Hiçbir inanç şekli veya yaşam felsefesi ölmeyi ve öldürmeyi işaret etmez.
Allah adına cihat çağrısı yapmak sapmadan başka bir şey değildir. Eğer yaratana inanıyorsak bilmeliyiz ki yaratanın hiçbir kutsal kitapta:
"Öldür!" Emri yoktur. Zaten öldür emri veren bir din, din değildir. Ve her din ve onun kutsal kitabında yaşatmak temel esastır. İslam dininde öldür emri vermek veya öldürmeye yöneltmek gibi bir ayet veya peygamberinin hadisi olmadığı gibi, insanın kendi canına kıymasına bile izin verilmez, hatta intihar etmeyi de günahların en büyüğü sayar. Kendi canına kıyanların ise İslam'da tek gidecekleri yerin cehennem olduğu bildirilmiştir. Kısacası tüm dinlere göre can veren de, can alan da sadece yaratının buyruğunda sınırlıdır.
Somali'de Türkiye elçilik binasına saldıran El Şabap örgütünün militanları can almayla amaçlarına ulaşacaklarını sanırlarken hem can aldılar, hem de canlarından oldular. Fundamentalist (kökten dinci) akımların kol gezdiği Ortadoğu, Afrika ve Asya ülkelerinde egemen güçlerin maşası olarak eylemler planlayan radikal güçler terör başlığı altında tanımlanmaktadırlar. Kullanılıp bir kenara atılacaklardır düşüncesiyle yönlendirilen bu kıyıcı örgütler görülmüştür ki günü geldiğinde iplerini ellerinde tutanların da cellâtları olmuşlardır.
Elbette ulusların kendi bağımsızlıkları tehdit altına girdiği zaman askeri güç dışında farklı vurucu güçleri devreye koyarlar. Ancak senin dinin, benim dinim biçimselliğinde şekillenen inanç boyutlu köktendinciler; ne Allah'a, ne O'nun dinlerine ve peygamberlerine hizmet etmezler. Tam tersine ait oldukları dine ve peygambere soğukluk duyguları yaratırlar. Allah'la aldatanlar ile din adına insana kıyma cihadında bulunanlar affedilmeyecek suç ve günahın sahipleri olurlar.
Avrupa'da otuz yıl savaşlarının diğer adı din savaşlarıydı. Bugün İsrail'in Ortadoğu'da yarattığı kaosun adı da din savaşlarıdır. Din adına ortaya konan kan ve gözyaşı politikası bir tarafın mutlak egemenliğini sağlamak yerine, kendi savunmasına yönelen farklı güçlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bunlardan en etkilisinin El Kaide olduğunu dünya biliyor.
Bizim ülkemizde de inançsal boyutlu kavga mezhepsel alanda ortaya çıkmıştır. Kahraman Maraş, Çorum, Sivas olayları sadece birkaç örnektir. Resmi din içerisinde güçlü mezhep olan Sünnilik sürekli olarak alevlik mezhebinin dışlanması sağlamaya çalışmış ve yaklaşık 20-25 milyon Alevi yurttaşı ötekileştirme politikalarında eritmeye çalışmıştır. Bu tehlikeli ayrışmayı bir tek özgürce kontrol altında tutan güç de dinin vicdani bir olgu olduğunu belirten laiklik olmuştur. Laiklikten korkanlar ise dini siyasete alet edenler, Allah'la aldatmayı tek yol olarak görenlerdir.
Bütün bu anlattıklarımın ışığında ortaya çıkan bu büyük fotoğrafı akılcı olarak tahlil edebiliriz. Ortadoğu'da ve özellikle Suriye ile Mısır'da sahneye konan mezhepsel temelli kardeş kavgasının dinler ve mezhepler arasında nasıl bir gerilim yaratılmaya çalışıldığını anlayabilir ve bizi de çok yakından ilgilendiren bu coğrafyada kan ve ateş denizine çekilmeye çalışıldığımızı görebiliriz.
Gerçek inançlar kutsal kitapların sayfaları arasındadır… Gerçek inançlar tarihin yaşanmışlıkları içindedir. Ölmeyi ve öldürmeyi emredenler ise; sapmalar ve kör inancın karanlığında rol kesenlerdir.