Komutan Yahudi Tello'yu alnından öperek kutladı
Geçen hafta bir mezhep savaşıyla karşı karşıya kaldığımızla bitirmiştim yazıyı bir taraftan Ruslardan destek alan Ermenilerin zulmü, diğer taraftan Şii'lerin Sünnilere saldırısı nedeniyle Şii olan karım ve kayın biraderimi de zorda bırakmamak için saklanmaya karar verdik
Evde tahta tabanın altında kardeşimle iki büklüm vaziyette 4 ay geçirdik. Sonunda bir gece yarısı evdekilerle vedalaşarak yeniden Van'a doğru yola çıktık. Yolda bir kaç köylüme ve mezhep savaşından kaçan 10-15 kişiye rastladık. 1916 yılının Mart ayında Memedik Boğazı ayazında bir kaç kişiyi soğuktan donmuş vaziyette bırakarak yeniden Toprakkale Kışlasına ulaştık. Başımızı sokacak bir dam altı ve sıcak buğday çorbası yolda çektiklerimizi unutturdu.
Bana daha önce verilen silahı teslim ettim, bu kez bana bir mavzer, benden aldıkları silahı da kardeşime verdiler. Yeniden milistik. Van hala Rusların ve Ermenilerin işgalindeydi. Hiç bir şey yapmadan günlük eğitim dışında bekliyorduk. Bitlis Mustafa Kemal'in komutasındaki birliklerce kurtarıldı. Ruslar Gevaş' çekildi. 1917 yılı Kasım ayında ise Ruslar Van'ı boşalttı bir anlam veremedik, Van'da şimdi sadece Ermeniler kaldı. Artık her gün bir kaç kez Van'ı bombalıyorduk.
1918 Mart ayında Akköprü civarında Möhre Duvarda bir gedik açtık, hücum sonunda Ermeniler bizi püskürttü. Geri çekilirken 7 lik bir top çamura saplandı, çıkaramayınca topu bırakmak zorunda kaldık. Ellerinde top olmayan Ermenilerin bu topu bize karşı kullanma korkusu sarmıştı kışlayı. Sabah komutan herkesi avluda topladı ve gerçeği öğrendik. Biz geri çekilirken milislerden biri olan Yahudi Tello bir yıkıntıya saklanmış Ermeniler bizi kovalarken o saklandığı yerden çıkıp topun ateşleme mekanizmasını sökmüş, yeniden yıkıntıya saklanarak gece yarısından sonra kışlaya ulaşmış. Komutan Yahudi Tello'yu alnından öperek kutladı, fazladan bir tayın verdi ve durumu ordu komutanlığına ileteceğini söyledi.
( Muhtemelen İsrail'e yerleşmiş ve ölmüş olan Yahudi Tello'nun çocukları veya torunları bu yazıyı okurlarsa veya bu konuda bilgisi olanlar tamamlayıcı bilgiyi Van Sesi gazetesine iletirlerse olayın diğer yönlerini de öğreniriz.) Mart ayının sonuna doğru Ermenilerde bir telaş vardı, öğleden sonra çok sayıda Ermeni atlısının Erciş yönünden Van'a girdiğini gözledik. 1 Nisan sabahı Ali İhsan (Sabis)Paşa komutasındaki kolordunun Erciş'i kurtardığı haberi geldi. Ermeniler atlı, arabalı hızla Van'ı boşaltmaya ve İran yönüne kaçmaya başladılar. Top atışına başladık, 2 Nisan (1918) sabahı Ali İhsan Paşa'nın kolordusu Van'a girdi ve durmadan Ermenilerin peşi sıra takibe geçtik.İran sınırında İngilizler Ali İhsan Paşa'yı durdurdu, gelen Ermenileri silahtan arındırdıklarını ve bir daha sınırdan geçirmeyecekleri, kontrollü olarak Ermenistan'a götüreceklerini belirtip, protokol imzaladılar. Van artık Ermenilerden kurtulmuştu, ancak ben vurulmuştum kardeşim ve bazı köylülerle Ali İhsan Paşa'nın kuvvetleriyle dönüşe başladık.
Bitlis Deresinden geçerken her taşın arkasından, her ağacın kovuğundan kurşun yağmuruna tutulduk. Mutki Kürtleri yolumuzu kesmişti. Ali İhsan Paşa Kürtlere seslenerek Ermenileri kovalamaktan döndüklerini, yorgun ve bir çok yaralı olduğunu söyleyerek yolu açmalarını söylediyse de başarılı olamadı. Kolorduya ateş emri verildi çatışma sonunda Kürtler kaçtı ancak birkaç ölü ve çokça yaralı verildi. Ben de burada bir yara daha aldım. Diyarbakır'da bir hastaneye bıraktılar kardeşim yanımdaydı.3 ay sonra akrabalarımızın ve köylülerimizin gittiği Adana'ya doğru yola çıktık.
Haftaya Adana, İran'a dönüş ve yeniden Van'a geliş.