Kendilerine ilişkilerine öfkeli, genellikle umutsuz, yaşadıkları hayattan bıkmış kişiler… Kendilerini ve çevrelerindeki insanları değiştirecek bir çeşit büyünün hayalini kuruyorlar. Diğer kişilerin arazilerine izinsiz girmek, bazı sonuçları beraberinde getirir. ''Girmek yasaktır'' levhaları genellikle eğer birisi sınırı aşacak olursa, onun cezalandırılacağı tehdidini taşır. Eğer bir yönde yürüyorsak, bunun olacağını ve bir başka yöne yürüyorsak, başka bir şeyin meydana geleceğini bilmemiz gerekir.
Sağlıklı ve dengeli bir hayat biçimi için kesin sınırlar çizmek gereklidir. Sınırlar, sorumluluk alanınızı belirleyen kişisel çizgilerdir. Diğer bir deyişle, sınırlar kim olduğu muzu ve kim olacağımızı tanımlar.
İLİŞKİLER
İnzivaya çekilmiş bir insan değilseniz, ilişkileri engellemek imkansızdır. Onlarla devamlı olarak iç içeyiz çünkü onlar hayatımızı ve güvenliğimiz üzerine kurduğumuz yapının kendisidir. İlişkinin sözlük anlamı, bir bağlantı- bağlı veya ilgili olma durumudur. Fakat bir ilişkiyi anlama ve geliştirmede önemli olan o bağın kurulma yoludur. İlk ilişkimiz doğal olarak annemizle kurduğumuz ilişkidir. Bu genellikle iyi bir duygudur. Annemiz bize bakar, sevgi ve huzur verir ve bu deneyim gelecekteki ilişkimizin temelini oluşturur. Temel güven duygumuz gelişir, şanslıysak ve her şey yolunda gitmişse dünya bizim için güvenli bir yerdir. Aşama aşama geliştikçe, babamızla ve diğer yakın akrabalarımızla, komşularımızla, öğretmenlerimizle ve yetkili kişilerle farklı, bazen de benliğimiz için tehlikeli ilişkiler başlar. Dünyamızı genişletiriz, hayal kırıklıkları ,kırgınlıklar, üzüntüler yaşayabiliriz.
DUYGULAR
İncinmiş duygular yüzünden başkasına hoş görülmeyecek davranışlarda bulunan ya da acı çeken insanları kaç kez görmüşüzdür? Ve insanlar yıllar boyu neler hissettiklerini gözardı etmeye çalışarak depresyona girebilirler.
Duygular ne gözardı edilmeli, ne de onların emrine girilmelidir. Duygularımıza ''sahip olmayı'' ve onların farkında olmayı öğrenmeliyiz. Onlar bizi genelde iyilikler yapmaya yönlendirebilir. Duygular yüreğinizden gelir ve size ilişkilerinizin durumunu bildirir. İşlerin iyi gidip gitmediğini, sorun olup olmadığını size söyler. Kendinizi huzurlu ve sevecen hissediyorsanız, işler muhtemelen iyi gitmektedir. Eğer öfke duyarsanız, çözüm bekleyen bir sorununuz var demektir. Ancak önemli olan duygularınızın sizin sorumluluğunuzda olmaları ve onlara sahip çıkmanızdır; onları sorunlarınızın sinyali olarak görebilirsiniz. Böylelikle işaret etmekte oldukları konu her ne ise, ona bir yanıt bulmaya çözmeye yönelebilirsiniz.
ARZULAR
Arzularımız sınırlarımız için de yatar. Her birimiz farklı arzu ve taleplere, hayal ve isteklere, hedef ve planlara, açlığa ve susuzluğu sahibiz. Hepimiz ,'' ben'' i tatmin etmek isteriz. Ancak neden etrafta bu kadar az tatmin bulmuş '' ben'' bulunmaktadır?
Sorunun bir kısmı, kişiliğimiz içinde yapılanmış sınırların eksikliğindedir. Gerçek '' ben'' i ve gerçekte neyi arzuladığımızı tarif edemeyiz. Arzuların pek çoğu gerçekmiş gibi maskelenmiştir. Onlar, gerçek arzulara sahip olmamamızla ortaya çıkan heveslerdir. Örneğin, seks düşkünlerinin pek çoğu, cinsel deneyimler aramaktadır, ancak gerçekte arzuladıkları, sevgi şefkat arayışı ve yakınlık kurabilmektir.
