davet edeceğimiz insanlar arasında ayrım yapmamalıyız. Zenginleri veya para, takı takabilecekleri çağırıp parası olmayanları çağırmamak asla bize yakışmayacak davranış şeklidir ve Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde bu hususu kınamaktadır. Efendimiz şöyle buyuruyor.
"Zenginlerin dâvet edilip fakirlerin çağırılmadığı düğün yemeği ne fena bir yemektir."[3] Birlik ve beraberliğimizi sağlamada önemli bir yeri olan düğünlerimiz, eğer Efendimizin ifade ettiği bir duruma bürünürse -yani hatırlı insanların, varlıklı kimselerin veya hediye çok getirebilecek insanların çağrılıp fakirler çağrılmayınca- o zaman ikiliklerin, ayrılıkların yaşandığı bir hal meydana gelir. Bu durumda hem insani yaşantımıza hem de manevi yaşantımıza gölge düşürür. Günümüzde özellikle bu hal üzere yapılan düğünlere ne yazık ki üzülerek rastlamaktayız. Oysaki müminler bir bedenin uzvu gibi olmalıdır. Bir bedende bir uzuv eksikliği neyse düğünümüze çağırmadığımız kardeşimizin durumu da aynen öyledir. Bu uzuv değersizdir nasıl ki diyemeyeceksek bu müminde değersizdir asla diyemeyiz.
Yüce Allah bizlere aşırılığa gitmemizi her işte orta yolu tutmamızı emretmektedir. Bir ayette bizlere şöyle buyurmaktadır.
"Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır."[4] İsraf olması gerekeni olduğu yerde olduğu kadar kullanılmaması neticesinde ortaya çıkan bir durumdur. Cimrilik ise olması gerekeni olması yerde olduğu kadar kullanmama durumudur. Yemek yenilmesini ele alırsak karnımızı doyurup bizi hayata bağlayacak kadar değil de, aşırıya kaçıp hayatımızı aksatacak kadar yemek yememiz israftır. Düğünlerimizde dikkat etmediğimiz diğer önemli husus ise israf konusudur. Çünkü günümüzde ihmal edilen en önemli konuların başında israf gelmektedir. Düğünlerin harcamasız yapılamayacağı elbette düşünülemez. Harcama yapılırken dikkat edilmesi gereken husus ise olduğu kadarı olduğu yerde kullanmaktır. "İnsanlar bizi kınar", "düğünümüze katılanlar bizi fakir görür", "herkes böyle yaptı biz yapmazsak ayıp olur", "insanın hayatında bir kere oluyor" ve daha nice mazeretler ortaya atılarak israfa gidilmektedir. Oysaki cana gelecek zararların defedilmesi dışında hiçbir mazeret kişiye haramı işleme yetkisi vermez. Bu sebeple mazeretlere sığınmak yerine doğru olanı yapmak bize dünya ve ahiret huzuru sağlayacaktır.
Yüce Rabbimizin haram kıldığı bütün şeyler bizim kendi faydamızadır. Alkol kullanılmasının haram kapsamına alınması da bu faydalardan biridir. Alkolün kötülüklerin anası olduğu unutulmamalıdır. Birçok hastalığa sebebiyet veren, insanın aklını alması neticesinde insanı yapmak istemediği birçok tehlikelere atan alkoldür. Yüce Rabbimiz ayette alkol ile şeytanın bizler için hazırladığı tuzağı şöyle bildirmektedir.
"Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?"[5] Günümüzde düğünlerde eğlence olsun diye, neşe bol olsun diye alkol alımı gerçekleştirilmektedir. İnsanlar düğünlerde "bugün içmeyeceğiz de ne zaman içeceğiz" diyerek alkol almakta, bazen de düğünlerde küçüklerin alkol kullanımına büyükler "düğündür bir kerelikten bir şey olmaz" diyerek onay vermektedirler. Oysaki alkole götüren bütün söylemler yanlıştır. Özellikle sevinçlerin çoğalması gereken düğünler alkol sebebiyle üzüntülere dönüşebilmektedir. Aklını alkol ile yitiren insanlar etrafa rahatsızlık vermekte, ne yaptığını bilmeyen insanlar mutluluğu mutsuzluğa, huzuru sıkıntıya dönüştürebilmektedir. Yüce Rabbimizin de bizlere bildirdiği üzere alkol vesilesi ile insanlar arasına düşmanlık ve kin sokulmaktadır. Bu durum ise düğünlerle asla bağdaşmayacak bir durumdur.