Akut, kronik ve maskeli depresyon olarak
3 bölümde değerlendirilebilir. Bu farklar süre, hastalığı ortaya çıkaran
etkenler, hastalık öncesi uyum ve aile öyküsüne bağlı olarak değişir.
AKUT çoğunlukla yakın zamanda
geçirilmiş bir travma (ebeveyn kaybı, ayrılık vs.) söz konusudur ve depresyonun
süresi daha kısadır. Hastalık öncesinde de iyi bir uyum vardır.
KRONİK hastalığı başlatan akut
bir etken yoktur. Hastalık uzun sürelidir. Çocuklarda sınırlı sosyal ve
duygusal uyum öyküsü dikkat çekmektedir. Çoğunlukla aile bireylerinde de
geçirilmiş depresyon öyküsü vardır.
MASKELİ DEPRESYON belirtiler belirgin
olarak görülmez ancak aşırı hareketlilik, sinirli davranışlar, vücut ağrıları
gibi belirtiler daha ön plandadır.
Küçük çocuklarda konuşma dili iletişim
amacıyla etkin olarak kullanılamadığı için depresyon tanısı koymak zor
olabilir. İlkokul çağına kadar olan çocuklarda sözel olmayan iletişime
(davranış özellikleri, yüz kasları, vücut postürü, konuşmanın akıcılığı vs.)
dikkat etmek tanı için yardımcı olabilir. Özellikle çocukların depresyonunda
bedensel belirtiler daha ön plandadır. Süreğen karın ağrıları daha çok küçük
çocuklarda görülmekte, yaş büyüdükçe baş ağrısı, kol, bacak ağrıları gibi
belirtiler artmaktadır.
Depresif çocuk ve ergenler
değersizlik, mutsuzluk ve yabancılaşma duyguları içinde olduklarından sosyal
açıdan yoğun güçlükler yaşarlar. Klinik olarak depresyonda olan çocuklar mutsuz
görünümlü, yavaş hareket eden, monoton sesle umutsuz ve yavaş konuşan
çocuklardır. Kendi davranışlarına uygun düşmeyecek şekilde suçluluk hisseder ve
“ben kafasızım”, “ben aptalım” , “ kötü bir çocuğum”, “kimse beni sevmiyor”
gibi cümleleri sık kullanmaya başlarlar. Spor faaliyetleri, arkadaşlarla
dolaşma, sosyal ortamlara gitmeme, önceden keyif aldığı uğraşlardan uzaklaşma,
karşı cinse karşı ilginin azalması depresif süreçte ilgi azalmasının sonuçları
arasındadır. Bununla birlikte ani sinirlenmeler, çoğu şeye karşı öfke
patlamaları, konsantrasyon güçlüğü, uyku bozuklukları (uyuyamama ya da aşırı
uyuma, sık uyanma, çok uyumasına rağmen yorgunluk ve uyku hissi gibi) depresif
belirtiler arasındadır.
Ergenliğin ilk yıllarından sonra
depresyon belirtileri yavaş yavaş erişkinlerdekine benzer hal almaya başlar.
Alkol ve madde bağımlılığının ortaya çıkması, intihar düşüncelerinin belirgin
şekilde yükselmesi bu dönemdeki tedavi edilmeyen depresyonun önemli risk
faktörleridir.
Her çocuk ve ergenin depresyonu
birbirinden farklıdır. Kimi çocuk, depresyondayken aşırı yorgun ve halsiz
olurken, kimi çocukta; yerinde duramama ve huysuzluk hali gözlenir.
DEPRESYONUN
ÇOCUK VE ERGENLERDE İFADE BULMASINDA ANNE-BABALARA AŞAĞIDAKİ SÖZCÜKLER VE
DAVRANIŞLAR İPUCU OLABİLİR: “Hayat boş......Hayat çok sıkıcı.......Çok
sıkılıyorum, yapacak hiçbir şey yok.....”
