Kurt dumanlı havayı severmiş...

ABD ve AB hala eski havaları çalıyor. Bu, nicedir bir tür alışkanlık/huy oldu onlar için... 'Böyle gelmiş, böyle gider' anlayışıyla akıl verir pozunda 'gözdağı' ile karışık içişlerimize karışmayı hüner sayıyorlar kendilerine.

Neymiş, Türkiye idamı tekrar geri getirirse AB üyesi olamazmış...

Vay anasını yahu!..

AB'nin Dış Politika Temsilcisi Federica Mogherini, 15/16 Temmuz Darbe Girişimcilerinin idamla yargılanmalarını duyunca nasırına dokunulmuş gibi bastı yaygarayı;

"- İdam cezasını getiren hiçbir ülke AB üyesi olamaz. Türkiye, Avrupa Konseyi'nin  önemli bir ülkesidir ve idam cezası konusunda  çok açık olan Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu'na bağlıdır."

Tamam... O kadar okur-yazarlığımız bizim de var.

Attığımız her adımın nereye varacağını biz de biliyoruz elbet.

Attığımız  her imzanın  da arkasındayız üstelik...

Bu kendini beğenmişler ne sanıyorlar kendilerini acaba?

Çok da büyük bir iş; bulunmaz bir nimet mi AB?..

Yaz güneşi görmüş varil gibi su koyvermeye başlamış bir AB'yi arkalayıp gözdağı verme alışkanlığı da ne oluyor?

Yoksa, bu Avrupa'nın kokuşmuş "Haçlı anlayış"ı, karşılarında "hasta adam" olarak gördükleri Osmanlı mı var sanıyorlar  hala?

O dönem çoktaaan kapandı. Uyanın artık!

xxx

Fi  tarihinde tüccarın biri, işleri iyi gitmeyince işçi çıkarmaya başlamış... Bir, üç, beş derken, kala-kala bir tezgahtarı ile kendisi kalmış... İflas bayrağını çekecek duruma gelmiş olan tüccarın raflarda, tezgahta malları da tükenmiş ama morali yerindeymiş.

 "- Hiç moralini bozma", dermiş tezgahtarına.. "Bu ayı da aşalım, düzlüğe çıkacağız" diyerek umut dağıtırmış...

Aylar böyle geçmiş...

İşler düzelme yerine daha da bozulmuş...

Sonu malum... İflas gelmiş... Tezgahtar bir kenara çekilmiş, hüngür ağlarmış...

Artık ne tüccarlığı, ne de patronluğu kalan adam ağlayan tezgahtarını nasıl teselli etti dersiniz?

 "- Ağlanacak birşey yok ortada... Sen emeğinden oldun... Ben yeniden işimi düzene koyar, seni tezgahtarlık olarak alırım," demiş.

İki büyük dünya savaşının müsebbibi Avrupalı,  -gözü doymaz-  sömürücü sermaye devletlerinin  AB denemesi de fiyasko ile sonuçlanacak gözüküyor.

Yunanistan beyaz bayrak çekip iflas ilan edince AB ilk alarm sinyalini önceki yıl vermişti. Bu ayrılık kervanına AB'nin geleceğini karanlık gören İngiltere de katıldı. O da AB'den çekildi.

Yola devam için pek istekli olan yok görünüyor.

 Türkiye ise, "göz göre göre lades" olan "Gümrük Birliği"nin aleyhte işler olmasına da katlanıp "- İlla da AB... İlla da AB!.." deyip "Haçlı zihniyeti"nin kuyruğuna yapışmış, bırakmıyor.

Aklımızı toparlayıp "Çok naz aşık usandırır" durumundan  kendimizi bir türlü kurtaramıyoruz.

Oysa Türkiye, Avrupa ülkelerindeki işgücü ve oradaki yurttaşlarının  kendi gayretleriyle yarattıkları ticari potansiyelle -hukuken olmasa da- çoktaan AB'ye girmiş durumda...

Neymiş, "vizesiz seyahat" verilmeliymiş...

Yazınız bir kenara,  bu gidişle AB ülkeleri bizim talebimiz/istemimiz olmadan açacaklar  kapıları...

 "- Avrupa'ya gelin..." diyecekler.

Ama bizim şu "tekeden süt sağma" yanlışımız olmasa... Adamlar bizi " Gümrük Birliği" tuzağına düşürmüş, kolay bırakacaklarını sanıyoruz hala...

xxx

Almanya Başbakanı Angela Merkel'in hükümet sözcüsü/suflörü Steffan Seibert de kurulmuş saat gibi...  O da Türkiye'deki gelişmeler üzerine öttü;

 "- Türkiye idam cezasını yeniden getirmesi durumunda AB üyesi olamaz!.."

Gece mezarlığın yanından geçen adama korku salma/verme gibi bir durum...

 "Kurt dumanlı havayı sever" ya, bu Avrupa milleti de Türkiye'de yaşanan 15/16 Temmuz olumsuzluğundan kendilerine önem ve rol kesiyorlar akıllarınca...

Bakmadan Geçme