İslam'da Kadın ve Hakkaniyetleri

Fatih Perihan'dan Kıssadan Hisseler...

"İnananlar erkekler ve inanan kadınlar, birbirlerinin velisidirler; iyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar; namaz kılarlar, zekât verirler, Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Allah, şüphesiz azîzdir, hakimdir."[1]

 

Diğer Dinlerde Havva Anlayışı

İnsanlar arasında "kadın" konusundaki olumsuz düşüncelerin pek çoğunun kaynağının Hz. Havva hakkındaki yanlış bilgiler olduğu görülmektedir.

Kitab-ı Mukaddes'te Allah'ın Hz. Âdem ve Havva'ya bir ağacın meyvesini yasakladığı, fakat daha sonra yılanın Hz. Havva'yı, Hz. Havva'nın da Hz Âdem'i kandırdığı anlatılır. Allah'ın kınamasından dolayı da Hz. Âdem'in suçu Hz. Havva'ya attığı belirtilir. "Yanıma verdiğin kadın... o, ağaçtan bana verdi ve yedim."

Allah da, Hz. Havva'ya şöyle seslenir: "Zahmetini ve gebeliğini ziyadesiyle çoğaltacağım; ağrı ile evlat doğuracaksın; ve arzun kocana olacak, o da sana hakim olacaktır." Âdem'e de, "Karının sözünü dinlediğin ve ondan yemeyeceksin diye sana emrettiğim ağaçtan yediğin için toprak senin yüzünden lânetli oldu, ömrünün bütün günlerinde zahmetle ondan yiyeceksin" der.

Kur'ân'da ise hâdise böyle anlatılmaz. Kur'ân-ı Kerim, yasaklanan ağaçtan tatma hatasını Hz. Âdem merkezli anlatır (Bakara, 2/37). Hattâ, Hz. Havva'yı aynı hataya sürükleyenin Hz. Âdem olduğunu ima eder (Taha, 20/117-120). Bununla birlikte, ilgili âyetlerden Hz. Havva'nın da aynı hatayı işlediği anlaşılmakta olup (Taha, 20/121), tevbeyi de birlikte yapmışlardır (Araf, 7/19-23). Dolayısıyla İslâm, "ilk günah" gibi bir günahı kadına yüklemez; bu hatadan dolayı onu kınamaz ve insanlığı Cennet'ten yere indiren bir varlık olarak görmez.

 

Diğer Toplumlarda Kadın:

Yahudilik: Bazı Yahudi taifeleri, kız çocuğunu hizmetçi mertebesinde tutarlardı. Babasının onu satma hakkı vardı. Kadın, babasının zürriyetinde erkek evlat yoksa, ancak o zaman miras alabilirdi. Boşama hakkı keyfi bir şekilde kocaya aitti. Yahudiler kadını lanetli kabul ederlerdi. Onların inancına göre Hz. Havva, Hz. Adem'i yoldan çıkarmış ve cennetten inmesine sebep olmuştur. Tevrattan şöyle yazılıdır: "Kadın ölümden acıdır. Allah nezdinde iyi kimse kadından kurtulandır. Kadınlar arasında tek bir iyisini bulamadım." Yahudiler, kadınlar hayızlandıkları zaman onlarla oturmazlar, yiyip içmezlerdi. Hayızlı kadına pis ve necis olarak bakarlardı.

