Kullanılmayan beynin kapasitesi azalıyor
Nörobilim ile alakalı son gelişmelerin paylaşıldığı 3. Nörobilim Kongresi'nde konuşan Prof. Dr. Uğur Batı, beynin ne kadar araştırılırsa araştırılsın belki de hiçbir zaman tam anlamıyla anlaşılamayacak kadar çok zor bir yapı olduğunu vurgulayarak, 'Beyin ile ilgili çözülemeyen daha birçok şey var ama kesin olan bir şey var ki o da onu kullanmadığımızda küçülüyor olması. Yani beyin kullanılmadığı durumda sadece kendi biyolojik devamlılığını sürdürebilecek kapasiteye iner' dedi.
Gelişen teknolojinin ve bilimin hala daha en karanlık noktası insan beyni. Her ne kadar beyin ile alakalı araştırmalara ve çalışmalara son hızla devam edilse de beynin ne kadarlık bir kısmının çözüldüğü ise belirsizliğini koruyor. Bu anlamda birçok karmaşaya ve bilinmeyene sahip beyin ile alakalı olarak tüm gelişmeleri ve disiplinlerarası araştırmaları geniş bir çerçevede ele almak adına bu yıl 3. Nörobilim Kongresi'nde 900'e yakın bilim insanı bir araya geldi. Kongrenin bu yıl ki ana teması ise ‘Farklı Disiplinlerde Aynı Beyin' oldu.
“Kongre, çok daha fazla ufuklara yol açacaktır”
Nişantaşı Üniversitesi ev sahipliğinde Disiplinlerarası Beyin Araştırmaları Derneği (DABAD) ile beraber düzenlenen 3. Nörobilim Kongresi'nde konuşan ve böyle bir organizasyona ev sahipliği yaptıklarından dolayı gurur duyduklarını ifade eden Nişantaşı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şenay Yalçın, “Kalkınmış ülkelere baktığımız zaman hep bilimsel faaliyetlere önem verilmiş, toplumla paylaşılmış ve yansıması da toplumun refahı için olmuştur. Bu bakımdan Türkiye'de bu tarz bilimsel faaliyetlerin gerçekleşmesi benzer yolu izleme bakımından bir adımdır. Günümüzde ve bundan sonraki zamanlardaki gelişmeler tek bir alanda olmuyor. Disiplinlerarası bir mecrada seyrediyor. Bu manada üniversitemizde düzenlenen kongremiz de nörobilimciler olarak aslında büyük bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Kongrenin daha fazla ufuklara yol açacağını temenni ediyorum” şeklinde konuştu.
“Belki de beyni hiç çözemeyeceğiz”
Disiplinlerarası Beyin Araştırmaları Derneği Genel Başkan Yardımcısı ve Nişantaşı Üniversitesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Uğur Batı da bilimin ve teknolojinin bütün kapılarının beyin vasıtası ile açıldığını bu anlamda insan beyninin çok doğru kullanılması gerekliliğinin vurgusunu yaptı. Her ne kadar teknoloji gelişmiş olursa olsun çözülmeye çalışılan beynin belki de hiç çözülemeyecek olabileceğini dile getiren Prof. Dr. Uğur Batı aynı zamanda beynin kullanılması ile alakalı olarak açıklamalarda bulundu.
“Kullanılmayan beyin sadece biyolojik devamlılığını sürdürebilecek düzeye iner”
Prof. Dr. Uğur Batı tartışmalara konu olan, ‘beynin ne kadarlık bir kısmı kullanılıyor' tartışmalarının her zaman devam edeceğini fakat bunun yanı sıra ortaya koyulan araştırmaların sonucu olarak beynin kullanılmadığı takdirde küçüldüğünü ifade etti. Prof. Dr. Batı açıklamalarına şu şekilde devam etti: “2100'lerde bile beynin seri üretimini gerçekleştiremeyebiliriz”
En son teknoloji ve insan ırkında bile hala daha diğer organlarının aksine beynin üretilmesinin belki de mümkün olamayacağından da bahseden Prof. Dr. Batı, “Şu an geldiğimiz teknoloji, yapay zekalar, algoritmalar, sensor teknolojileri gibi bilumum teknoloji aslında bizim beynimizin küçük bir kısmı ile anlayarak yaptığımız şeyler. Yani beyni anlamak bu teknolojileri geliştirmekten daha zor görünüyor. Biz ona evrenin en karmaşık donanımı diyoruz. Dolayısıyla biz geliştirdiğimiz teknolojiler bizim beyni anlama süreçlerimizin çok ilerisinde yürüyor. Bir gün 2100'lu yıllarda beklenen teknolojik tekillik dediğimiz durum gerçekleşse bile belki biz insan beyninin seri üretimini hala daha yapamıyor olacağız. Yani beyin aslında o sınırsız matematik sayı sistemini çözemediği bir veri tutma kapasitesi ile saniyede yaptığı bağlantılar ve o bağlantıların kombinasyonları ile gerçekten evrenin en karmaşık nesnesi” şeklinde konuştu.
“Akıllı robotlar ve yapay zekâ biz ne isek o olacak”
Son olarak da yapay zekâ ve akıllı robotlar ile ilgili etiksel anlamda tartışmaları değerlendiren Prof. Dr. Batı, “İnsan kendinden ne kadar çok korkuyorsa geliştirdiği teknolojiden de o kadar korkuyor” diyerek, “Bence akıllı robotlar da yapay zekâlar da algoritmalar da insan neyse o olacak. Şu an insanlıkta neyi görüyorsanız bu teknolojilerde de onu göreceğiz. Bizim yaptığımız teknoloji ve kodlarla biz ne isek o olacak. Biz ne kadar kötü isek o kadar kötü biz ne kadar iyi isek o kadar iyi olacak. Ne kadar adaletli yaşıyorsak dünyada, o kadar adaletli bir teknoloji doğacak. Kendimizden ne kadar çok korkuyorsak onlardan da o kadar korkalım. Kendimize ne kadar çok güveniyorsak onlara da o kadar çok güvenelim” diyerek sözlerini tamamladı.
“Sonuç olarak insan beynini yine bir insan beyni ile anlamaya çalışıyoruz. Bu çok ikilikçi bir durum. Onu doğru kullandığımızda, burada yüzde 100'unu kullanırız kullanmayız gibi bir tartışmaya gerek yok, çünkü ne varsa kullanıyoruz aslında fakat doğru kullandığımızda daha mutlu varlıklar olabileceğimize ve daha mutlu ilişkilere sahip olabileceğimize ilişkin bazı kesin olmayan araştırmalar var. Fakat kesin olan bir şey var o da onu kullanmadığımızda küçülüyor olması. Yani kullanılmayan beyin geri alınıyor. Böyle bir durumda beyin ancak kendi biyolojik devamlılığını sürdürebilecek bir düzeye iner. Sadece o kapasite ile çalışır. Dolayısıyla onu en doğru şekilde kullanmamız gerekiyor.”