Kar seyrindeki zakkumlar

Başını otobüsün camına dayayarak yol boyuna pembe renkli zakkumlarını seyreden kadın yanındaki koltukta içi geçen oğlunun dizine dokundu:

Başını otobüsün camına dayayarak yol boyuna pembe renkli zakkumlarını seyreden kadın yanındaki koltukta içi geçen oğlunun dizine dokundu:

"Bu çiçeğin adı nedir?

Oğlu uykulu gözlerini açtı:

"Ana ne bileyim. Burası Akdeniz kıyıları çeşit çeşit çiçeklerle bezenmiştir hangisi bilmem ki." Dedi huysuzlanarak.

O çiçeklerin sultanıydı.

Nereden olursa olsun bir dal aldığı çiçeği özenle bir avuç toprakla buluşturur ve kök saldı mı saksıya yerleştirip büyütür ve tomurcuklanıp çiçeğe durduğunda dünyanın en mutlu kadını olurdu.

Oğlunu eliyle yeniden dürttü:

"Aç gözlerin. Yata yata bir hal oldun oğlum. Bak etraf ne güzel seyret." Dedi.

Mayışmış oğlu koltuğunda doğruldu, avuç içleriyle gözlerini ovuşturup:

"Birazdan mola verecek otobüs. Sorarız o çiçekleri tabiat anam." Dedi gülümseyerek.

Virajlardan birinden çıkıp diğerine girerken otobüs yardımcı şoförün sesi duyuldu otobüsün hoparlöründen:

"Yarım saat ihtiyaç ve yemek molası vereceğiz."

Yol kenarındaki dinlenme tesislerinden birine girdi otobüs. Açılan kapılardan ihtiyaç için inen yolcular arasına kadın ve oğlu da aşağıya indi.

"Bak çantamızda abalarının yolumuza koyduğu yiyecekler var. Sakın bu Deli Dumrul vari yerde elini cebine atmak yok oğlum. Çaydan başka bir harcama yok tamam mı?" Dedi.

Başını salladı oğlu. Yüzlerini yıkayıp bahçenin önüne konmuş masalardan birine oturdular. Kadın çantasından çıkardığı börekleri poşetlerinden çıkarıp masanın üzerine dizerken oğlu çay dağıtan garsondan çay istedi.

"Dağ taş çiçek. Ama benim gözüm şu uzun dallı pembe çiçeklerde. Sor bakalım adı ne? Sonra da nasıl ekeriz bir dal alıp öğren." Dedi oğluna.

"Antalya'dan, Van'a dönerken alırız bir iki dal. Sonra da ekersin ana." Diye yanıt verdi oğlu.

Ana ve oğul dönüş zamanı geldiğinde unutmadılar zakkum çiçeklerini. Bir iki dal aldı ana…

Uzun ve saatlerce sürüp giden dönüş yolunda memlekete döndüklerinde dalları toprakla buluşturdu kadın.

"Bak bunlar soğuğu sevmez. Mutlaka evin salonunda, güneş gören ve sıcaklığını kaybetmeyen bir ortamda büyütmelisin. Hani kök salmaz, kurursa da üzülmeyesin çünkü bu bitki senin memleketinin çiçeklerine benzemez." Demişlerdi. Sonrada:

"Şitili edilecek çiçek çalındı mı daha tez kök salarmış."Diyenler olduysa da:

"Çalınmış hiçbir şey kök salmaz. Salsa da tez çürür."Diye itiraz etmişti.

İnat etti.

Önce küçük bir saksıda kök saldırdı, sonra da fıçımsı bir saksı edinip oraya aldı zakkumu.

Önce pek bana mısın demedi çiçek. Ve bir sabah gördü ki Akdeniz'in kendine has bu güzel çiçeğinde kımıltı var. Minik tomurcuklar saçılıp ve ardından pembe çiçeklerler açınca sevinç çığlığı attı kadın.

"Ben size dememiş miydim, gönül isterse Van Gölü, Akdeniz'in; zakkumu; zerinkadak, ters laleler, küpeli, Van kızıl gülü gibi bizi de sever."

Başarmıştı!

Sayısız saksılar içindeki çiçek bahçesine Akdeniz'in zakkum çiçeği albenisi seyirlik rengiyle ben de varım demişti.

Bakmadan Geçme