Bu iki şehrin bende derin izleri var…
Biri doğup büyüdüğüm, 35 yılımı geçirdiğim ata toprağım Van.
Diğeri ise 8 yıl boyunca akademik eğitim yıllarımı geçirip ilim, irfanla donandığım İzmir…
İlkokulda öğrendiğimiz İzmir benim, Van benim, şeref benim şan benim diye başlayan o güzel şarkı boşuna yazılmamıştır. Güzel ülkemizin biri en doğusunda, diğeri en batısında inci gibi parlayan bu iki güzide şehrin birbiriyle çok ortak yanı var.
İkisinin de sokaklarında 72 millet yaşar, barışla.
İkisi de hoşgörünün, misafirperverliğin başkentidir. Bu yüzden çekim merkezidirler.
Ve ikisinin de nazar boncuğu misali, masmavi denizi vardır.
Türkiye’nin en çok güneş gören iki kentidir.
İkisi de şanlı tarihlerinde Milli Mücadelede şerefli geçmişinin altın madalyasını taşır...
Ne yazık ki acıda da kardeştirler. 2011 de Van’ı yıkan deprem, bu defa İzmir’i vurdu…
Birinde Azra bebek, diğerinde ise Elif bebek mucizevi kurtuluşlarıyla hafızalarımızda yer etti. İçimizi ısıtan ilk haberlerden birinde, Van depreminde İzmir’den Van’a gönderilen battaniyeyi, bu defa Vanlı depremzede bir vefa örneği göstererek İzmir’e yolluyordu…
Zaten bizi ayakta tutan da, bu dayanışma kültürü değil midir?