Kıraathaneler- Van'da bir kıraathane

Kıraathane ..O, ismini 'okuma' eyleminden alan,müşterilerin okumaları için gazete kitap dergi bulundurulan, temiz ve iyi döşenmiş kahvehaneler..

Kıraathane ..O, ismini "okuma" eyleminden alan,müşterilerin okumaları için gazete kitap dergi bulundurulan,  temiz ve iyi döşenmiş kahvehaneler..Sözü sohbeti güzel,gün görmüş insanların devamlı uğradıkları mekanlar..Okumayı sevenlerin sıkça bir araya geldiği;çay kahve eşliğinde sosyal ,kültürel,güncel konularda muhabbet edilip ,fikir alışverişinde bulunulan ,gazete dergi okunan,hatta satranç oynanan kahvehaneler…Günümüzde okuma alışkanlığının da, kahvehane kültürünün de ülkemizdeki yolculuğu biçim değiştirirken,bugün  rastladığımız,kahvehaneler, insanların boş vakit geçirdiği,devletlerin kurulup yıkıldığı,birçok alanda kulaktan dolma bilgilerin konuşulduğu yerler haline gelmiştir.Oysa  sözünü edeceğimiz kıraatheneler, edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir.Çünkü buralarda aydın kişilerle sohbetler edilir, okuma yazma bilenlerin yüksek sesle okuduğu yayınlar takip edilirdi.Buralar herşeyden önce kitap okumak için açılmış yerlerdi.

 

Sait Faik'in, "Kıraathaneye gitmemiş bir üniversitelinin tahsilini yarım sayarım. Bu dekansız, doçentsiz, bütçesiz, fakültesiz, yüzde yüz bağımsız üniversitelerin, tavla şıkırtıları arasında 'gören bir göz', 'işiten bir kulak' bir memleketin nabzını tutabilir" sözleriyle kıraathaneleri birer eğitim kurumu olarak gördüğünü çok rahatlıkla söyleyebiliriz.

 

Bakın üstadın satırlarında ,o günün kıraathaneleri nasıl hayat buluyor:

 

 "Severim kıraathaneleri. Bir ihtiyar gözlüğünü takmıştır. Ötekisi elinden bir türlü gazeteyi bırakmayana içerlemektedir. İki yaşlı-başlı adam, çocuklar gibi olmuş, domino oynamaktadır. Üç kişi hiç aklınıza bile gelmeyen bir siyasal düşüncededir. Bir küçücük, sizin dikkatinizi bile çekmeyen bir haberden neler de neler çıkarılır Yarabbi! Sonra birdenbire hiç ummadığınız birinin karaborsayı nasıl ortadan kaldıracağını anlatışına dalarsınız…. .."

 

Yıllar öncesiyle şimdinin kahvehaneleri arasındaki fark şöyle dursun,o yılları görüp geçirmiş yaşa sahip babamla, kıraathaneler konusunda sohbet ederken, bana Van'da bir kıraathanenin bir günü nasıl geçirdiğini hikaye gibi anlattı,ben de onun anlattığı gibi yazdım.Gelin birlikte  zaman tünelinde 50-60 yıl öncesine gidelim:

 

"Dünyanın 2.büyük harbinden henüz çıkıldığı yıllar.Cumhuriyetimiz genç.Ülke harbe girmediği halde savaşın etkilerinden nasibini almış,herşey vesikayla verilmeye devam ediyor.Okur yazar sayısı az,bilgi kıymetli..Bilgi kirliliği yok. Yazılıp çiziliyorsa bunu bilge kişiler yapıyor..Yayınları takip edenler ise okur yazar kişiler,ve bunları dinlemeye gelen kıraathane sakinleri.

 

İşte tam da bu yıllarda,Van'da bir mahallede, bir kıraathanedeyiz.Sabah saatleridir ve taze çayın kokusu  temiz havada çevreye mis gibi yayılmaktadır.Çay hazırdır da,yanına kıtlama şekerleri lazımdır.60 'lı yıllarda tahta sandıklar içinde mavi kağıtlara sarılı olarak Erzurum'dan gelen bu şekerler,çay içmeye müsait hale getirilir,öyle kullanılırdı.Zamanın marangozlarına yaptırılmış,tam ortasında demirci örsünü andıran bir çıkıntısı olan kare bir kutu,yine demirci ustalarının yaptığı küçük çekiçler  bu iş için yeterlidir.Ve tabi ki mahir eller..Usta, şekerleri becerikli  elleriyle düzenli  sesler çıkararak  kırar.Öyle ki,şekerler kırılırken çıkan ses,usta bir bateristin zil ve davuluyla çıkardığı ritmik sesler topluluğuna eşittir.Bütün bunları yaparken gayrı ihtiyari hareketlerle ve aynı ritimle başını salladığı da gözden kaçmaz.Artık şekerler ,müşteriye sunulmak üzere şekerliklere konmaya hazırdır..

 

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ 

Bakmadan Geçme