Açlığa, savaşa, çaresizliğe terk edilmiş masum insanlar! Yağmanın, tecavüzün, gaspın kol gezdiği topraklar! Yetim, öksüz kalmış çocuklar; diz boyu yoksulluk, alabildiğine sömürülmüşlük! Kin ve nefretin hükümran olduğu; hırs ve sahip olma dürtüsünün vicdanlara pranga vurduğu sözde güzel, özde çirkef bu dünyaya…
İSYANIM VAR!
Diyojen Sinop'ta doğmuş, çocukluk yıllarında Sivas'ta yaşamış, sarraflıkla uğraşan babası kalpazanlık yaptığı için Yunanistan'a sürgün edilince, hayatının kalan kısmını Yunanistan'da geçirmiştir. Yegâne mal varlığı, içinde yaşadığı fıçı ve yeme içme ihtiyacı için kullandığı çanaktır. Fıçısının içinde otururken, kendisini ziyarete gelerek bir isteği olup olmadığını soran Büyük İskender'e: "Gölge etme başka ihsan istemem!" diye cevap veren Diyojen, çeşmede avucuyla su içen bir çocuğu görünce: "Bu çocuk bana fazladan eşyam olduğunu öğretti!" diyerek elindeki çanağı da atmış ve geriye kala kala sadece fıçısı kalmıştır. Güpegündüz elinde bir fenerle Atina sokaklarında "Adam arıyorum, adam!" diye bağırarak dolaşan yine Diyojen'dir.
Bir Diyojen gibi bile olamadık diye…
İSYANIM VAR!
Bu gözler nasıl doyar?
Miden kaç lokmada dolar?
Hırsın ne zaman son bulur?
Sen aslında hangi vakit "İnsan" olursun?
İSYANIM VAR!
Doğum ve ölüm arasındaki düzlemde yalnızca kendisine endeksli bir hayatı midesiyle düşünerek, gerisini büyüterek, cüzdanını şişirerek güya yaşadığını sananlar bazen öyle çaresiz hissettiriyor ki, bir fıçı alıp içine giresiniz geliyor! Ya da ne bileyim, tabağı, çanağı yere çalıp uzaklara, çok uzaklara gidesiniz geliyor! İşte bu yüzden…
İSYANIM VAR!
Vefasızlık almış başını gidiyor! Sözlere riayet yok! Yalan, dolanın bini bir para! Ortalık potansiyel Brütüs kaynıyor!.. Ama kime sorsanız gidişattan rahatsız; herkes kendince insanlık abidesi; kötülükleri hep başkaları yapıyor; yalanlar, riyalar, alçaklıklar hep başkasına mahsus… İnternet sosyal paylaşım sitelerinde tam anlamıyla trajikomik bir tablo söz konusu! Aman Allah'ım…
İSYANIM VAR!
İnsanlar bu kadar mert, asil, ahlaklı, onurlu ise bu kadar kötülük, bu kadar kepazelik, alçaklık kimin eseri? Dağlar, taşlar; kuşlar, böcekler mi yaptı bunları? Hele inanmayacağınızı, şahsen kendilerini çok iyi tanıdığınızı bildikleri halde gözlerinizin içine baka baka yalan söyleyenlerin, bu düzmecelere inanmanızı beklemelerindeki cüretkârlığı ve aptal cesaretini tarife kelime bulamıyorum!
İSYANIM VAR!
Deli bir marka takıntısı. Komşularla görüşüp görüşmemeyi ekonomik şartların oluşturması. Görüştüğümüz insanlara sınıflar koyulması. Ne kötü şeyler bunlar. Üzerinize giydiğiniz ceketin yakasını çevirip markasını kontrol eden insanlar var etrafımızda. Ancak ruhun markasının neredeyse hiç kimse farkında değil. Unutmuş gibi bir fotoğrafımız var. Ya da hatırlamak şimdilik pek de işimize gelmeyen bir durumdayız. Ne yazık ve acı.
İSYANIM VAR!
Şekil insanı olduk hemen hepimiz. Sorumluluklarımızı bilmeden, bize ihtiyacı olanların ihtiyaçlarını bir kenara ayırmadan, konu çok kati bir yere gelecek belki ama kefenin cebinin olmadığını unutarak şekle verdik kendimizi. makyaj malzemeleri, parfümler, telefonlar, çantalar, ayakkabılar, iyi restoranlar, beş yıldızlı, yedi yıldızlı tatil köyleri, bu gün Türkiye, yarın Avrupa, öbür gün Uzakdoğu, sarışını, esmeri, kumralı, zencisi, beyaz ırkı.
İSYANIM VAR!
Kaybettiğiniz bir yakınınızı düşünün. Allah Rahmet Eylesin. O kıymetli yakınınızı toprağa koyarken, o beyaz örtünün içine teninden başka neyi koyabildiniz?
Yaptıklarımızdan, ettiklerimizden, söylediklerimizden mutlaka hesaba çekileceğimizi unutmadan, dosdoğru yaşayabilmek ümidiyle ….
Sevgiyle ve isyan etmeden ilerlemeniz dileğiyle…