Kayıt dışı hikayeler
Merhaba ile başlayan bir hikâyeydi bu. Yılgın, yorgun, ümitsiz ve kendisi için düşleri olmayan ama yanı başındakilere hep umut aşılayan bir kadın ile kendini, yaşamını başkalarına feda eden bir adamın karşılaşmasıydı bu kayıt dışı gibi görünen hikaye.
Merhaba ile başlayan bir hikâyeydi bu. Yılgın, yorgun, ümitsiz ve kendisi için düşleri olmayan ama yanı başındakilere hep umut aşılayan bir kadın ile; kendini, yaşamını başkalarına feda eden bir adamın karşılaşmasıydı bu kayıt dışı gibi görünen hikaye.
Kayıt dışı hikâye diye başlamıştım dinlemeye. Çünkü kayda geçemeyecek kadar sanaldı merhabalar, gerçekleşemeyecek kadar imkânsızdı özlemler ve onlar için mucizeydi vuslat. Mektuplarda tanımışlardı birbirlerini gözleri gözlerine değmemiş, elleri ellerine dokunmamıştı, seslerini hiç duymamışlardı birbirlerinin ama yüreklerinde o ağır değerli sevda yerleşivermişti bir iki mektupla kısa bir zamanda biz oluvermişlerdi.
Onlar 60'li yılların kırkına merdiven dayamış iki insanıydı. O yıllarda tabiri caizse evde kalmış gözüyle bakılan iki yürekli insanın Çilem ile Zafer'ın hikayesiydi.
Çok küçük yaşlarda annesini kaybeden Çilem kendinden küçük 2 kardeşine annelik yapmış üvey anneye rağmen babasıyla ilişkisini hiçbir şekilde kopartmamış emekçi bir kadındı. Zafer ise yıllar önce aileyi terk eden hayırsız bir babanın, çaresiz bir annenin en büyük oğluydu. İnşaatlarda çalışan iyi bir ustaydı. Annesine ve kardeşlerine kol kanat gererek onları okutup meslek sahibi yapmıştı. Kendisi için hiçbir hayali olmayan bu adam kendini yaşlı anasına adamıştı. Zaman zaman arkadaşlarıyla kahvede buluşup gazete okur, sohbet eder çayını içer gece geç olmadan evine dönerdi.