İŞTE HAYAT VE MEHMET BAĞDATLI
Ümit Kayaçelebi yazdı...
Bir zamanlar gençtik hayallerimiz vardı hülyalarımız vardı. Hep hayattan bir şeyler bekleyen insanlardık. Çocukluğumuz ve Gençliğimizin geçtiği yıllarda her şey çok güzeldi. Van adeta bir rüya şehriydi. Biz de tatlı bir rüyada yaşayıp gidiyorduk.
Akrabalık, hısımlık , komşuluk, hemşerilik ve arkadaşlığın kıymetini biliyorduk. Yap boz tahtasının parçaları gibi birbirini tamamlayan insanlardık. Arkadaşlık önemliydi ve candan arkadaşlıklar vardı. Arkadaşlık sözde değil özde idi.
Bu manada çok arkadaşım oldu ama benim için en önemli iki arkadaşım oldu Van’da Mehmet Bağdatlı ve Turan Özpınar. Her ikisini de birbirinden ayırt etmem. Ama bu gün yazıma bahse konu edeceğim arkadaşım sevgili Mehmet Bağdatlı olacak.
Mehmet Bağdatlı (Balak) Benim çocukluk, gençlik ve askerlik arkadaşımdır. Onun benim hayatımdaki yeri çok anlamlı ve çok farklıdır. Ayrıca Rahmetli amcası Celil Balak’ta benim bacanağımdı ve akrabalık bağımızda vardı.
Aynı mahallenin çocuklarıydık ama farklı sokaklarda yaşadık. Ancak onun ötesinde her mahallede ve her mekanda bir ve beraberdik. Benim Bisan bisikletim vardı onun motosikleti vardı o uzun atkısı kışları gözlükleri ile zamanın en hızlı gençlerindendi. Yaşantısı gayet renkli Vanın sayılı yakışıklı gençlerindendi (yağ değil gerçek)
Rahmetli Mecit Hoca ve Şadiye teyze benim için baba ve anne gibiydiler. Evlerine gayet rahat girer çıkardım. Ben onları çok severdim onlar da beni adeta ikinci bir evlatları gibi severlerdi. Birbirini çok seven çok muhabbetli iki insandılar. Şadiye teyzenin bir ara pişikleri çoktu ve o zamanlar ona ismini takmışlardı. Titizdi düzenliydi hayatı seven modern asri bir Osmanlı hanımıydı.Memede de hep Memet Sabri diye hitap etmesini de hiç unutmam.
Mecit Hoca zamanının en namlı kara fırın ustalarından birisiydi. Van’daki onlarca kara fırının inşasında onun izleri vardır. Bu kadar mı? Değil elbette rahmetlinin her bir parmağında bir marifeti vardı. Bir marifeti de mezar ustası olmasıydı. Uygun zamanlarında da mezar yapıyordu. Asıl işi yıllarca Hacı Hüseyin camisindeki hocalık müezzinlik idi.. Ama o camideki vazifesinin yanı sıra işte dediğimiz gibi kara fırın ustalığı, mezar imalatı da yapıyordu.
Bütün bunlara ilaveten şimdiki alçekiç-aslan pasajında adı altında o zamanın plakları satılıyordu ve radyo teyp vs. tamiratını da yapan Mehmet Bağdatlı idi. Zaten o yıllar işi yapan da Van’da çok azdı. Konuya başka bir yazımda girmek istiyorum. Ben de gençtim sık sık gider takılır bedava plaklardan o zamanın ses sanatkârlarını dinler dinler eve giderdim. Daha evimde bir pikabım bile yoktu. Zaman geçirir müzik dinler sohbet ederdik.
Hasılı kelam bu muhabbet askerlik çağına gelinceye kadar devam etti. Sonra Ben askerlik için Ankara Muhabere Okuluna gittim 1950/3 tertip olarak. Orada dört ay kaldıktan sonra İzmir Natoya gittim. Bir de baktım dört ay sonra bizim Bağdatlı da muhabere bölüğüne gelmiş. Zaten o güne kadar ben Natoda muhabere bölüğünde tek Vanlı idim. Yalnız İnzibat bölüğünde Latif Solmaz adlı bir hemşerimiz vardı onbaşı idi. Bağdatlı gelince üç tane Vanlı olduk. Daha sonra Muhabereye Zafer Dede geldi. Ve kare asını Kurduk. Güzel günlerimiz oldu beraber çok anılarımız oldu.
Zafer Dede rahmete gitti Latif solmaz Balıkesir’de ve Bağdatlı İzmir’de bense Van dayım. Derken askerlik bitti biz yine buluştuk. Bağdatlı bu kez Televizyon vs. tamiratı ile uğraşırken ben de memuriyet hayatımı sürdürürken bu kez ayrık sazlı sözlü ortamlarda buluşmaya başladık.
Bahusus Aşıklar Kahvesi Mehmet Akçayla beraber bizlerin öncülüğünde kuruldu. Seneler boyu orada güzel gecelerimiz programlarımız oldu. Oradaki müstesna geceler hiç unutulmaz.
Bağdatlı gardaşım Fikret Zorer ve diğer arkadaşlarla Türk Halk Müziği Derneğini kurdular o safhadada beraber olduk. Onlar daha sonra Van Oturma gecelerini başlattılar ve uzun yıllar bu etkinlikler sürdü hem de çok güzel de yaptılar bu işi.
Daha sonra 1998 de ben Mahalli Merkür TV de Bağdatlı ile adı altında Van oturma gecesi geleneğini sürdürdük.
Televizyon programları Aşıklar kahvesi derken seneler böyle gelip geçti. Ama Bağdatlı zamanı değerlendirdi. Kendi eserlerini hep besteledi bunları kahvede ve TV ler de okudu. İncelerseniz çok güzel besteleri de vardır. Rahat rahat benim 30 a yakın şiirimi de <Ğalocan> başta olmak üzere bestelemiştir kendisine minnettarım.
Bir yandan söz yazar bir yandan besteler ve hele de bu sahada emek sarf etmektedir. Bu gün geçmişten bu güne gelen değerlerimizin en önde gelen ve sayılı kıymetlerindendir . Başarıları daim olsun.
Böyle değerlerimizi yazmak lanse etmek bizim için gönül borcudur. Yazımı noktalarken Mecit Dede ve Şadiye teyzemi de rahmetle anıyor ruhları şad mekanları cennet olsun diyorum.
İyi ki varsın Bağdatlı.
Sesine, sazına ve sözüne sağlık