İzmir Depremindeki Gençler…
Yine bir deprem, iliklerimize kadar hissettiğimiz ve zihinlerimizde yer edinen Van depremleri…
Sarsıntı, kargaşa, endişe, yeni acılar, üst üste gelen şoklar ve tükenen hayallerin arkasından gelen umut verici ama yaşanan acıyla karışık gülümseten ve gözyaşlarına boğan İdil, Elif ve Ayda çocuklarımız…
Ülkemiz, birçok depremi yakın zaman aralıklarıyla üst üste yaşayabilecek bir coğrafyada bulunmaktadır. Dolayısıyla depremleri hayatımızın bir parçası gibi kabullenip yaşamamız gerekiyor.
Gönül ister ki afetler yaşanmasın, depremler olmasın. Fakat büyüklerimizden bize hem nasihat hem de tecrübe olarak aktarılan gerçeklerimiz vardır. Bunlardan biri de dünya hayatı içerisinde iyi günlerimizin olduğu gibi kötü ve acı günlerimizin de olacağı gerçeğidir.
Acı günlerimizden biri olan ve 1999 yılında yaşanan Marmara depreminde resmi arama kurtarma ekipleri afetin büyüklüğü karşısında yetersiz kalmışlardı. Ayrıca organize olma süreçleri bugünlere kıyasla çok daha zayıf durumdaydı. Marmara depreminde gençler inisiyatif almış, büyük bir özveri göstermiş ve insanımızın umudu olmuşlardı.
6,6 şiddetindeki İzmir depreminde yine canhıraşane şekilde koşturan gençlerimizi gördük. AFAD, UMKE, AKUT, JAK, İHH gibi daha ismini sayamadığım resmi ve resmi olmayan birçok kurtarma birimleri olay yerine hızlı bir şekilde intikal ederek arama kurtarma faaliyetlerini yürüttüler. Gençler her zaman ki gibiydiler. Bitmek bilmeyen enerjileriyle kimi zaman riskleri en aza indirerek kimi zaman risk alarak insanlarımızın yardımına koştular.
Kurtarma ekipleri içerisinde yaşça olgun olanların tecrübesi ile gençlerin çevikliği aksiyona dönüştü ve sonuç olarak birçok insanımız kurtarıldı. Arama kurtarma görevlileri, afetlerden hemen sonra canla başla ortaya koydukları çabayla, "afetlerin görünmeyen kahramanları" olarak değerlendirilir.