 

Hıristiyanlık: İlk dönem hıristiyan din adamları Roma toplumundaki yaygın fuhuş ve rezaletin sebebinin kadınlar olduğuna hükmettiler. Bundan dolayı bazı papazlar kadınlar hakkında şöyle demişlerdir:"Onun güzelliğinden sakınılması lazımdır. Zira o fitne ve gurur için iblisin kullanmış olduğu silahıdır.""O insanın nefsine şeytanı sokandır. O, erkeği Allah tarafından yasaklanmış ağaca yaklaştırmıştır…" (Papaz Trotiliyon) "Onun şer olduğu muhakkaktır. Kadın, alaka duyulan afettir. Aile ve ev üzerinde tehlikedir." (Papaz Sostam) Hıristiyanlıktaki "Ruhbaniyet Prensibi" yani hiç evlenmemek fikri kadın hakkındaki bu menfi kanaatler neticesinde ortaya çıkmıştır. Hıristiyan alemi m.s. 5. Asırda "Kadınların ruhu var mıdır?" konusunu müzakere etmek için büyük bir toplantı yaptılar. Son olarak son karara vardılar: "Kadınlar, Mesih'in annesi (Meryem) tiyan alemi m.s. 5. Asırda "Kadınların ruhu var mıdır?" konusunu müzakere etmek için büyük bir toplantı yaptılar. Son olarak son karara vardılar: "Kadınlar, Mesih'in annesi (Meryem) hariç cehennem azabından kurtulucu değildir."

 

Fransa: M.s. 586 tarihinde bazı Fransız şehirlerinde kadın hakkında yapılan toplantılarda şu konu tartışıldı. "Kadın insandan sayılır mı, yoksa sayılmaz mı?" Neticede şu karara varıldı: "Kadın insandır, ancak sadece erkeğe hizmet etmek için yaratılmıştır." 1789 yılındaki Fransız ihtilali insanın kölelikten, zilletten kurtulduğunu ilan ederken, aynı anlayışı kadınlardan esirgemiştir. Fransız kanununa şu hükmü koymuştur: "Çocuklar, deliler ve kadınlar kısıtlıdır." Fransız medeni kanununun evli bir kadına kendi malı üzerinde tasarruf hakkı vermesi ancak 13 Temmuz 1907 tarihinde kabul edilen bir kanunla olmuştur. Fakat bu da ev masraflarına iştirak vb. erkeğin lehine bir takım kayıtlarla sınırlandırılmıştır. Ancak 1938'den sonra kadınlar lehine bir takım yeni hükümler getirilmiştir.

 

İngiltere: Hıristiyanlığın etkisiyle İngiltere'de kadın murdar sayıldığından İncil'e el süremezdi. Bu durum Kral 8. Hanry (1509-1547) zamanına kadar devam etmiştir. 19. yy başlarında bir erkek karısını 6 pens karşılığında satabilirdi. Bu zamana kadar kadınlar vatandaş olarak kabul edilmezdi ve mülkiyet hakları da yoktu.

 

Hindistan: Eski Hint hukukuna göre kadın, evlenme, miras ve diğer muamelelerde hiçbir hakka sahip değildi. Hatta bazı zamanlar kocasının ölümünden sonra kadınlara hayat hakkı bile tanınmamıştır. Kocası vefat ettiği zaman o da öldürülmüş veya kocasıyla birlikte diri diri yakılmıştır. Budizmin kurucusu Buda, ilk zamanlar kadınları dinine kabul etmiyordu.

 

Yunanlılar:  Eski Yunan'da kadın hor ve hakir görülüyordu. Kanuni bakımdan çarşıda satılan bir mal parçasından ibaret sayılmaktaydı. Medeni haklara ait her türlü hürriyet ve serbestlikten mahrum idi. Mirasta kadınlara hak verilmiyordu.

 

Romalılar: Romalılarda doğan çocuk ister erkek, ister kız olsun, baba onu aileye kabul etmek zorunda değildi. Çocuk doğar doğmaz babanın ayaklarının yanına bırakılırdı. Baba onu kucağına alırsa ailesine kabul edilmiş olurdu. Aksi takdirde terk edilmiş sayılırdı. O zaman çocuk umumi bir meydana veya tanrı heykellerinin yanına bırakılırdı. Çocuk erkek ise dileyen onu evlatlık alırdı. Kız çocukları ise çoğu zaman kimse tarafından alınmaz ve ölüme terk edilirdi.