Eskiden
yapmaktan çok hoşlandığı yada gitmekten çok zevk aldığı şeyler için; “Canım
istemiyor....” sözünün sık tekrarlanması
Sık
sık iç çekme, çok sevdiği ortamlarda bile “Of sıkıldım” sözleri
Anne-babayı
sinirlendirene, sabrını taşırana kadar uğraşma, her şeyden sudan bahanelerle
tartışma çıkarma ve küsmeler
Özellikle
ergenlik döneminde cama yada duvara yumruk atma gibi öfke nöbetleri
Sık
sık baş, karın ağrısı yada yorgunluktan yakınmalar
“Beni
bu evde kimse sevmiyor.....,Kardeşimi daha çok seviyorsunuz......,Kimse beni
istemez, gelmezler ki ........”sözcüklerinin çok sık kullanılır olması
Ölümden
yada kendini öldürmekten söz etmeler yada “Kaçıp gideceğim buralardan....” gibi
sözler söyleme
Yoğun
alınganlık davranışları gösterme
Sık
sık basit şeyler için ağlama
Derse
ilginin azalması, konsantrasyon ve dikkatin dağılması
Olumsuz
alışkanlıkları olan marjinal arkadaşlar edinme (Hırsızlık, evden kaçma, kanunu
çiğneme, satanizm taraftarlığı vb. gibi özellik taşıyan arkadaşlar edinme)
Marjinale
kayan giyim ve yaşam tarzında değişiklikler (Pop müzik severken metal müzik
dinlemeye başlama, dövme yaptırma, küpe takma, baştan aşağıya siyah giysiler
giyme)
TEDAVİ:
Depresyon ile ilgili “Takma kafana!, Topla kendini... bu kadar
zayıf olma!” gibi iyi niyetle söylenen sözler kişinin kendini daha kötü
hissetmesinden başka bir işe yaramayacaktır.
Çocukta depresyon belirtileri
görüldüğünde “Dur bakalım
düzelir...,Ergenlik döneminde böyle şeyler normaldir geçer...,Evdeki
huzursuzluktan çocuk böyle oldu...” gibi ertelemeler korkunç sonuçlar
doğurabilir. Çocuk ve ergenler genellikle kendi kendilerine tedaviye
yönlenmezler. Çocuklar daha çok karın ağrısı, baş ağrısı, okul reddi,
huzursuzluk gibi nedenlerle hekime getirilirken, ergenlerde davranış
problemleri, intihar düşünceleri hekime getirme nedenleri arasında ön sıralarda
yer alır. Doğru tanı çocuk, aile ve okul gibi kaynaklardan alınan bilgiyi doğru
bir şekilde birleştirerek konmaktadır.
Çocuk ve ergenlerin tedavilerinde
biyopsikososyal yaklaşımlar ön plandadır. Bireysel terapi, aile terapisi, sanat
terapisi, eğitimsel değerlendirme ve ilaç tedavisi bu tedavi yaklaşımları
arasında sayılabilir. Depresif ergenlerde intihar düşünceleri önemli bir
problem olacağından, sık ve takıntılı intihar düşünceleri hastaneye yatmayı
gerektirebilir.
Bireysel psikoterapi; Hastaya
hastalıkla ilgili psiko-eğitimide içeren destekleyici tedavi uygulanması
oldukça faydalıdır. Terapistin esas rolü çocuğun yeterlilik ve kendini
algılamasını değerlendirmektir. Hangi alanlarda yetersizliklerin olduğu,
depresyona neden olan sosyal ve ruhsal dengelerin nasıl değiştiği ve bu
durumdan kurtulmayı sağlayacak kişiye ait yeterlilik ve uyumu artıran kabiliyetlerin
neler olduğu tespit edilip, benlik saygısı ve başetme güçlerini desteklemek,
aile ve sosyal çevre içinde kendini ifade edebilme yeteneğini sağlamak ve
başarılı olabilme deneyimleri için çocuğa uygun olanaklar yaratmak tedavinin
amaçları arasındadır.
Aile terapisi; Depresyonlu çocuk ve
ergenlerin tedavisinde aile tedavisi/ danışmanlığının önemli bir yeri vardır.
Ciddi evlilik çatışmaları, aile içindeki ilişki problemlerininin aile dengesini
nasıl etkilediği ve bireyler üzerine getirdiği yüklerin hastalığın oluşumundaki
rolleri ve bunun çözümlerine odaklanılır.
İlaç Tedavisi; Orta ve ciddi düzeydeki
depresyonlarda ilaç tedavisi mutlaka kullanılmalıdır. Günümüzdeki ilaçların yan
etkilerinin daha az olması, çocuklardaki deneyimlerin giderek artması bu tedavi
seçeneğini daha ön plana getirmektedir. Bazı hastalar tedaviye dramatik şekilde
iyi cevaplar verirler.
vanhaber,haberlervan,sevilay zorlu,köşe yazıları