Tanımı: İtikaf sözlükte bir şeye devam etmek, insanın kendisini bir yerde alıkoyması, bir yere kapanıp ibadetle meşgul olması anlamınadır.
Dinimizdeki anlamı ise bir mescitte Allah'ın rızasını kazanmak için belli âdâb içerisinde bir müddet kalmaktır. İtikafa girene "mu'tekif" veya "âkif" denir.
Peygamber Efendimiz Medine'de hicretin ikinci yılında ramazan orucunun farz kılınmasından itibaren ömrünün sonuna kadar her ramazan ayının son on gününde itikafa girmiştir.
Nitekim Hz. Aişe validemiz Peygamber Efendimizin itikafa girmesiyle ilgili şöyle demiştir:
Hz. Peygamber vefat edinceye kadar Ramazanın son on gününde itikafa girer ve şöyle derdi: “Kadir gecesini Ramazanın son on gününde arayınız!” Hz. Peygamberden sonra zevceleri de itikafa girdi.[1]
Ramazan ayının son on gününde Peygamber Efendimiz’in sünnetine uyarak günümüzde birazda aksatılmış olan bu itikâf ibadetini yaşatmak elbette kendi kârımıza olacaktır.
Tefekkür dünyamızın gelişmesi, geçmişimizin muhasebesinin yapılması, ibadetlerde yoğunluğa ulaşılması, hele hele son on günün tekli gecelerinde aranması gereken Kadir Gecesinin ihya edilme imkânının yakalanması için itikâf bizler için gerçekleştirilmesi gereken bir sünnettir.
Önceki Ümmetlerde İtikaf:
İtikaf sadece Ümmet-i Muhammed'in hususiyetlerinden değildir. Allah Teâlâ Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:
Biz, Beyt'i (Kâbe'yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim'i temiz tutun, diye emretmiştik.[2]
İtikâfın Fazileti:
Rasulullah buyurdular ki:
Kim bir kardeşinin ihtiyacını giderme için yürürse bu onun için on yıllık itikaftan daha hayırlıdır. Kim de Allah rızası için bir gün itikafa girerse, Allah onunla cehennem ateşi arasına üç hendek var eder. Her bir hendek doğu ile batı arasında daha uzundur.[3]
Rasulullah buyurdular ki:
Ramazan Ayındaki on günlük itikaf iki hac ve iki umre gibidir.[4]
***
Rasulullah buyurdular ki:
"İtikâfa giren kişi, günahları hapsedip, sevapların tümünü elde eden kişi gibi, kendisine sevaplar kazandıran kişidir."[5]
Tâbiînin büyük alimlerinden İbn Şihâb ez-Zührî şöyle demektedir:
İtikaf amellerin en şereflisidir. Çünkü itikafa giren kimse geçici bir zaman için de olsa dünya meşgalelerinden uzaklaşır, kendini tamamen Allah'a verir, Oruçlu olur. Mescidde namazı beklemekte olduğu için daima namaz kılıyormuş gibi sevap alır. Vaktini ibadet ve taatla, Allah'ı zikrederek, Kur'an-ı Kerim okuyarak ve benzeri faydalı şeylerle geçirir. Lüzumsuz, dünya ve ahireti için faydasız şeylerden uzak durur.
Abdullah İbn Abbas’ın talebesi ve İmam Azam'ın hocalarından olan Atâ b. Ebî Rebah şöyle demektedir:
"İtikafa giren, büyük bir kimsenin kapısına bir ihtiyaç için defalarca gelip duran kimse gibidir. İtikafa giren kimse (lisan-ı haliyle Rabbim) beni bağışlayıncaya kadar buradan ayrılmayacağım." der.
İtikâfın Bize Sağlayacağı Faydalar:
İtikâfa girmek suretiyle Efendimizin sünnetini icra etmiş oluruz.
Ramazan ayında nefsi yasaklardan koruma adına gerçekleştirmiş oruçla beraber itikaf yapmakla bu korumayı daha güçlü bir hale getirebiliriz.
İtikâfa girmekle kişi, Ramazan ayının feyiz ve bereketinden daha iyi istifade edebilmekte, Kuran-ı Kerimi daha fazla okuyabilmekte ve okudukları hakkında düşünme imkânı bulabilmektedir.
Özellikle Ramazan ayının son on gününde itikâfa girmek suretiyle Kadir gecesini ihya etme imkânımız mevcuttur. Çünkü Sevgili Peygamberimizden bizlere aktarılan bir hadiste şöyle buyrulmaktadır:
“…Kadir gecesi rüyamda bana gösterildi. Ve Kadir gecesi bana unutturuldu. Artık sizler onu ramazânın son onunda tek sayılı gecelerde arayınız…”[6]
İtikâf kişiyi dünyevi meşguliyetlerden alıkoyarak Rabbine yaklaştırır ve daha çok ibadet yapma fırsatı bulur.
İtikâf kişiyi tefekküre ve zikre yönlendirir. Geçmişi hatırlamak, hataları gözden geçirmek, yapılan hataların sebeplerini hatırda tutmak suretiyle tefekkür etme fırsatı çokça yakalanabilmektedir.