Kentlerin kaderi ve kişiler
Memleketini seven, yürekli, bilgili, kent kültürüyle yoğrulmuş, demokrat birinin köhne bir kentten, herkesin imrendiği, örnek bir kentin nasıl yaratıldığını, Eskişehir'i gördükten sonra anlıyor insan.
Güzel bir kentin insan psikolojisindeki etkisi konuşulurken, belediyecilik nasıl olmalı diye tartışılırken, sanatın kente katkısına bakılırken ve daha kentle ilgili çok şey akla gelirken herkes Eskişehir'i anmadan, örnek göstermeden duramıyor.
Bir güzel insan çıkıyor 1990'lı yıllarda dökülen eskimiş, Porsuk nehrinin koku saldığı, hala at arabalarının, faytonların dolaştığı, bozkır ortasında bir kente 1999'da belediye başkanı seçiliyor.
Seçildiği yıl mensubu olduğu parti iktidar ortağı o kadar. Sonraki yıllarda önünün kesilmesi için her türlü idari, hukuki, parasal engeller acımasızca deneniyor, tüm olumsuzluklara rağmen;
O tarihten sonra Eskişehir'in alt yapısına, üst yapısına, kültürüne , ekonomisine, sosyal yaşamına, siyasal bakışına, turizmine sanki sihirli bir değnek değmişcesine imrenilen bir kent yaratılıyor.
Eskişehir halkı yaşadığı kentin güzelliğini ruhunda yansıtıyor şimdi, mutlu, umutlu.
Eskişehir bir öğrenci kenti, çok sayıda öğrenci böyle bir kente yaşamayı ömürlerinin en güzel sayfası olarak anılarında özenle koruyacaklar.
Eskişehir halkı ve esnafı mutlu, bu güzel kentin yarattığı çekicilik sonucu gelişen iç turizmden kendileri de yararlandığı için.
Bu güzelliği yaratan güzel insan, kentini seven, bilgili demokrat başkan YILMAZ BÜYÜKERŞEN'de mutlu başarısının örnek olması açısından, kentinin bir belediyecilik okulu olmasından.
15-20 satırlık Eskişehir örneğini Van'a gelmek için verdim.
Van; 1920'de yeniden kuruluyor, 1923 te il oluyor, kentin omurgası olan Cumhuriyet caddesinin oluşumunun arşivdeki fotoğraflarına baktığımızda toprak cadde boyunca bir kaç tek katlı dükkan 1-2 de kerpiçten 2 katlı bina var.
Aynı cadde üzerinde 1930 lu yıllarda Cumhuriyet mimarisinin izini taşıyan gene 2 katlı taş ve tuğladan Hükümet Konağı, gene 2 katlı Ziraat bankası binası, 2 katlı Halkevi binası, 1945'de Erkek Sanaat Enstitüsü, 1946'da Van Atatürk Lisesi, 1947'de Kız Sanaat Enstitüsü açılır. Devlete ait bu binaların dışındaki tüm çarşı boyunca binalar ya tek katlıdır ya da 2 katlı ve kerpiçtendir.
Alt yapı yoktur, Cumhuriyet caddesinde bile telefon ve elektrik kablosu karmaşası 1970 lere kadar sürdü. İlk 5 katlı betonarme bina 1962'de yapılan Nuh Palas'tır. Sonra Beşkardeşler Oteli ve Bayram Otelidir. Kendi halinde bir büyük köy gibi. 1970'e gelindiğinde Kazım Karabekir (Maraş) caddesinin açılması, Cumhuriyet Caddesi'nin uzaması büyük olay.
Yani sıfır bir kent Van, al eline istediğin gibi yoğur. 1990 öncesi başkanları saymıyorum. Bir kent anayasası sayılacak imar planı bile yapmamışlar. Bari 2011 depremini esas alıp yapsaydınız o da yok yeniden aynı çarpık Van devam edecek.
Deprem sonrası halledilebilseydi alt yapı sorunu, en azından Göl kurtulabilseydi...
Van Gölü kent olarak sadece Van için değil, Erçiş, Ahlat, Adilcevaz, Tatvan, Gevaş, Edremit için nimet. Turizmi bilmeyen Van havzası için turizm cenneti. İran için nefes alma ortamı. Van Gölü belediyeler birliği olarak karar alıp Van Gölü'nün kirletilmemesi için gerekli tedbiri bile alamıyorlar.
Koca göl çok yakında bir lağım çukuru olmaya aday. Herkes seyrediyor, bir kaç çevre duyarlılığı olan da sesini duyuramıyor.
Ben Vanlı biri olarak 1990 sonrası tüm belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerinin, encümen üyelerinin ve Van'da valilik yapanların bu işte vebali olduğuna inanıyorum. Benim memleketime de Eskişehir belediye başkanı Yılmaz Büyükerşen gibi bir başkan nasip etmediği için üzülüyorum.
Hele bundan sonra bize uzaktan bakıp hayıflanma düşecek. Kim bilir kaç yıllar sonra akıl başa gelecek ki o zamanda iş işten geçmiş olacak....