İran: Sasani devletinde kız kardeşle evlenmek serbestti. Hatta bu teşvik edilirdi. Kız kardeş ve annenin saygıya değer hiçbir hususiyetleri yoktu.

Çin: Çinlilerde kadın insan sayılmaz, ona ad bile takılmazdı. Kadınlar 1, 2, 3 … diye sayı ile çağırılırdı.

Cahiliye Dönemi: Cahiliye çağında Arap erkekleri hayız dönemlerinde kadınla bir odada oturmazlar, hatta bazen evden bile uzaklaştırırlardı. Bir kız kendi rızası olmadan babasının istediği kişiyle evlendirilirdi. İki kız kardeşle aynı anda evli olmak ve üvey anneyle evlenmek serbestti. Karısını boşayan bir erkek, sırf ona eziyet olsun diye onun başkasıyla evlenmesine uzun müddet mani olabilirdi. Kadınların mirastan payı yoktu. Hz. Ömer cahiliye döneminde kadınların durumunu şöyle anlatıyor: "Vallahi cahiliye döneminde bizim yanımızda kadınların hiçbir değeri yoktu. Ne zaman ki, yüce Allah kadınlar hakkında indireceğini indirdi ve Allah Rasulü de bu konuda gerekli açıklamaları yaptı, işte o zaman kadınlar hak ve paylaşımlara kavuşmuş oldular.

 

Dinlerin Kız Çocuğa Bakışı: Kitab-ı Mukaddes'te, hamile kadın erkek çocuğu doğurursa, "murdarlığının 7 gün, kız çocuğu doğurursa 2 hafta olacağını" yazar. Yani, kız çocuğunun erkek çocuğundan iki kat daha fazla kirlilik sebebi olacağı belirtilir (Levililer, 12:2-5). Catholic Bible'da kız çocuğunun doğumu bir kayıp olarak nitelenirken, erkek çocuğunu eğiten adama düşmanlarının bile gıpta edeceği kaydedilir (Ecclesiasticus 22:3; 30:3). Cahiliye Araplarında da kız çocuğunu utanç vesilesi olarak gören bir anlayış vardı: Onlardan birine kız çocuğu olduğu müjdelendiği zaman, içi öfkeyle dolarak yüzü kapkara kesilir. Kendisine verilen kötü müjde yüzünden, halktan gizlenmeye çalışır; onu utana utana tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün? Bak, ne kötü hüküm veriyorlar![2] Özellikle Kureyş ve Kinde gibi bazı kabilelerde kız çocuklarının diri diri toprağa gömülme adeti vardı.

 

İslam'da Kız Çocuğunun Değeri

Rasulullah buyurdu ki: Her kim, iki kız çocuğuna ergenlik çağına kadar bakarsa, kıyamet gününde biz onunla şöyle yakın olacağız" diyerek iki parmağını birleştirdi.[3]

Rasulullah buyurdu ki: "Kim üç kız veya üç kız kardeş veya iki kız kardeş veya iki kız yetiştirir, terbiye ve eğitimlerini eksik etmez, onlara iyi davranır ve evlendirirse cenneti hak etmiştir."[4]

Rasulullah buyurdu ki: "Kimin iki kızı olur da bunları öldürmez, alçaltmaz, erkek çocuklarını bunlara tercih etmezse, Allah onu cennete koyar."[5]

 

İslam'ın Kadına Kazandırdıkları:

Yaratılış Bakımından Kadın ve Erkek: Yaratılış bakımından kadın ve erkek tamamen birbirine eşittir: "Ey insanlar! Muhakkak ki Biz sizi bir kadın ve erkek (çiftinden) yarattık ve sizi çeşitli milletler ve kabileler hâline getirdik. Ta ki, tanışasınız ve yardımlaşasınız. Allah katında sizin en değerliniz Allah'tan en çok sakınanızdır."[6]

Bakmadan Geçme