Kayısı ağacı
Başı göklerde olur ağaçların. Ama o kayısı ağacının kökleri de sanki gökyüzündeydi.
Amber teyzem emekli ikramiyesini alınca Sıhke yolunun üzerinden geçtiği Yeni Mahalleden toprak damlı ama aynalı çatılı bir ev almıştı. O evin olduğu sokağa döndüğünüzde ta Erek Dağından kopup gelen suları bir kanalda toplayan derin bir arkın üzerindeki küçük köprülerden geçmek zorundaydınız.
Mahalle sakinlerinin çoğu kırsaldan göç edip gelenlerdi. Ve her evin avlusu ve arka tarafında en az yarım düzüne ağaç bulunurdu. Möhre duvarların önünde kavak ağaçları ve dikeni bol iğde ağaçları vardı. Evlerin girişinde kiraz ya da vişne ağaçları her bahar geldiğinde çiçeklerini bir gelinliğin duvağı gibi açıp yayarlardı etrafa. Öbek öbek Van'ın kızıl gülü her bahçenin nazarlığı gibiydi.
Ama beni en çok etkileyen evin girişte sağ kenarına yerleşip kalmış kayısı ağacıydı. Uzayıp giden dallarını alabildiğine çatıya doğru uzatmıştı.
Bir Temmuz ayında o evde bir hafta kalmıştım. Erginleşen kayısılar geceleyin Özalp'ın Memedik Boğazı tarafından esen serin rüzgârda tek tek çatıya düşer ve tıngır mıngır yuvarlanarak aşağıya yuvarlanırdı. O evin kadim konuğu anam sabahın erken saatinde, düşen kayısıları toplardı. Bütün bir Temmuz ayı boyunca o tıngırtılarla yuvarlanan kayısılar bir örtü üzerine yayılıp arka bahçedeki odunluğun damına alınarak güneşe bırakılırdı.
Van kayısısı, Malatya kayısına benzemez. Hafif mayhoştur. Bu özelliğiyle Van kayısısıyla yapılan tatlılar, kompostolar yörenin özel lezzetleri arasında yer alır. Ve güneşte kurutulmuş haliyle hiç bozulmadan bütün bir kış boyu kilerlerde saklı tutulabilir.
Ama teyzemin o kayısı ağacı yok mu? Hiç tükenmez gibi dururdu dallarında. Rüzgârın döktüğü onca meyvesinin yerini bir gün sonra sanki yüzlercesi alırdı. O bereketi için maşallah diye söylendiğimizde rahmetli:
"O ağaç sadece bu ev halkının ihtiyacını karşılamıyor ki? Bütün komşularımın… Ve hatta yoldan geçen yolcuların da nasibi oluyor. Paylaşılan ne varsa; kökü de, dalları da bereketle sulanmış olan her şey çoğalır." Demişti.
O ağacın dalları da, yaprakları da, meyveye durmuş çiçekleri de sanki kutsanmış gibiydi. Kökü belki de gökyüzünde varsayılan o sihirli ağaçlardan biri gibiydi.