Arzularımızı ararken aktif bir yol üstlenmeliyiz. Kendi arzularımızın sahibi olmalı ve yaşamda emellerimize ulaşmak için onları kovalamalıyız. Başarıyla sonuçlanmış bir arzu, ruha hoş gelir, ancak başarı için çok çalışmak gerektiği de kesindir!
DAVRANIŞLARIMIZIN SONUÇLARI
''Kişi, ne ekerse onu biçer'' dersimizi çalışırsak, iyi not alırız. İşe gidersek, maaş alırız. Egzersiz yaparsak, daha sağlıklı bir bedene sahip oluruz. Diğerlerine karşı sevecen davranırsak, daha yakın ilişkiler ediniriz. Öte yandan tembellik, sorumsuzluk veya denetimsiz davranışlar ekersek; fakirlik, başarısızlık ve kötü yaşam sonuçları biçmeyi bekleyebiliriz. Bunlar, davranışlarımızın doğal sonuçlarıdır. Emek vermek gerekir.
Sorun, birisinin bir diğerinin yaşamındaki ekme ve biçme kuralına karışması ile ortaya çıkar. Ana babalar genellikle çocuklarının davranışlarının doğal sonuçlarıyla karşılaşmasına izin vermek yerine onlara bağırabilirler. Oysa sevgi ve sınırla, sıcaklık ve sonuçlarla ana babalık etmek kendi yaşamları üzerinde denetim duygusuna sahip, kendine güvenen çocuklar ortaya çıkarır.
DEĞERLER
Değer verdiğimiz şey, sevdiğimiz ve önem verdiğimiz şeydir. Genellikle neye değer verdiğimizin sorumluluğunu üstlenmeyiz. Yanlış yerleştirilmiş değerler yüzünden yaşamda bazı şeyleri kaçırırız. Gücün, zenginliğin ve zevkin, gerçekte sevgiye olan en derin özlemimizi tatmin edeceğini sanırız.
Yanlış şeyleri sevmekten veya değeri olmayan şeylere değer vermekten kaynaklanan denetimsiz davranışların sorumluluğunu üstlendiğimizde, doyumlu olmayan şeylere değer veren bir yüreğimiz olduğunu belki de kendimize itiraf edebildiğimizde ''yeni bir yürek" yaratmak için yardım görebiliriz. Sınırlar bize, eski incitici değerlerimizi yadsımada değil, onları sahiplenmede yardımcı olur; böylelikle onları değiştirebilme bilincine erişiriz.
SEVGİ
Sevgi verebilme ve sevgiye karşılık verebilme, hediyelerin en yücesidir. Varlığımızın merkezi yürektir. İnsanın sevgiye açılma ve sevgiyi dışarı vurabilme yetisi, yaşam için vazgeçilmezdir.
Pek çok kişi acı ve korku yüzünden sevgi alış verişinde güçlük çeker. Yüreklerini diğerlerine kapatmış olduklarından, kendilerini boş ve anlamsız hissederler. Şükran ve sevgiyi içeri alıp akışını sağlayamayabilirler. Seven yüreğimiz fiziksel olanı gibi, yaşamsal kanın içeri olduğu kadar dışarı da akmasına gereksinim duyar. Ve fiziksel sureti gibi yüreğimiz de bir kastır; bir güven kası. Bu güven kası, kullanılma ve egzersiz yapma gereksinimindedir. Eğer zedelenirse ağırlaşır ve güçsüzleşir. Kendimize ait bu sevme işlevinin sorumluluğunu üstlenmeli ve onu kullanmalıyız. Gizlenen veya kabul edilmeyen sevgi; her ikisi de bizi öldürebilir.
Pek çok kişi sevgiye nasıl direndiklerinin sorumluluğunu üstlenmez. Etraflarında pek çok sevgi bulunur, ancak yalnızlıklarının kendi karşılık verme eksikliklerinden kaynaklandığını fark etmezler. Sıklıkla şöyle derler; ''diğerlerinin sevgisi içeri giremez''. Bu cümle, karşılık verme sorumluluklarını olumsuzlaştırır. Sevgide sorumluluktan kaçmak için ustaca manevra yaparız; yüreklerimizi kendi malımız gibi sahiplenmeli ve bu alandaki zayıflıklarımız üzerinde çalışmalıyız. O bize, yaşamın kapılarını açacaktır. Yukarıda bahsedilen alanların tümünde, ruhumuzun sorumluluğunu üstlenmeliyiz. Bunlar, sınırlarımız içinde kalmaktadır. Ancak sınırlarımız içinde kalanlarla ilgilenmek kolay değildir; diğer insanların kendi sınırları içinde kalanlarla ilgilenmelerini sağlamanın da kolay olmadığı gibi.